Nimet Kıraç, Adana’da yaralar sarılıyor ama endişe bir an olsun dinmiyor

Depremin vurduğu kentlerden biri olan Adana hem kendi yaralarını sarıyor, hem de diğer kentlerden gelen depremzedelere kucak açıyor. Her şeyini kaybetmiş bu insanlar sığınacakları bir çatı bulmuş olsalar da travmaları hala aynı canlılıkta. Yeni sarsıntılar ise korkuyu daha da büyütüyor.
Elinde siyah büyük bir poşetle gözleri yaşlı yürüyen Eren Ünaldı, hayatının en zor anlarından birisini yaşıyor. 6 Şubat depreminde Güzelyalı’daki Sami Bey Apartmanı’nın çökmesiyle kaybettiği 70 ve 75 yaşındaki anne babasını depremden saatler önce gördüğünü söyleyen öğretmen “Sadece fotoğraflarını alabildik” derken zorlanıyor. Depremde hayatını kaybeden sevdiklerine ait birkaç eşya bulabilmek umuduyla gelen insanlar, Rüzgarlı Tepe’deki metal örgülü kapıyı geçip polise kimlik bilgilerini veriyorlar. Tepenin diğer tarafında yıkılan apartmanların molozları var.

 

Rüzgarlı Tepe’deki bu boş arazide bavullar, kitaplar, fotoğraflar; kısacası yıkıntılardan çıkan her şey sahiplerinin gelip kendilerini bulmalarını bekliyor (Fotoğraf: Can Erok)

Kameraların izlediği boş arazide yerlerde battaniyeler, bavullar, kitaplar, fotoğraflar ve giysiler dağınık şekilde duruyor. Başında yorgun görünümlü insanlar, eşyaların arasından kendilerine ait olanları seçmek için uğraşıyorlar. Apartman isimlerine göre ayrılan eşyalar, savcılar eşliğinde hayatlarını kaybedenlerin yakınlarına teslim ediliyor. Alanda bulunan bir emniyet görevlisi “Yaşanan acının tarifi yok” diyor.

Oğullarını 11 gün sonra bulmuşlar

Şehrin bir başka noktasında yine depremin yarattığı travmanın izleri var. KYK yurdunun bahçesindeki basamaklarda oturan Meftun İbrahimoğlu, 20 günlük oğlu Rüzgar’ı depremden sonra kaybedip 11 gün sonra Adana’da bulduğunu gözyaşları içinde anlatıyor. Solunum sıkıntısı yaşayan oğlunun deprem sırasında hastanede olduğunu, depremden sonra eşiyle birlikte yağmur altında 30 kilometre yol yürüyerek oğullarını bulmaya gittiklerini ancak elleri boş döndüklerini söyleyen İbrahimoğlu “Çok kötüydüm. Gözüm hiçbir şey görmüyordu. Deprem mi olmuş… Oğlumu bulmak istiyordum” diyor. Hemen yanı başında oturan eşi Mehmet İbrahimoğlu, kimlik kartını enkazdan çıkarmak için yıkılan evlerine geri döndüğünü ve kimliğiyle gittiğinde de oğlunun bulunamadığını anlatıyor. Sonrasında günlerce telefonla yetkililere ulaşmaya çalıştıklarını anlatan çift, Rüzgar’ı bulmak için Adana’ya geldiklerini, geldikten iki gün sonra özel bir hastanede sağlıklı bir halde bulduklarını söylüyorlar.

Spor salonunda sayılı gün kalmış… Yakında maçlar başlayacak, öncesinde ise antrenmanlar.

Meftun Hanım Adana’ya gelince birkaç gün AFAD çadırında kaldıklarını, bir haftadır da yurtta konakladıklarını söylüyor. Rüzgar’ın Adana’daki doktorunun kendilerini yurda yerleştirdiğini anlatan İbrahimoğlu, müteşekkir olduklarını ama her şeylerini kaybettiklerini belirterek yaşadıkları gelecek kaygısını ifade ediyor. En büyüğü 17 yaşında olmak üzere 4 çocuk annesi olan İbrahimoğlu, Antakya’da yıkılan evlerinin 40 yıllık, güvensiz hissettiren bir ev olduğunu, mecburiyetten orada yaşadıklarını söylüyor. “Mahallemi seviyordum. Güzel, birbirine bağlı, dayanışması olan bir mahalleydi” diye hatırladığı Hatay günlerinin kendileri için şimdilik bittiğini ifade ederek Adana’da daha güvende hissettiklerini ama her an yeni bir deprem bekleyerek yaşamanın da zor olduğunu anlatıyor.

Rahatımız yerinde ama hepsi o kadar

Yine bir KYK yurdunun bahçesinde tek başına oturan Esra Halal, Adana’da yaşadığı binanın dış cephesi zarar gördüğü için evine dönemediğini söylüyor. Üç çocuk annesi olan Halal, depremden sonra Karaisalı’daki yakınlarının yanına köye gittiklerini, beş gün önce de yurdun açıldığını duyup buraya geldiklerini anlatıyor. Halal “Rahatım iyi ama keyfim yok” diyor. Çocukların kendileriyle ilgilenen ve oyun oynayan bakanlık görevlileri sayesinde mutlu olduklarını ifade eden Halal, çocukluğunun geçtiği Hatay’ın kaybının kendisi için çok zorlayıcı olduğunu anlatıyor. Binasının depremden sonra denetlendiğini ve kolonların sağlam olarak kayda geçirildiğini ama yine de güvenip evine gidemediğini anlatan Esra Hanım, daha ne kadar yurtta kalmaları gerekeceğini bilmediğini, müstakil ev aradıklarını ancak bulamadıklarını söylüyor.

https://gazeteoksijen.com/yazarlar/nimet-kirac/adanada-yaralar-sariliyor-ama-endise-bir-an-olsun-dinmiyor-171206