İlk 11 kim sorusunun peşinde koşarken manzaralar
Yıllar içinde soruların sorunların peşinden koşarken geldiğim bir durak.
Bu ilk 11 meselesi. Birbirine yakın taraf olarak oturanlara ‘’paydaşlık kavramını anlatırken bu konunun paydaşları kim en önemli paydaşlar kim diye sormaya başlıyorsunuz. Sorunun da çözümün de bu ilk 11 in iyi izlenip yapılanların iyi anlatılmasın da olduğunu anlıyorsunuz.
‘’Arama çalışma konferanslarının üstadı Tınaz Titiz arama çalışmalarının adını ‘’Soru konferansı’’ olarak değiştirdi.
Bir hal çaresi arayanların önce doğru soruları bulması gerekiyor
Doğru soruları sormadan cevapları bulmadan çözülmüyor sorunlar.
Dergiciliğin üstadlarından Ercan Arıklı işe aldığı genç gazetecileri röportaja gönderirken aklına gelen ne varsa bodoslama sor dermis..
Sorular iyi cevaplar doğru ise işin kalitesi yükseliyor.
Röportaj ve yazının üstadı Yaşar Kemal ise röportajı destana çevirmesi ile
erişilmez bir uç beyi.
İlk 11 kim sorusunu APlus dergisinin aralık sayısında ilk once Adana’nın tanıtımı için İlhami Günsel’e sordum
Henüz ilk 11 yok ama ilklerden dört var ki bu da önemli.
İkinci soruyu bu şehrin sanat kültür hayatındaki ilk 11 kim diye bu konularda 20 yıldır emek veren Dr Haluk Uygur ‘ a sordum . Cevaplarını A plus dergisinin ilerki sayfaların da bulacaksınız.
Kültür Sanat hayatındaki ilk 11 kordinasyonun da durum tanıtıma gore daha geri durumda . Tanıtım konusunda önemli 4 paydaş bir araya gelmişken bu cenah da her paydaş bağımsız devlet. Paydaşlık ve koordinasyon cephesin den durum vahim. Bu konuda kurumsal işbirliğindeki zayıflık kadar kadar önemli ikinci sorun İletişim .Şehirde olan kültür sanat hayatını okuyucuya iletmede yerel ulusal gazeteler internet gazeteleri yeterli değil .Bunda etkinlik sahiplerinin de payı var. Belediyelerin kültür sanat etkinlikleri iyi kötü yanlış eleştirecek çok şey var onu ayrı bir yazıda ele almak lazım.Çünki belediye çok önemli ve etkili bir paydaş.
Bu nedenle şehrin kültür ve sanat hayatının önemli paydaşlarına bu soruyu tekrar tekrar sormaya devam edeceğim. Her sayıda farklı bir konu ve sektör uzmanına sormaya çalışacağım.
Aplus dergisinin önümüzdeki nisan sayısın da ilk 11 sorusunu tarım konusunda önemli bir paydaşa sormayı planlıyorum. Adana Çiftçi Birliği Başkanı Behçet Homurlu ile sözleştik . Tarım konusu üzerinde yıllardır çalıştığım konu.
Bu şehir de tarımın ilk 11 ni bir araya getirmek için bir çok başarısız ve az sayıda başarılı etkinliğe katkı koymuş biri olarak ben de merak ediyorum bu röportajın akibetini.
Kemal Erdoğan
A plus’ta yayınlanan, Kemal Erdoğan’ın Haluk Uygur ile röportajı:
Paydaşların Bir Araya Gelmesi ve Paylaşımları Adana’yı Geliştiriyor
Tıp hekimi, fotoğraf sanatçısı, gezgin ve araştırmacı-yazar Dr. Haluk Uygur… Fotoğraf dalında 7 uluslararası ödül, 2003 Puduhepa Bilim ve Sanat Onur Ödülü sahibi. Adana tarihi ve doğası üzerine birçok kitabın yazarı… Fotoğraf sergileri Türkiye’yi aşmış Adanalı bir değer… Haluk Uygur ile kentin sanatsal ve kültürel faaliyetleri üzerine konuştuk.
Sayın Haluk Uygur, sizce Adana bazında kültürel ve sanatsal etkinliklerinin hayata geçirildiği en önemli 11 kurum hangileridir?
Bu alanda sayabileceğimiz pek çok kurum mevcut. Ama alanım açısından değinirsem; sanat dernekleri, kent kültürü dernekleri diyebilirim. Özellikle kent kültürü dernekleri; eskiden toplum sorunları ile ilgili ciddi çalışmalarda bulundular. Halkın sadece kültürel değil, sağlık sorunlarına dahi çözümler üretirlerdi. Fakat artık bu sosyal sorunlar çözüldüğü için şimdilerde daha çok kültür ve sanat ağırlıklı çalışmalara yöneldiler.
Peki, birçok proje ve gelişim için koordinasyon platformları kuruluyor ve çoğu zaman başarılı olamıyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Dünya’da ve Türkiye’de birçok konsere, sanat etkinliğine davet edildim ve katıldım. Kimi zaman katılımcı kimi zaman konuşmacı oldum. Tüm gözlemlerime dayanarak söyleyebilirim ki Dünya’da ve Türkiye’de gördüğüm en büyük katılımcıyı geçen sene Adana’da gördüm. Halk, sergi salonuna girebilmek için 45 dakika bekledi. Burada sormamız gereken; ‘bu durum Adana’da bir gelenek haline geldi mi, yoksa özel bir durum muydu?’ Bahsettiğim etkinlik; ‘Adana’ya Güç Verenler’ etkinliğiydi. Bu etkinliğin bu denli kitleye ulaşma sebebi Adana’da birçok paydaşı bir araya getirerek yapılmış olmasıydı. Paydaşların birlik olması sayesinde hem ekonomik olarak daha rahat çalışıldı hem de ciddi bir kitleye ulaşma sağladı fakat diğer etkinlikler de bunu söylemek pek mümkün değil. Ama Portakal Çiçeği Karnavalı’nı düşünürsek yine çoklu paydaşlar sayesinde kısa zamanda başarılı bir ambiyans yakalandı.
Sizce Portakal Çiçeği Karnavalı’nın sihri neydi?
Bu konuda iki neden sayabilirim: ilki, başarılı bir tanıtım süreci diğeri, Adana’daki kurumların katılımcıdan çok üretici olmalarına imkân sunulması yani üretim ve paylaşım aynı ortamda gerçekleşti. Böylece güzel bir birlik sağlandı. Özgürlükle sağlanan bu birliktelik bozulmadığı sürece daha da başarılı olacaktır.
Peki üniversite bu sürecin neresinde?
Öncellikle Çukurova Üniversitesi bizim değerimiz bu değer için bir şey söylemek istemem. Güzel Sanatlar Fakültesi ve İletişim Fakültesi’nde dersler vermiş biri olarak; sanat eğitiminin tam anlamıyla verildiğini düşünmüyorum. Kentte değişik kurumların bir araya gelmesini engelleyen psikolojinin aynısı üniversite de var. Üniversite içindeki aynı alanların birbiri içinde bulunduğu rekabet, bir birliğin oluşmasını engelliyor. Yönetim seçimleriyle baştan uca kadar süregelen ayrışma, birlikten çok tartışmayı tetikliyor. Kentin sosyal ve kültürel gelişiminde üniversite yapıcı rol almalıdır. ‘Çukurova Üniversitesi’nde sanat eğitimi alıp Adana’yı temsil eden hiç sanatçımız var mı?’ diye zamanında ben de çok sordum…
Kamu, yerel yönetimler, belediyeler de önemli paydaşlarımız, bu konuda neler söylemek istersiniz?
Uzun yıllar Altın Koza A.Ş. ve belediyelerde danışman olarak görev yaptım. Eski valilerimiz sayın Cahit Kıraç’ın resmi danışmanı olarak çalıştım. Sayın İlhan Atış ile de fikirsel paylaşımlarda bulundum. Çeşitli kültür etkinliklerinde, kültür müdürleriyle ortak projeler yaptık. Buralardaki tespitime dayanarak söylemem gerekirse; kamu kurumlarının kültür ve sanat faaliyetlerinde etkin olduğunda; seçimle gelen ekip, buradaki etkinliklerin faydasını, halka etkisini değil daha çok ne kadar oy alabileceğini düşünür. Bunu yanlış bulmuyorum. Siyasi arenada bu normaldir ama bunun içinde iki örnek vermem gerekirse; böyle bir sistemde bir dönem sanat ekibi özgür bırakıldı, başka bir dönem ise sınırlandırıldı. Özgür bırakılan dönemde Adana’nın faaliyetleri artarken, sınırlandırılan dönemde gelişim zayıfladı.
Seçimle gelmeyen ekip oluşturulduğunda ise ekonomik güç daha zayıf oluyor. Fikirler olsa dahi uygulama imkânı olmuyor.
Adana kültür sanat izleyicisi konumunda nasıl bir kent? Adana’da tiyatrodan daha çok sinemaya açık izleyici olduğunu biliyoruz, genel izleyici olarak nasıl değerlendirirsiniz?
Dünyanın her kıtasında sergi açmış ve kültürel etkinliklere katılmış biri olarak söyleyebilirim ki; bugüne kadar Adana izleyicisinden daha ilgili birkaç etkinlik gördüm. Mesela milyarlık nüfusa sahip Çin’de yapılan serginin on kişiyle açıldığını bilirim ama İsveç’in 25 binlik kasabasında açılan bir sergiye 4 bin kişinin geldiğine de şahit oldum.
Adana’ya gelince tiyatrocu arkadaşlarımız Tiyatro Festivali’ne katılımı az bularak isyan ediyorlar. Ben ise onlara Berlin’de bir tiyatroya gitmelerini öneriyorum. Bir günde 250 sahne açılıyor ve biletler anında tükeniyor. Bunun sebeplerine baktığımda Berlin’de ciddi bir tiyatro teknik alt yapısı var biz de ise halen Ortaoyunu oynanıyor. Dolayısıyla seyirci sayımız azalıyor.
Adana’da paydaşların bir koordinasyon sorunu var. Geçmiş ve şimdiyi kıyasladığımızda, geçmiş konseyin maddi imkanı var mıydı yoksa iletişim temelli topluluklar mıydı?
Bugünkü hakkında bilgim yok ama geçmiştekinde Altın Koza A.Ş.’nin başında kişiliğini kanıtlamış bütçeyi doğru kullanan Fevzi Acevit vardı. Sanata açık, kente açık gönlü açık birisiydi. O dönemde Altın Koza A.Ş.’nin bir çalışma platformu olan sanat konseyinde bir yöntem geliştirmiştik, sanat konseyinde üniversitenin, sanat derneklerinin ve toplumu yansıtan birçok grubun olduğu ortak platform oluşturulmuştu. Bir festival yapılacaksa herkes haberdar edilir ve ortak çalışmalar başlardı. Bütçe hesaplamaları, doğru ve yerinde yapılırdı. Böylece mevcut bütçeyle çok paydaşlı başarılı bir sonuç ortaya çıkardı. Tarihi Kız Lisesi, o zamanlar bir sanat merkeziydi. Sürekli sergiler yapılırdı. Şimdi durum maalesef böyle değil.
Sanat dernekleri Portakal Çiçeği Karnavalı içinde neden yer almıyor ya da pasif kalıyor?
Kurucusu olduğum Altın Oran Düşünce ve Sanat Platformu, karnavalda fazlasıyla etkindi. Özellikle fotoğraf anlamında çok başarılı çalışmalara imza attık. Fakat diğer sanat toplulukları için aynı yorumu yapamam özellikle Adana Sanat Konseyi işlevini yitirince sanat dernekleri de geri planda kaldı.
Adana’da karnavallar, festivaller, fuarlar yapılıyor ve tanıtımımız ciddi şekilde eksik mesela gazetelerde turizm açısından baktığımızda hiçbir şey yok. Adana’yı turistik anlamda değerli kılan bir tanıtımımız yok. Bu soruna çözüm amaçlı Adana Tanıtım ve Kalkınma A.Ş. (ATAK A.Ş.) kuruldu. Bu konuda neler düşünüyorsunuz?
ATAK A.Ş.; yerel yönetimleri, belirttiğimiz 11 kurumu ve en önemlisi sanatı kalkındırmada payı büyük olan özel sektörü yanına alırsa ilerlemesi mümkün. Arkasında Adana Ticaret Odası, Ticaret Borsası ve Hacı Sabancı Organize Sanayi Bölgesi gibi güçlerin olduğunu bilmek bizi gelişimi doğrultusunda umutlandırıyor.
Sonuç olarak şunu belirtmeliyim ki, bu durum sadece sanatta değil, toplumu ilgilendiren her alanda sağlanan alansal birlik; değer kazanarak artıyor ve güçleniyor. Yani paydaşların bir araya gelmesi ve paylaşımları, gücü arttırıyor, Adana’yı geliştiriyor.