“Viktorya döneminde hayalet hikâyelerinin bu denli popüler olmasında dinî skeptisizmin yanı sıra hızla değişen bir dünya karşısında yaşanan kaygının ve anlamlandırma çabasının da etkili olduğu söylenebilir.”
ÇevBir’in üçüncü kolektif çevirisi Perili Ev bu yılın başında İş Bankası Yayınları’ndan yayınlandı. Kitabın orijinali Charles Dickens’ın çıkardığı All the Year Round adlı süreli yayının 1859 yılı Noel özel sayısında yayınlanmış ilk kez. İngilizce orijinali de Türkçe çevirisi gibi kolektif bir çalışma.
Kitabın çevirmenlerinden Didar Zeynep Batumlu ve Savaş Kılıç’la birlikte, Perili Ev’in yazıldığı Viktorya dönemindeki hayalet öyküleri ve eserin çeviri süreci üzerine sohbet ettik…
Viktorya döneminde hayalet öyküleri çok popüler olmuş. Sheridan Le Fanu, Charlotte Riddell, M. R. James, Charles Dickens gibi yazarların yazdığı eserlerle “hayalet öykülerinin altın çağı” yaşanmış. Endüstri Devrimi’yle birlikte kırsaldan kente göç, burjuva yaşama geçiş, yeni yerler-yeni evler-yeni insanların ve fotoğraf-telgraf gibi henüz tam anlaşılamayan bilimsel gelişmelerin etkisiyle evdeki rutine biraz heyecan katacak öyküler yazılmış. Bize biraz bu dönemden ve dönemin hayalet öykülerinden bahsedebilir misiniz Zeynep Hanım?
Kraliçe Viktorya’nın tahtta kaldığı 1837-1901 yılları arasındaki zaman dilimini kapsayan ve İngiliz emperyalizminin altın çağı olarak nitelendirilen Viktorya dönemi, Sanayi Devrimi’ne eşlik eden çok büyük toplumsal değişimlerin, teknolojik gelişmelerin ve ekonomik büyümenin yaşandığı bir dönem. Bütün bu büyüme, ilerleme ve zenginleşmeye karşın toplumda müthiş bir eşitsizlik var; zenginleşmeden nasibini alamayan yoksullar ve işçi sınıfı korkunç şartlarda yaşıyor. Dünyanın merkezi haline gelen Viktorya dönemi Londrası fabrikalarda, imalathanelerde uzun saatler boyunca karın tokluğuna çalışan işçiler, baca temizleyen çocuklar ve yoksullar için açlığın, sefaletin, pisliğin ve salgın hastalıkların kol gezdiği bir cehennem. Dönemin büyük romancısı Dickens romanlarının arka planını oluşturan dönemin Londrası’nı büyük bir ustalıkla resmeder; öyle ki “Victorian London” yerine rahatlıkla “Dickensian London” ifadesi kullanılabilir
Romanın da altın çağı kabul edilen bu dönemde Rusya’da ve Avrupa’da olduğu gibi realist roman türünde çokça eser verilmiş. Bu romanlarda toplumsal eşitsizlik, katı ahlakçılığın gerisindeki ikiyüzlülük, ahlaki çöküş, toplumsal çürüme gibi meselelerin ele alındığını görüyoruz. Dergilerde tefrika edilen bu romanlar toplumun her kesiminden okur tarafından okunsa da, yeni bir sınıf olarak ortaya çıkan orta sınıfın en büyük eğlencesi; kitaplar evlerin salonlarında sesli okunuyor. Bu açıdan dönemin romanları günümüzün Netflix dizilerini andırıyor.