Gazete Duvar yayın dünyasının nabzını tutmaya devam ediyor. Son günlerde yayımlanan, birbirinden farklı alanlarda dikkat çeken ve okurla buluşan kitapları derledik…
Korku türünün ustası William Hope Hodgson, sizi sınırlarınızı tanımaya davet ediyor.
Batı İrlanda’nın ıssız ve gözlerden uzak bir noktasında kocaman, metruk bir ev vardı. Kraighten köyü sakinleri yüzyıllardır lanetli olduğunu iddia ettikleri evin yakınlarına yaklaşmıyordu. Balık tutup kamp yapmak, ıssız bölgenin tadını çıkarmak için gelen iki arkadaş bir zamanlar çok ihtişamlı olan ama artık döküntüden ibaret evin izlerine rastladı. Adamlar yıkıntılar arasında korkusuzca dolanırken tuhaf yazılarla dolu, eski bir defter buldu. Bir zamanlar bu evi satın alan adamın tekinsiz hikâyesini okuyan iki arkadaş, kendilerini hiç ummadıkları bir sınırın dibinde bulacaktı.
William Hope Hodgson’ın 1908’de kaleme aldığı Sınırdaki Ev, korku edebiyatının en önemli eserlerinden biri olarak görülüyor. Fantastik, korkutucu ve kozmik öğeler barındıran hikâyede, iki arkadaşın turist olarak gittikleri bölgede karşılaştıkları yıkık dökük, ürpertici ev ve orada buldukları günlük anlatılıyor. Kendilerini beklenmedik bir gizemin içinde bulan arkadaşlar, hayatlarının en korkutucu hikâyesiyle karşılaşıyorlar.
Sınırdaki Ev, William Hope Hodgson, Çevirmen: Uğur Mehter, 180 syf., Artemis Yayınları, 2021.
Modernleşme serüveninde zaman zaman tekno-paranoid olarak adlandırılabilecek çapta bir huzursuzluğun yaşandığını biliyoruz. Bu durum sanat ve teknolojinin ilk görkemli kucaklaşması sayabileceğimiz fotoğrafın icadından beri böyle. Teknoloji neye olanak, neye engel oluşturuyor? Kendini var etmenin, yeni ifade biçimleri keşfetmenin, özgürleşmenin yolunu açarak mı ilerliyor yoksa tersi şekilde mi? Bu noktada Black Mirror’a distopik yakıştırmalar yapıldığını da göz önünde bulundurarak, László F. Földényi’nin ütopyalar üzerine söylediklerini pekâlâ distopyalar için de düşünebilir, korkutucu kehanetleri, gelecek kurgularımızı, aslında bugünü, kendi zamanımızın yansımaları olarak değerlendirebiliriz. Black Mirror’ın geleceği konu alırken bugünün endişelerinden beslendiği açık. Dizinin yazarı ve yapımcılarından Charlie Brooker da bu endişelerin yaşamdaki karşılığı ve kurmacadaki temsilleri için “sorumlu kimdir?” sorusu üzerine düşünmemizi istiyor: “Tüm sorunlarımızın kökeni ya teknoloji değilse? Kusurlu olan ya bizlersek?”
Black Mirror: Aynadan Yansıyanlar, Kolektif, 296 syf., Nika Yayınevi, 2021.
LUDWIG HOHL: 9 Nisan 1904’te İsviçre’de bir papazın oğlu olarak doğdu. Diğer öğrencilere olumsuz etki ettiği gerekçesiyle liseyi bırakmak zorunda kaldı. Mesleki bir eğitim görmeyi ve düzenli bir meslek hayatı sürmeyi istemedi, uzun yıllar boyunca maddi olanaksızlıklar içinde yaşadı. 1924’ten 1937’ye kadar sırasıyla Paris, Viyana ve Lahey’de yaşadı. Daha sonraki yaşamı ölümüne kadar İsviçre’de geçti. En büyük tutkularından birisi dağcılıktı. Beş defa evlendi, üçüncü evliliğinden bir kızı oldu. 1965’te Basel Lions Kulübü Ödülü’ne, 1970 ve 1976’da İsviçre Schiller Vakfı Ödülü’ne, 1978’de Robert Walser Centenar Ödülü’ne ve 1980’de Petrarca Ödülü’ne layık görüldü. Şiirlerinin yanı sıra Bergfahrt, Nuancen und Details, Die Notizen ve Daß fast alles anders ist adlı eserleriyle tanınan Hohl, 3 Kasım 1980’de Cenevre’de öldü.
Tırmanış, Ludwig Hohl, Çevirmen: Levent Alarslan, 88 syf., Sahi Kitap, 2021.
Batı felsefesinin nirengi noktalarından Kant ve onun kritik felsefesi epistemoloji, moral ve estetik alanlardaki fikirleriyle Batı felsefesini yeni bir mecraya sokmuştur. Öyle ki meşhur tabirle Kant-öncesi ve Kant-sonrası şeklinde tasnif edilecek kadar düşünme ameliyesini dönüştürmüş ve daha sonraki yüzyıllarda yeniden yeniden yorumlanarak Kantçı bir gelenek oluşturacak kuvvette tesir etmiştir.
Kant derslerinden mürekkep elinizdeki kitabıyla Ayhan Çitil; işte bu önemli filozofun bilhassa “Saf Aklın Eleştirisi (I.Kritik)” metnine odaklanırken kavramlara yaptığı vurgularla hem Kant’ın kavram dünyasını analiz ediyor hem de ufuk açıcı yorumlarla yepyeni bir Kant okuması yapıyor.
Kant Okumaları – Birinci Kritik, Ahmet Ayhan Çitil, Dergah Yayınları, 2021.
Yalnızca çocukların bildikleri bir lisan var. Yalın, sahici, ürkütücü bir lisan. Her şeyi olduğu gibi söyleyen, yamasız, süssüz, hatta çıplak. Sadece konuşmuyorlar üstelik onunla, bakıp görmeyi, dinleyip anlamayı da beceriyorlar. Bazısı büyür büyümez unutuyor bu lisanı, bazısı hiç çıkarmıyor aklından.
Nilüfer Altunkaya, Katı Olmayan Şeyler kitabıyla yalnızca çocukların konuştuğu tertemiz bir lisan sunuyor bize. Olanı allayıp pullamadan, saf gerçekliğiyle gösteriyor okura. Kimi zaman arka sokağımızdan geçiyor, kimi zaman da uzak bir gelecekten sesleniyor bize.
“Yaz geceleri insanın aklını başından alıyor. Yaz mevsiminin tenimde soluk alıp veren, her şeyi kuşatan, boşlukları dolduran bir gecesini daha yaşıyor olmak. Sadece bu. Görünmez olmak istiyorum. Zaten gölge gibiyim. Kendimin gölgesi. Tek bir kişi olmaya çalışan ruhumdaki kalabalığın gölgesi. İşte bütün bunlar çok zor.”
Katı Olmayan Şeyler, Nilüfer Altunkaya, 80 syf., İthaki Yayınları, 2021.518
Kar Uykusu, Neşe Yaşın’ın ilgiyle karşılanan Üşümüş Kuşlar (2016) kitabından sonra şiir dizimizdeki ikinci kitabı. Yaşın, Kar Uykusu’nda okuru bu kez bütünüyle kendine özgü bir düş dünyası ile buluşturuyor. Aşk trajik olana dokunup çekilirken okuyucu da acılı lirik bir söyleyişin eşlik ettiği şiirler aracılığıyla çok katmanlı bir masal dünyasının içine çekiliyor. Kar Uykusu, cinsiyetçi ideolojiyle hesaplaşmanın alttan alta izlendiği tutkulu ama bir yandan da tutkusunun girdabında kaybolmayan, ayırt edici söylensel ögelerle bezenmiş bir masal şiir.
Kar Uykusu, Neşe Yaşın, Ayrıntı Yayınları, 2021.618
Neden Türkiye’de finans sistemi, herkese birden fazla kredi kartı vermek, borç ve kredi temin etmek için adeta çırpınıyor? Türkiye, nasıl ve niçin bir “krediye hücum” diyarına, bir “borçlu devletine” ve borçlular ülkesine dönüştü? Ali Rıza Güngen, bu basit soruların cevabını hem ayrıntılı verilerle, hem derinlemesine bir analizle, gayet de yalın bir şekilde ortaya koyuyor. 2001 ekonomik krizi sonrasında adım adım inşa edilen borç siyasetinin nasıl yönetildiğini gösteriyor. Ve tabii bu borçlandırma rejiminin asla bir saadet zinciri olmadığını da gösteriyor.
Geçici bir “yoksulluğu hafifletme” perdesinin arkasında derinleşen eşitsizlikler ve süreğen krizler var.
Borçlandırma Siyaseti, Türkiye ekonomisinin yapısal “gerçeğini” anlamak için, kilit önemde bir çalışma.
Borçlandırma Siyaseti – Türkiye’de Finansal İçerilme, Ali Rıza Güngen, 206 syf., İletişim Yayıncılık, 2021.
Seçkideki diğer kitaplar linkte
https://www.gazeteduvar.com.tr/rafduvar-yeni-cikan-kitaplar-galeri-1518209?p=5