RafDuvaR: Yeni çıkan kitaplar

Gazete Duvar yayın dünyasının nabzını tutmaya devam ediyor. Son günlerde yayımlanan, birbirinden farklı alanlarda dikkat çeken ve okurla buluşan kitapları derledik…

Göndermeler’iyle (ile mi desek?) büyük bir ilgi (ilgi biraz tuhaf kaçtı) uyandıran Şef Editör Selahattin Özpalabıyıklar’ın parçaları, metindışıları, konuşmaları Everest Deneme dizisindeki yeni kitabı, İtalik Benim’de bir araya geliyor! (Geldi işte, sanki bilmiyormuşum.)

(Buraya ne yazmalı? E.B.* her şeyi söylemiş, “bkz. Göndermeler iç., önsöz” demeli arka kapağa da. Teklif etsem boşladım sanılır, mutlak yazacak bir şeyler vardır derler, halbuse yazacak çok şey olduğu için yazacak hiçbir şey yok gibi olur bazen.) Özpalabıyıklar İtalik Benim’de, bu işlere nasıl “bulaştığı”ndan emekliliğine değin (emekli deyince bırakmış, el etek çekmiş… ama kendisi öyle yazmış?), yazıniçi-yazındışı serüvenini, editörlüğünü ve çevirmenliğini masaya yatırıyor. Anekdotlarından, OuLiPo’culuğundan bahsediyor, ama bahsetmek biraz hafif kalıyor tabii! (Son ifadeyi parantez içine alma.)

İtalik Benim şairler, yazarlar, yayın dünyası çalışanları ve ilgilileri için okunması elzem bir kitap. (“Elzem”i kesin sevmez S.Ö.’lerden biri.) (Aksine, bence gayet yerinde, çünkü hakikaten okunması elzem bir kitap bu. S.Ö.) Başka-okurlar içinse “Bu kitapları kimler yapıyor?” sorusunun muhataplarından biriyle yüz yüz gelme fırsatı!

İtalik Benim – Yazı, Yanıt, Söyleşi, Anı, Selahattin Özpalabıyıklar, 368 syf., Everest Yayınları, 2021.

“Kozmik Komedya yaşamının büyük bölümünü bilgi derleyerek geçiren bir edebiyat araştırmacısının ürünü. Böyle biri için bilginin ve alıntıların dünyası da tıpkı içinde soluklandığı doğal koşullar ve başa çıkmaya çalıştığı toplumsal ilişkiler yumağı kadar gerçektir. Bu kitap yaşamı; ağaçlar, dağlar, denizler, insan ilişkileri/duyguları/aşkları aracılığıyla değil de metinlerin dünyasından yola çıkarak anlatıyor.

Yıldız Ecevit, yaşamı da, kendini de bilgi aracılığıyla çözümleme çabasına girişirken okuru çok çeşitli okumaların oluşturduğu çoğulcu bir ortama çekiyor. Romanın kahramanı Dantel kimi zaman Kafka’yla birlikte korkular cehenneminin diplerine iniyor, kimi zaman Schopenhauer’in kendisine parmak sallayan söylevini dinlemek zorunda kalıyor, kimi zaman Tezer Özlü’nün toplum cehennemindeki haykırışlarıyla irkiliyor;  kimi zamansa modern fiziğin sarmalında Stephen Hawking’in önüne serdiği bilgiler aracılığıyla ‘Ben’inin kozmolojik kökenine inmeyi deniyor ve ulaşılmaz gerçekliği Carlos Castaneda’nın şamanlarının dünyasında yakalamaya çalışıyor.

Kurgu şablonu olarak Dante’nin İlahi Komedya’sının kullanıldığı ve postmodernist bir yaklaşımla metinlerarası düzlemde oluşturulan romanda, Dantel de tıpkı Dante gibi Cehennem/Araf/Cennet dolaşıp duruyor… çeşitli donanımlara sahip rehberler eşliğinde… ama Dante’ninkine pek benzemeyen mekânlarda…  modern toplumun cehenneminde… bilginin kutsallaştırıldığı arafta… ve konturları kesin çizilmemiş bir cennette… ‘Ben kimim’ sorusunun ardı sıra…

Kozmik Komedya alıntıların ve düşünsel bütünlüğün bir aradalığı… Türkçede alışılmadık bir roman. Bir bilgi romanı!

Kozmik Komedya, Yıldız Ecevit, 526 syf., Everest Yayınları, 2021.

21. yüzyılın ağır ve çetin sorunlarını, onlarla başa çıkmaya hiç uygun olmayan kurumlar, yapılar ve ilişkilerle karşılıyoruz. Düşünme mekanizmalarımız da aynı durumda. Umutsuzluk ne kadar nadir olması gerekirse, sosyal teoride umut bugün o kadar nadirdir. Etkin biçimde kuşkunun kurumsallaşmasını içeren modernlik eleştirileri geleceğin ufkunu bulanıklaştırmıştır. Kimsenin bir kenarda durma lüksünün olmadığı böyle bir dünyada sosyal bilimciye de bazı görevler düşmektedir. Ne var ki düşünceye gerçek kuvvetini veren değiştirme arzusu sosyal bilimlerden kaygısızca sökülüp atılmıştır.

Bu kitapta sosyal bilimler için, Militan İyimserlik adı altında, değiştirme arzusuyla yüklü bir epistemoloji önerilmektedir. Kavram, “iyimserliğin filozofu” Ernst Bloch’a aittir. Bloch bu kavramı, kendi düşüncesinin felsefi temeli olan “umut ilkesi”nin ütopik olanı gerçekleştirebilme stratejisi olarak dile getirir. Militan İyimserlik, bu çalışmada, Hali Hazırda Olmuş Olan (yani nesnel gerçeklik) içerisinde, Henüz Olmamış Olan (yani reel mümkün) olarak duranın, belirsizin, muğlak olanın bilgisine erişmenin bir yolu olarak konumlandırılmıştır. Bilgi iddiasıyla ortaya çıkmış hiçbir yönlendirmeyi kabul etmeyen geç kapitalizmin kültürel mantığında ütopyaların bugündeki imkânlarını araştırmayı önermektedir.

Militan İyimserlik, insanın dünyayı eylem halinde bilmesidir. Harekete geçirmeyen hamlesiz ve kötürüm iyimserliğin, gerçek bir kötümserlikten daha kötü olduğu inancıyla, insanı dünyada iyi ve güzel olanı yaratmaya teşvik eder. Çünkü: “Gelecek kısmet olarak gelmez insanın ayağına.”

Militan İyimserlik – Sosyal Bilimler İçin Bir Epistemoloji, Göksel Aymaz, 192 syf., Yordam Kitap, 

Kerem Bakıcı’nın ilk öykü kitabı “Toprakta Büyür mü İnsan?”, alıç ağaçlarının gölgesi üzerine düşenlerin, pişmanlığına bir ömür adayanların, inatçı bir doğanın, kışın ve baharın anlattıklarını bir araya getiriyor. Sık sık doğa seslerinin karıştığı öyküler çınlayan, tıkırdayan, hareketli, değişken, hızlı bir soluğu taşıyor.

“Kasaba aşağılarda kaldı. Kerpiç, sıcak ve eski. Kel Tepe’nin başı gökte. Eteklerine dizilmiş üç beş boranhane. Göz göz… Katran, feldir, canlı. Gün ışımadı henüz. Gökyüzünde sarı, kırmızı haleler. Cıbıldak tere batan Haris, adımlarını sıklaştırdı. Alnında geceden kalma bir ağrı, zonk zonk. Yıkık dökük boranhanelerden birine daldı. Kanat çırpışları her yanda. “Güvercinler tek gözleri açık uyur, derlerdi de inanmazdım.””

Toprakta Büyür mü İnsan?, Kerem Bakıcı, 80 syf., Yapı Kredi Yayınları, 2021.

Gökhan Yılmaz üçüncü öykü kitabında akışkan, kıvrak, kırılmayan ama büküle büküle büyüyen ilişkilenmeleri dillendiriyor.

Birbirine bakan aileler, bıçak kesiğiyle tutturulmuş ölümler, zamanla geçmesi beklenen hayatlar, içeride bir kör kuyuya dönüşen günler, dışarıda kanatları akılda büyüyen bir gökyüzü, ekmek yutan ve ekmek kusan bir fırının ağzında hikâyeler…

“Günler geçtikçe başka ayrıntıları hatırladık. Yanımıza kolonya ile gönderirlerdi. Sokağa. Hem saçında hem cebinde. Koruyacağına inanırlardı belki, kim bilir. Kendini ayıltsın diye ihtimal. Aniden. Saçının önü burnuna doğru düşük. Bakışında yasa duran bir koyuluk. Sanılır ki bir karga.”

Hevesin Kaçış Yönü, Gökhan Yılmaz, 88 syf., Yapı Kredi Yayınları, 2021.

Seçkideki diğer kitaplara linkten ulaşabilirsiniz

https://www.gazeteduvar.com.tr/rafduvar-yeni-cikan-kitaplar-galeri-1521074?p=5