KUDRET SÖNMEZ / RENKLER
Sabri Şenevi ”Yeşilçam’ın közlerini Adana’da alevlendirdi
Olayların sanal titreşimlerini görmek, insanlarlaempati kurmak, varlıkları tanımak, öğrenmek, heyecanlanmak, gülmek, sevinmek, korkmak,üzülmek, nefret etmek veya izlediklerimizi, işittiklerimizi kendi iç dünyamızda yorumlayarak hayallerimizi / ufkumuzu geliştirmek… Sinema / film denince aklımı sıvazlayan ilk aksiyon bunlar oluyor genellikle. Dahası da var elbette!.. Fakat satırlarımızı, filmlerle olan duygusal ve düşünsel etkileşimlerimizin hepsini kapsayacak kadar uzun tutmamız mümkün değil. Eğer arzu ederseniz, sizler de konuya dair eklemeler yapabilir, kişisel bakış açınızı gözden geçirebilirsiniz.
30. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nin başlamasına birkaç gün kalmışken, Eylül kadar kuru Yeşilçam anıları yeniden boylandı içimde… 1960’lı, 70’li yıllarda dallanıp budaklanmış devasa bir ağacın oluşturduğu anılarla avunup duruyorum son zamanlarda. Ön plandayani perdede; iyiliğin, saflığın, dürüstlüğün, sadakatin, ebedi aşkların işlendiği filmleri düşünüyorum. Sonra, perdenin arkasındaki yapımcıların, başrol oyuncularının görkemli hayatlarını ve diğer sinema emekçilerinin trajik hikâyelerini öğreniyor, yüreğimin renk değiştirdiğini hissediyorum. Yine de içimdeki sinema aşkı bir türlü “son” yazmıyor… Ve hayat gibi, filmler de devam ediyor.
…
Sabri Şenevi… O, Çukurova topraklarında aradığı bereketi bulmuş bir Adanalı. Aynı zamanda sadık bir Yeşilçam sevdalısı. Yüzüne baktığınızda mazide kalan sinemaları, yüreğine indiğinizde de gözyaşı ve kahkahaların birbirine karıştığı filmleri görürsünüz… Bölgemizin ilk kişisel sinema müzesini kuran adam olarak tarihe geçmeyi hak ediyor sanırım. On bini aşkın yerli ve yabancıorijinal afiş, yüzerce film bobini, 1970’li yıllardan kalma çalışır durumda makineler ve daha nice materyaller onun mekânında barınıyor. Yanı sıra, sinema evi halka açık tutulup ziyaretçiler kapıda karşılanıyor. Kendi imkânlarıyla yaptığı açık hava sinemasıysa işin diğer boyutu. Yaz akşamlarında mütevazı sinemaya biletsiz giriyor, film izliyor ve ikram edilen gazozunuzu da keyifle içiyorsunuz.Üstelik tüm bunları sağlamak için, paradan çok yürek gücünü kullanıyor dostumuz.
Sabri Şenevi, sinemalarda makinist olarak çalıştığı yıllarda biriken bilgi ve deneyimleriyle kurup geliştirmiş müzesini. Ayrıca, hayatı yeni yeni bellemeye başladığı süreçte, Yeşilçam merakıyla beslemiş “siyah beyaz” ve “tamamen renkli” dünyasını. Bütün maddi sıkıntılarına ve kurumlardan, kuruluşlardan yeterli desteğ ialamamasına rağmen yılmadan sürdürüyor bu diyardaki yolculuğunu… İşin iyi tarafı, ülkemizin pek çok kentinde tanınıyor artık. “Sabri Şenevi Sinema Evi” markasıyla damga vuruyor hayatımıza. Hoş; pek de marka meraklısı sayılmaz bence! Gönlünde durmaksızın karelenen film şeritleri, bu devranın çelişkili döngüsünü tekrar tekrar gösteriyor ona. Bu sayede, biz yetişkinler de bazen uğruyoruz sinemanın en yeşil döneminde üretilmiş yapıtların acımtırak dilimlerine… “Sabri Usta, bakma sen, perdeyi karartan ‘artizlerin’seyircisiz filmlerine. Hasılat rekorları kırmış aşkınla, perdenin beyazını boyamaya devam et.”