‘’Bilinç sadece dikkat ettiği yeri aydınlatan bir lambadır’’.
En eski felsefi paradoksların biri, Buridan usumlamasında konu,
Aynı ölçüde güzel kokan eşit iki saman balyası arasında kalan,
Zavallı bir eşeğin, seçim yapamadığı için açlıktan ölmesidir.
Karar verebilme, özellikle sağlıklı, sağduyulu karar verebilme,
Ataletin bizi esir aldığı şu günlerde iyice zorlaşırken,
Düşünmek ve sezgiler arası bağ kuramamaktan muzdaripiz.
Düşünme, tıpkı bilincimiz gibi bir el feneri misali sadece tuttuğumuz yeri,
Oysa sezgilerimiz, loş ışık olsa da tüm odayı aydınlatan lamba gibi.
Sürekli öğrenme, bilgi alma, enforme olma güdüsü içinde yaşayıp,
Günümüz kasvetinde, bir tür psikolojik kanser olan atalet sarmalında,
İyice tembelleşen, hımbıllaşan, hantal, yılgın ve ağırkanlı hale gelen,
Güçsüzleşen bünyelerimizle olduğu yere mıhlanan bizler için,
Sağduyulu düşünmek ve sezgilerin loş ışığına değer vermek anlamında,
Harika bir pratik imkanı olan zaman diliminde olduğumuzu düşünüyorum.
Tabii ki, sadece düşünsel ve mantıksal olmayan, duygusal canlılarız.
Evde kal, otur, getir, götür, mesafe, kapan, aşı, sayılar derken,
Sağduyulu düşünme alanımız gittikçe daraldı, hepimiz farkındayız.
Yorgunluk ve isteksizliğin, miskinleştiren bir depresyonun eşiğinde,
Yılgın bir ağırlık, hayal kırıklığı içinde bir kayıtsızlık çöktü üstümüze,
En önemlisi de tükenmiş bir tepkisizlik içinde bekliyoruz.
Sağduyulu düşünmek için, önce sağ olmak gerekire indirgedik işi.
Oysa, sağduyulu düşünme için pratiği hiç bu kadar uygun,
Bu denli vasati günler bulunamaz dostlar, biraz gayret.
●●●●○○○○●●●●
Çoğumuz ömrümüzün ilk çeyrek asırını, belki daha çoğunu,
Eğitim ve öğrenime adıyoruz, amma ve lakin,
Karar verme, seçim yapma, sağduyulu düşünme üstüne,
Tek bir ders bile almadan geçiriyoruz o değerli süreci.
Bir konu üzerindeki loş sezgi ışığımızı nasıl kullanacağımızdan,
Sezgisel, yaratıcı, görsel bir sihirbaz olan sağ beynimizle,
Analizci, mantıksal, sözel üstad sol beynimize nasıl erişebileceğimizden,
Ve tüm bunlar arasında nasıl bir ruhsal sinerji kurabileceğimizden habersiz,
Öğreniyoruz da eğitiliyoruz, ezberliyor da belleğimize tıkıştırıyoruz.
Ne yapması gerektiğini öğrenip bilen, nasıl yapabileceğini hatmetmiş,
Yapmamakla ne kaybettiğini, yaparsa ne kazanacağını açıkça görmüş,
Yine de yapamayan, sağduyudan bigane ataletimizin nedeni,
Karar verme, seçim yapma sağduyusu ile ilgili hiçbir eğitim almamamız.
Bu nedenle hepimiz bildiğimiz değişkenlerin,
Bilmediklerimizden daha önemli ve gerekli olduğu sanısı içinde,
Bilinmezleri aşmak için strateji geliştirmeye yarayan duyuları öldürüp,
Gelişigüzel, verilen veriye sadık, empoze edilenle destekli kararlar alıyoruz.
İlişkilerimizde, işimizde, gece, gündüz yaşantımızda seçimler yaparken,
Sağlığımızla, kariyerimizle, yolculuklarımızla, yaşam planımızla ilgili,
En önemli kararları alırken, sağ olmak ve duymaktan öteye geçemiyor,
Önyargılara, ilk izlenimlere dayalı bir basmakalıp mekanizmaya teslim oluyoruz.
Oysa erdemlerin en büyüğü, bir şeyin sağduyu ile kabulündeki beceri dostlar.
Yaşamsal ve zor kararları almak yeteneğinden büyük yetenek var mı?
Hem kültürel hem pragmatik bağlamda daha iyi seçimler yapabilmek için,
Nasıl ve nerede eğitilmeli ki insan, sağduyu hissedebilsin?
Bugün kısıldığımız atalet kapanı, bu pratik için bulunmaz nimet dostlar.
●●●●○○○○●●●●
‘’Yahu ağdalı ağdalı söylüyon, yazıyon da Emre kardeş,
Pazar sabahını labirente çevirmeden, gel bakem sadede’’ diyorsunuz.
Oysa ben, her insanda insanlığın tüm hallerinin bulunduğunu,
Mantıkla düşünüp mantıksızı yapma yetisine vakıf bu insan hallerini,
Defalarca müşahade etmiş ben kardeşiniz diyorum ki;
Gelin bu pratiği yazının içinde ve sonrasında birlikte yapalım.
Sağlıksız giden herhangi bir beden sürecinden kurtulması gerekenin,
Ters ve riskli giden bir iş yada görev ifasında yol yöntem değiştirmesi,
Düşünsel, ruhsal, devinimsel anlamda değişmesi gerekenin,
Yola, yolcuya, eşe, dosta, insana doğaya tutunması, el vermesi, erişmesi,
Erdemlere tek tek hizmet etmesi gerekenin,
O sağduyulu kararı alamamasının nedenini araştırmak için,
Kendine bakmak, sormak, yanıt almak için bundan güzel gün olur mu?
Pandeminin bizim gözümüze soka soka anlatmak istediği,
Ev ataletinde, mesafe hımbıllığında, karantina miskinliğinde,
Herkesi aynı hizaya, aynı düzleme çekip aynı tekrarlarla belletmek istediği,
‘’Sağduyu için sağ olmak gerekir’’olmasın.
Doğru, gerçekçi, akla uygun ve yerinde yargılar verme yeteneği,
Bu yaşamda ulaşmamız gereken en büyük hedef ve erdemdir.
Nietzsche ustanın deyişiyle noktayı koyalım bugüne;
‘’Tek bir şey olabilmek, tek bir şeye varabilmek için,
Çok yerde çok şey olmak, işte o sağduyudur’’.