Şahin Esendemir, Adana Hikayeleri ve Kuruköprü Gerçeği -2

https://www.facebook.com/photo?fbid=10161898172304194&set=a.10155215172684194

Bugün, bırakın 200-300 yıllık insan ve yapısal değişiklikleri, 50 yıl öncesine bile giderken zorluk çekiyoruz..
Ancak dilimiz döndüğünce, dağarcığımızda kalan bilgileri toparlayıp, hep birlikte bir zaman yolculuğuna çıkalım..
Buyurun, önce tarihi Kuruköprü’ye ve sonrasında yarım asır öncesine bir zaman yolculuğu yapalım..

***

Kuruköprü denilen yerde en net arkeolojik bulguların, 1991 yılında dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı M. Selahattin Çolak zamanında başlatılan bir kanalizasyon çalışmasında ortaya çıktığını bir kenarda tutalım..
“Köprü”nün bir masal değil, gerçek olduğunu dile getirerek söze başlayalım..
Çeşitli kaynaklardan edinilen bilgiler ve varsayımlar değerlendirildiğinde, Adana’nın Garp Kapısı olarak belirlenen noktasında bir köprünün olduğu gerçeği ile karşı karşıya kalıyoruz..
Her ne kadar Seyhan Barajı yapımı, su tutma çalışmaları ve sonrası Seyhan Irmağı deltasında çok değişiklikler olduğunu öğrensek de Kuruköprü gerçeğinin gizemini çözmek mümkün olmuyor..

***

Seyhan Irmağı, nehir statüsüne kavuşurken, Devlet Su İşleri politikasında da yeni tercihler oluşuyor..
Nehir havzası tek bir güzergahta geliştiriliyor ve etrafında yeni rekreasyon alanları oluşturuluyor..
Şehrin batısında doğru uzanan, o mistik bölgeye farklı bir canlılık getiren Seyhan Irmağının en önemli kolu sdeta kökünden kesiliyor..
Eski Askeri Karargah ve Ordu misafirhanesinin önünden batı istikametine, eski kale duvarlarını yalayıp giden su kanalı kuruyor, dolduruluyor.. Sonrasında Adana’nın o dönemdeki yöneticileri tarafından şehri kuşatan tozlu topraklı yollara dönüştürülüyor..

***

Önce, eski Müze kavşağından Melekgirmez’e uzanan ırmak güzergahında bir yol açılıyor..
Bu ırmak güzergahının kuruması ile mecburen oluşan yol, sonrasında güneye doğru uzanıyor ve Yeni İstasyon Yolu ve akabinde de Ziyapaşa Caddesi diye adlandırılacak güzergahının başlangıç noktası oluşuyor..
Adana’nın en önemli iki önemli arteri olan Atatürk Bulvarı ve Ziyapaşa bulvarı tam da bu dönemde şehri yönetenlerin ileri görüşleri ile oluşuyor..
Günümüze gelen bilgiler, Cumhuriyetimizin ilk 10 yıllık dönemini ve Atatürk’ün talimatı ile Adana’ya gelip yeni gelişmekte olan şehrin İmar planlarını çizen Jansen isimli bir şehircilik mühendisini işaret ediyor..
Jansen, tam da bu Kuruköprü’nün bulunduğu yeri merkez olarak belirliyor, Atatürk Caddesi, Ziyapaşa Caddesi, Şehir Parkı (Atatürk Parkı) 1930’lu yıllarda çizilen hatlara oluşmaya başlıyor..

***

Suyu kesilen, önü kapatılan ırmağın en önemli kolunun üzerinde bulunan Garp Kapısı’nın sembolü köprünün kayıtlarda hiç rastlanmayan ismi de tam bu zamanda halkın dilinde oluşuyor: “Kuruköprü”

***

Köprünün bir ayağının şimdiki Sürmeli Oteli’nin olduğu yerde, diğerinin Şalgamcı Ali Göde’nin az ilerisinde, Çetinkaya mağazasının bulunduğu yerde olduğu hakkındaki söylentiler günümüze kadar geliyor..
Kuruköprü’nün kalıntıları, Roma döneminde yapıldığı tarif edilen işlenmiş taş yapıların, tarihi köprü başı heykellerin ne olduğunu ortaya koyacak en küçük bir belge ve bilgi gelmemiş, gelememiş günümüze!..
Sadece masala dönüşmüş hikayeler kalmış..
Köprünün taşları kaybolmuş, hikayesi de unutulup yok olmuş dağarcıklardan..

***

Günümüze gelen söylentiler ve farklı kaynaklardan derlenen iki ayrı gerçeğin cılız ışığını yansıtan örnekleri var zihnimizde..
Daha Osmanlı döneminde, tam da Kuruköprü ayaklarının bir ucunda “Hacethane” diye tabir edilen umumi tuvaletin, bir diğer ucunda Bahri Paşa Çeşmesi’nin bulunduğu söyleniyor..
Yani o dönemlerde insanoğlunun en öncelikli ihtiyaçları, köprünün başına konulmuş!..
Bir uğursuzluk gelecek ya; önce çeşme kaldırılmış yerinden.. Ardından “hacethane” yok edilmiş.. Nedenini bilen, dile getiren bir kaynak, bir belge, bir bilgi yok..
Minareyi çalan, kılıfını ayarlamış, anlayacağınız!
Biz yine de sade vatandaşın dilden dile anlattığı hikaye ve gerçekleri aynı potada eriterek, “Kuruköprü yolculuğu”na devam edelim..

***

Satır arasında küçücük bir nükte yapalım ve Adana’daki ilk umumi tuvaletin tam da Kuruköprü’nün yanıbaşında bulunduğun dikkat çekerek bir hassas noktaya parmak basalım..
Günümüzde şehir merkezinde en insani ihtiyaç için kıvrananlar ile o dönemlerde bu ihtiyacı rahatlıkla giderenler arasındaki fark , medeniyet açısından nasıl örnek oluşturur acaba?” diye konuyu masaya koyalım..
Modernleşme, uygarlaşma yolunda koşar adım gidilen günümüzde, “yerel yönetimler, bu kentte yaşayanların en acil ihtiyaçları konusunda ne kadar duyarlı oluyorlar, bu konuyu en öncelikli projeler arasına alıyorlar mı?” diye sormak herkesin hakkı, görevi değil mi!
Su ve tuvalet.. İki önemli ihtiyaç ve iki ihtiyaca toplumsal çözüm arayışı..
İnsanlıkta neredeyiz, nerede, hangi zamanda yaşıyoruz?.. Yorum yok!

***

Kuruköprü diye belirlenen noktanın hemen yanıbaşında bir başka tarihi nokta olan Eski İstasyon arasındaki bağlantıya da dikkat çekelim zamanı gelmişken..
Bu iki yerleşim noktası, bölgenin çok eski değil, daha 60-70 yıl öncesine kadar Adana’nın en önemli ticaret, eğlence ve alışveriş merkezi olduğunu gerçeğini karşımıza çıkarıyor..
Birçok kişiye garip gelebilir ama;
Pamukta, çırçırdan tekstile dönüşümün merkezi olan, bizim doğduğumuz, çocukluğumuzu geçirdiğimiz, gençliğimizi yaşadığımız zamanlarla Kuruköprü’nün gizemini yanyana getirip, hafızalarımızı tazelemekte tarar var..
Güney Sanayi, Milli Mensucat Fabrikası, Marsa, Özbucak, Sümerbank gibi birçoğu tarihe karışmış Aadana’nın kaderini etkilemiş birçok fabrikanın bu bölgede yer alması sadece bir tesadüf mü dersiniz?..
Neden, şehirdeki ilk tren istasyonu burada kurulmuştur.. Eski İstasyon ile Kuruköprü arasındaki sihirli bağ nedir acaba?

***

Kurtuluş Caddesi üzerinde, bugünkü Eski İstasyon Karakolu’nun bulunduğu bölgede, zamanın en büyük eğlence merkezinin bulunduğunu söylesem, kaç kişi bu gerçeği benimle birlikte paylaşır, söylediklerimi tasdikler?..
Orada binlerce kişiyi alabilecek kapasitede Çamlık Aile Gazinosu olduğunu söylesem çok ilginç gelmeyebilir.. Ama 1950’li yıllarda Zeki Müren’in Adana’ya geldiği ve burada sahneye çıkıp konser verdiğini söylesem inandırıcı olur mu dersiniz?
Çamlık Aile Gazinosu’un karşısında şu anda tarihi bir abide olarak ayakta kalan, Osmanlı döneminde bölgede bulunan İngiliz misyonerler tarafından manastır olarak inşa edilen, günümüze “Adana’nın ilk orta mektebi” olarak gelen İstiklal Ortaokulu’nu da unutmamak gerek..
Onu anlatmaya kelimeler yetmez..

***

Kuruköprü’de, yani “Garp Kapısı”nın girişinde yarım yüzyıl öncesinde yeri değişmeyen bir tek Ali Göde şalgamcısı kaldı.. Şalgamcı’nın yanıbaşında Lastik, Akü ticareti yapan Altan Ticaret isimli büyük bir mağaza bulunurdu..
Taşköprü’yü oluşturan, benzeri bazı kayaların tam üzerine kurulmuş olan bu lastikçinin yeri bir anda giyim mağazasına dönüştü.. Köprü ayakları ile ilgili hikayeler de bununla birlikte kaybolup, masala dönüştürüldü..

***

Eski zamanlardan günümüze kadar gelen en son hikaye yolun karşı köşesinde, Adana’nın geçmiş tarihinde unutulmaz anıları bünyesinde barındıran bir başka tarihi bina..
Yüksek Kahve denilen bu sabahçı kıraathanesinin de geçmişi ile ilgili birçok söylenti var..
Geçmiş zamanın ünlü toprak ağalarından Köse Bekir’in malikhanesi olan bu büyük ve görkemli binanın ve burada yaşayanların da günümüze gelen ilginç hikayesi söylenir durur..
Uçsuz bucaksız arazisi, malı-mülkü, tarlası, hatırı sayılır serveti olan Köse Bekir, günün birinde servetini, ailesini, herşeyini kaybetmiş..

***

O şatafatlı köşk, nedense bir türlü satılamamış.. Ancak misafir ağırlanan salonu ve üst katta bulunan odaları Köse Bekir’in alacakları olan bazı tefeciler tarafından otel ve kıraathane olarak düzenlenmiş..
Hasan Çanga adlı bir işletmeci “Bahçe Otel” adı ile bir büyük bölümü işletirken, Ceyhanlı 3 kişi de aynı anda kiraya tuttukları meydana cepheli salonu sabahçı kahvesine dönüştürmüş, Yüksek Kahve ve bahçesi olmayan Bahçe Otel de böylece Adana tarihinde yerini almış..


***

Fransız mimarisi ile yapılmış muhteşem malikane tek başına satılamayınca, alacaklılar tarafından işyerine dönüştürülmüş.. Bu odalarından birine Elazığ’dan gelen 4 erkek kardeş küçücük bir gömlekçi dükkanı açmış.. Büyük ağabey Fehmi Çetinkaya’nın liderliğinde sırt sırta veren kardeşler, Nur Gömlekleri ismi ile bir marka oluşturmuşlar.. Kardeşlerden Necati Çetinkaya okumayı tercih ederken, Fehmi, Niyazi ve Ömer, gömlekçiliği geliştirip büyütmüşler..
Necati Çetinkaya bürokraside ve siyasette önemli mevkilere gelmiş.. Ordu, Bursa ve Konya Valiliği görevinde bulunan Necati Çetinkaya 5 dönem de milletvekili olarak parlamentoda bulunmuş..
Çetinkaya kardeşler önce Köse Bekir’in konağına sahip olmuşlar.. Daha sonra da yolun karşısındaki lastikçinin yerini satın almış ve kendi mağazalarını inşa etmişler..
Köse Bekir’in köşkü de, Yüksek Kahve de Çetinkaya döneminin başlaması ile tarihe karışmış..

***

Yine aynı köşede yer alan ancak her nedense meydanda yer açmak için yerinden kaldırılan, uygun bir başka yere konulamayan, Bahri Paşa Çeşmesi’ni de tarihin tozlu rafları arasından çıkarmak gerek..
Rivayetler ne kadar doğruyu yansıtır bilinmez;
Bahri Paşa Çeşmesi, yazın sarı sıcaklarında susuzluktan damakları kurumuş gariplerin can suyu, umut pınarı olurmuş..
Köse Bekir, çeşmeyi yerinden kaldırıp, köşkünü büyüyünce, susuz kalanların bedduasını almış.. Susuz dervişler, köylüler, kervancılar yeni su kaynağı bulmuşlar ama Köse Bekir her şeyini kaybetmiş.. Susuzluğunu giderecek bir tas suya bile muhtaç kalarak ölüp gitmiş..

(Devam edecek)

*İsmail Arlı ve Ahmet Kardeşler’in anısına.