Dolu dizgin yaşadığımız 12. Portakal Çiçeği karnavalını geride bıraktık ama hala aklımız
gönlümüz portakal dallarında takılı kaldı. Tüm bu güzelliklere şahit olmak, onu birlikte
yaşamak ne güzeldi. Şimdi bu seçkin anlarla demlenme zamanı. Mutluluğu an ve an yaşamak
ve devam ettirmek!
Böyle güzel buram buram portakal çiçeği kokan bir şehirde, kültür ve sanat dolu anları
birlikte yaşamayalı çok zaman oldu.
Güzel olan ne kaldı ki hayatımızda?
Özellikle yaşadığımız bu dönemde mutlu olacağımız bir şeyler bulmak bu kadar zorken.
İnsanlar mutsuz, insanlar çaresiz. Sokaklar caddeler de mutsuz. Boş boş yürüyen yüzler,
solgun ve nereye ait olduğunu bilmeyen insanlar.
Sesler kesik kesik!
Çaresizlik, önüne geleni sürükleyip bir o yana bir bu yana savurup duruyor.
Ya gençler?
Çok genç yaşta, hepsinin içinde koca koca kovuklar açıldı. Tüm kovukları umutsuzluklarla
dolu. Tek istedikleri biraz umut, biraz mutluluk. Kendi ülkesinde ama kendi ülkesine yabancı
gibi.
Dört tarafı betonlarla çevrili şehrinde gökyüzünü görmekte zorlanan bir nesil. Ağaç
gölgelerine hasret bir gençlik!
Çölde bir avuç su, bir avuç gökyüzü, bozkırda sırtını dayayacağı bir ağaç arayan bir
dönemdeyiz ve herkes geçimini en zor koşullarda sağlamaya çalışırken kendine, kendi içine
ışık tutacak, bir nefes alacak kadar mutlu bir an yakalamak herkese iyi gelecek. Daha iyiye
daha güzele layık olduğunu hatırlatacak belki de.
Hepimizin hakkı biliyoruz.
Nisan 2024 aydınlanmaya başlıyor. Umutlarımız da!
Bir şehir ki bu şehrin ışıkları yanıyor tek tek.
Bu şehir, tüm yaşananlara rağmen her zaman insanına aydınlığı ve umudu hatırlatan,
sokakları caddeleri portakal çiçekleri ile kokan, nefes alan her canlının içine dolan mis bir koku.
Bu koku bizi besliyor, doyuruyor, düşündürüyor, aydınlatıyor ve çok şükür dedirten bir
koku. Mutlu ediyor ve yüzümüze bir tebessüm yerleştiriyor.
Portakal çiçeği taç yaprakları gibi, kokusu da dolgun ve güçlü. Bu anlatılamaz bu yaşanası
onu hissedenlerin anlayabileceği bir gerçeklik. Bu Adana’nın gerçekliği. Bu Adana da
yaşayanların bir gerçekliğidir. Daha doğrusu bunu hissedenlerin gerçekliliğidir.
Yaşa ve hisset.
Bu ‘öz’ koku, sokak ve bahçelerimizin kısaca şehrimizin gerçek ve etkin kokusudur. Bu
ancak hissedilir ve yaşanır. Bu bir etkin gerçekliktir. Bu koku bize bir karnaval kazandırdı.
Karnaval fikrinin öncüsü, Adanalı iş insanı Ali Haydar Bozkurt’a çok teşekkür ediyoruz.
Türkiye’de halkın hazırlayıp sahip çıktığı ilk sokak karnavalıdır. Umut ve iyimserliğimizi
yeniden kazanabileceğimizi hatırlatan bir karnavaldır. Örnek oldu.
Yolun açık olsun Adana!
Bu yıl 12. Portakal Çiçeği Karnavalını, üç yıl aradan sonra Adana da coşkuyla kutlamamızı
sağlayan, Büyükşehir Belediye Başkanımız Zeydan Karalar’a da çok teşekkür ediyoruz.
Bu şehir başka türlü bir şehir. Bu şehirde doğmak büyümek yaşamak başka bir tür hazinedir.
İnsanda öyle izler bırakır ki bu izler insana güç verir direnç verir. Tıpkı Orhan Kemal, Yaşar
Kemal edebiyatının okuruna verdiği güç gibi. Bu şehirden kopamazsın. Ruhun hep burada
kalır.
Portakal Çiçeği Karnavalı, yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri, özel sektörün ortak
çabaları ile gerçekleştiriliyor. Adana halkının yanı sıra yerli ve yabancı turistlerin de katıldığı
karnavalımız, zor ekonomik dönemden geçtiğimiz bu dönemde halkımıza, şehrimize turizm
geliri yaratan bir etkinlik dışında ruhlarımızı aydınlattı, sokakta halkını sanatla buluşturdu.
Kimisi kapalı, kimileri açık alanda gerçekleşen konserler, sergiler ve gösteriler içeren
karnavalın en önemli etkinliği, katılımcıların renkli kostümler giydiği kortej yürüyüşleri oldu.
Milli, canlı ve dinamik bir ruhla bir olduk, biz olduk. Türkiye olduk.
Bu karnaval sürecinde Adana/Adanalı, bir milyon beş yüz bin kişiyi ağırladı, ev sahipliği
yaptı. Bu öyle bir kucaklaşma oldu ki, hem de sımsıkı bir kucaklaşma oldu. Sokaklar,
caddeler, parklar, müzeler, üniversiteler, galeriler, anıtlar, konser salonları, tiyatrolar, kahve
ve yeme içme mekanları tüm ziyaretçilerini Adanalı sıcaklığıyla karşıladı, hepsinden önemlisi
‘biz’ oldular. Dolu dizgin birlikte yaşadığımız 12. Portakal Çiçeği karnavalı, sevgi saygı dolu
birlikte olmaktan mutluluk duyan güzel anılar biriktirerek ve gelecek yıl tekrar görüşmek
dileğiyle ayrılan insanların karnavalı oldu. Bir Türkiye karnavalı bir dünya karnavalı oldu.
Biz Adanalılar olarak mutluyuz. Adana çok büyük bir tablo üretti. Bu tablonun adı, 12.
Portakal Çiçeği Karnavalı.
Ben de bu büyük tabloyu zevkle izliyorum ve okuyorum.
Herkesin çok beğendiği, on yıllardır, yüz yıllardır konuşulan bir tablonun öyküsü gibi.
Bu tabloyu yapan sadece bir ressam değil!
Bu tabloyu yapan canlı, çok yönlü, her birinin ayrı ayrı renkli kişiliği, tatlı sohbetleri, farklı
farkı öyküleri, şiirleri, filmleri olan huzurunu, mutluluğunu birlikte yaşayarak büyüten,
büyüdükçe paylaşan bir gerçek, emek, bir göz, toprak kokan, pamuk lifleri kadar beyaz ve
tertemiz nasırlı eller, mücevher kadar parlak ve kırılgan güzel kalplerin yaptığı bir tablo.
Bu tabloda, 5000 yıllık tarih var, bir yanında Seyhan Nehri ve nehir kenarında boydan boya
uzanan Adana ya nefes olan Merkez Parkı, cumhuriyetin ilk yıllarında şehir plancısı Hermann
Jansen tarafından Seyhan Nehri kenarında Atatürk’ün Adana’yı ilk ziyaretinde kahve içtiği
Ulus Parkı’ndan sonra şehrin ikinci büyük parkı olan 23 Nisan 1935 yılında hizmete giren 47
bin metrekare büyüklüğünde ki cumhuriyetle özdeşleşmiş Atatürk Parkı var, tiyatrolar,
galeriler, anıt müzeler var.
İzlediğimiz bu kocaman resim, eserimizin algılanabilmesi, estetik bakımdan tadabilmemiz
için, doğal anlamı yani olgusal ve ifadesel anlamlarını görmeden geçemeyiz.
Doğal anlamda, seyrettiğimiz bu büyük Adana Karnaval tablomuzda biçimlerin hangi
hareketler içinde olduklarını saplamakla elde ettiğimiz anlam, olgusal bir anlamdır. Adana
Tarım Müzesinde sanatçı Fulya Alışır’ın eserlerinin sergilenmesi gibi. Bir duruşun bir
davranışın özelliği ister acılı ister sevinçli olsun, bir ortamın bir çevrenin bizde uyandırdığı
sakin, hareketli veya kasvetli hava ifadesel niteliktedir. Sanatçının atık pamuk iplikler ve atık
pamuklarla mücevher gibi yaptığı pamuk kozalakları, pamuk tarlasına atıfta bulunan dikey
formlardaki tanıdığımız kimi nesnelere benzetmekle, bu biçimler arasındaki ilişkileri
belirlemektedir. Tarım Müzesi, ‘Arayış’ isimli sergi ile olgusal ve ifadesel anlamlarla bize
eserin doğal konusunu vermektedir.
Çukurova’nın pamuk, karpuz, ayçiçek, narenciye, buğday gibi tarımsal ürünlerin
canlandırıldığı Tarım Müzesi ve özellikle pamuk üretiminin Adana sanayisinin gelişimine
katkısı büyük olan Milli Mensucat Fabrikası iplik üretme bölgesi Sanayi Müzesi içinde yer
alır.
Hayatının bir döneminde, 1907 yılında yapılan Adana’nın tarihi dokuma fabrikası Milli
Mensucat Fabrikası’nda memurluk yapan Orhan Kemal’in önemli edebi eserlerinden biri olan
‘Bekçi Murtaza’ kitabı fabrikadan esinlenerek kaleme alınmıştır. Kitapta ki baş karakter
‘Murtaza’ bu fabrikada gece bekçisidir. Adana sanayisi için bir okul niteliği taşıyan fabrika
bugün Arkeoloji, Mozaik, Etnoğrafya, Tarım, Sanayi ve Kent Müzelerinden oluşan
komplekstir.
Tarım Müzesinde, 13 Nisan-1Mayıs 2024 tarihlerinde sergilenen ‘Arayış’ eserlerinin müze de
yer alan eserlerle iç içe sergilenmesini düşünüyorum ve kendime niçin? Diye soruyorum.
Sergilenen eserler ve müze eserleri arasında anlaşmalı bir anlam var, çünkü gündelik
pratiklerin dışında ve bunları da başka bilgilerle tamamlamak mümkün olabilir.
1907 yılında yapılan Adana’nın tarihi dokuma fabrikası Milli Mensucat Fabrikası bugün
68.530 metre kare bir alan üzerinde bir Müze Kompleksi. Arkeoloji Müzesi, Mozaik Müzesi,
Milli Mensucat Müzesi, Tarım Müzesi, Kent ve Etnoğrafya Müzesi, Sanayi Müzesi, çocuk
etkinlik alanları, bunlarla ilişkili sosyal tesisler, sinevizyon alanı.
Burada belirtmemiz gereken asıl anlamı, içsel anlamı ya da içeriği çok önemlidir. Ancak
sanatçının eserlerinin asıl anlamı veya içeriğini belirleyende, aktaran da bulunduğu mekanın
şahit oldukları yaşanmışlıklardır.
Sanatçının mücevher gibi işlediği üç boyutlu beyazlar içinde sunduğu işleri, ham pamuk
üretimini, pamuğun iplik ve dokuma gibi işlenme ve evrimleşme aşamalarına estetik
örneklerdir. Bunları da bir mücevher gibi görselleştirmesi, benim için önemlidir. Çünkü
pamuk elyafının küresel bir emtia önemine vurgu yaptığı için seviniyorum. Pamuğun bir
tarım ürünü olarak, tüketiciye ulaştığı süreçleri değerlendirmeliyiz ve ekonomiye katkısını
düşünmeliyiz. Dünden bugüne neler oldu. Bunları düşünmeden ben bu sergiyi izleyemem. Bu
sergi aynı zaman da pamuk üretimine farkındalık sergisidir. Çünkü bugün müzelerde
sergilenen canlandırma pamuklar, bir zamanlar Çukurova da üretiliyordu. Türkiye’nin kadim
pamuk üreticisi Çukurova ve Türkiye’nin kadim tekstil üretiminin sağlandığı Adana.
Heyhat! Ya şimdi?
Sosyolojik çatışmaların yaşandığı bölgeler üretiliyor. Suriyelisi Afganlısı ile hem de en
acılısından.
Kocaman duygu yüklü bir ahh çekiyorum.
Karnaval tablomuz bu ve ben bunu estetik bakımdan algılanabilmesi ve tadılabilmesi için,
Erwin Panofsky teorine göre anlatmaya çalışıyorum.
Karnavalımız tüm hoşgörüsüyle, renkleriyle ağaç gölgeleri altında sokakta, parklarda, Seyhan
Nehri üzerinde coşkuyla devam ediyor. 12. Portakal Çiçeği Karnaval süresi 9 güne çıkarıldı.
Kortej geçişi, her noktası farklı ve birbiriyle yarışır nitelikte, göz alıcı ilerliyor. Kültür ve
Turizm Bakanlığı’nın düzenlediği Türkiye Kültür Yolu Festivali kapsamına alınan karnaval, 8
ay süren ve 16 ildeki festivalleri içeren Türkiye Kültür Yolu Festivali’nin de ilk festivalidir ve
Adana da ilki olmuştur ve hala devam edenlerde vardır.
Mutluyum. Kendime fısıldıyorum.
Tavrın yeni de olsa modern biçim, eski ruha ev sahipliği edebilir. Yeter ki rengin ahenkli,
canlı ve duyarlı olsun.
Ya sizce?
Salime Kaman
Ressam- Sanat Yazarı
ADANA- Nisan 2024