“Şarkılar seni söyler, dillerde nağme adın…”
Meyhanelerin, içkili ve müzikli tüm mekanların en çok çalınan, istek alan şarkısı budur sanırım. Hemen arkasından da “Kimseye etmem şikâyet…” gelir muhtemelen. Çalgıcılar çalmaktan usanır ama müşteriler istemekten de, dinlemekten de, tüm benlikleri ile eşlik etmekten de usanmaz.
Bu fotoğrafı çektiğim gece, Cumhuriyet’in yol üstündeki masalarından birinde oturuyorduk. Biraz erken gelmiştik; ortalık yeni hareketleniyor, mekanların müdavimleri de, çalgıcılar da yeni yeni geliyordu. Dolayısıyla her çalgıcı grubu önce bizim masaya uğruyor, “Ne çalalım abime?..” muhabbetleriyle başlayıp, parmaklarının da, nefeslerinin de pasını bizde atıyorlardı. Genellikle, “Sağolun.” deyip sohbetimize devam etsek de, bazı gruplar fazlasıyla ısrarcı oluyor, birkaç şarkı çalıp söylemeden ayrılmıyordu.
Bu fotoğraftaki klarnetçi abinin olduğu grup muydu bilmiyorum… Başkasıydı galiba… Birinden istedim “Huysuz ve tatlı kadın”ı… “Kusura bakma abim” dedi, “Repertuarımızda yok ne yazık ki…” Baktım abiye ve son zamanların popüler tarzıyla sordum: “Repertuar derken?..” Abi hiç istifini bozmadan, “Başka bir şey çaliiim abime” dedi, “Emrin olur abim… İste!..” Klasik meyhane şarkılarından bir tane daha istedik… Bir tane daha… Bir tane daha… Heyhat!.. Repertuarın boşluklarına boşluklarına çalışıyorduk adeta!.. “Aha!..” dedim, “Tam ‘Kara bahtım kem talihim, taşa bassam iz olur’u isteyecek zaman!..” İstesem çalabilirler miydi bilmiyorum; muhtemelen bu şarkı da yoktu repertuarlarında!.. Teşekkür ettik sanatçılarımıza ve yolcu ettik gecenin renklerini doğru.
…
Balık Pazarı – İstiklal Caddesi / İstanbul
Mart 2017 ©mustafaöncül