Gökçe Kılınçer: Artık gerçek gitar sesi dinozor dönemine götürüyor
Retro pop temsilcisi Gökçe Kılınçer, yeni albümünün habercisi olan Sev Derim ve Neyleyim isimli iki parça ile dinleyicileriyle buluştu. Dijital sesler yerine gerçek enstrüman sesini tercih ettiğini belirten Kılınçer, “Bu müziğe retro pop denmesi belki de bugün radyolarda çalan müziklerin çoğunun bilgisayarlarda yapılmasından kaynaklanıyordur. Gerçek bir gitar sesi duyduklarında onlara dinozor döneminden geliyormuş hissiyatı vermesinin nedeni bu olmalı” diye.
Yeni albümün habercisi olarak ‘Sev Derim’ ve ‘Neyleyim’ isimli iki parça yayınladınız. Yeni albümün konseptiyle ilgili olarak bu iki parçadan yola çıkarak ne söylemek istersiniz?
‘Sev Derim’ ve ‘Neyleyim’, 14 Eylül’de Hicazplaks yapımcılığında, 45’lik plak formatında ve tüm dijital platformlarda dinleyicisi ile buluştu. Söz ve müzikleri bana, prodüktörlüğü ise Bobina’ya ait. Şarkıların kayıt ve miksleri, Londra-Dalston’da Hicaz Stüdyosunda gerçekleşti. İkinci stüdyo albümümü ise, 2018’in sonuna doğru sunmaya hazırlanıyorum. ‘Sev Derim’ ve ‘Neyleyim’ bu albümde yer alacak şarkılardan ikisi. Geçen sene stüdyoda art arda yazdığım şarkılar. ‘Sev Derim’ nostaljik disko elementlerinin olduğu, ‘Neyleyim’ ise Orta Doğu ve Batı melodilerinin harmanlaşmış bir karışımı olan klasik melodiler içeriyor.
Son müzik paylaşımımdan bu yana 2 sene geçti. Bu yüzden, albümden hemen önce, müzikseverlerle bir yerine iki şarkı paylaşmak istedim. 45’lik plak formatında, şarkıları, kaydedildiği ilk halleriyle sunmak istedim.
Yazdığım ve sevdiğim birçok şarkı var ve daha fazlası gelecek, kim bilir? Planlama ve müzik genelde birbiriyle iyi gitmez. Bu iki şarkının ve albümün nasıl bağlanacağını henüz bilmiyorum. Bu benim için de bir sürpriz olacak. Sene sonuna doğru sepetimin içinde neler olduğunu göreceğim. Bütün müzisyenlerin çalışma sistemi farklı ama benim sistemimde, albümün yüzünü sürecin sonuna doğru yavaşça ortaya çıkaracağını düşünüyorum. Şu an için sadece şarkılara odaklanıyorum.
Sev Derim’e bir de klip çektiniz. Roller Skater ustası Selvyn Stewart ‘ın rol aldığı klibin çekimleri nasıl geçti?
Çekim iki seansta yapıldı. Shoreditch’de bir gece ve Notting Hill’de bir gün. Gün çekimi zor ama eğlenceliydi. Selvyn, tekerlekleri uçuruyor, kameraman ise onu yakalamak için deli gibi koşmak zorunda kalıyordu. Selvyn özel bir patenci, hiç kimsenin trafikte bu hızda paten kaydığını görmedim. İhtiyacı olan tek şey kulaklarında müzik ve bye bye…
‘LONDRA KÜRESEL SANATI MÜMKÜN KILIYOR’
Albüm çalışmalarınızı Londra’da sürdürüyorsunuz. Bir müzisyen olarak oradaki koşulları Türkiye ile kıyasladığınızda nasıl farklar var? Londra’da yaşam üretiminizi ne yönde etkiliyor?
Londra gibi çok kültürlü bir metropolde yaşamanın insana kattığı en değerli şey, dinler ve kültürler arasındaki tüm farklılıkların giderek küçülmesi. İnsanlar yaşamaya ve yaşatmaya eğilimli. Birbirlerine daha az ön yargı ile yaklaşırlar ve bu büyük – karma toplumun sunabileceği iyi şeylerin tadını çıkarıyorlar.
Çevremiz, yaratıcılığımızı besler ve burası sizi sadece İngilizlerle değil, tüm dünyayla irtibat halinde bırakır. Bu da ortaya çıkan sanatın biraz daha küresel bir düşünceye sahip olmasını mümkün kılıyor.
İçinde bulunduğumuz iletişim çağında, internet gerçeği, sınırların giderek ortadan kalkmasına her ne kadar yardımcı olsa da, bir müzisyenin kendisinden farklı topraklarda yetişmiş bir başka müzisyenle iç içe yaşaması ve birlikte müzik yapabilmesi büyük zenginlik.
Yazının devamını okumak için linke tıklayınız