Sırrı Süreyya Önder, Denizde kararti var bu giden Volkan midur…

Bence eceli saymazsak, bedeni o büyük yüreğine dar geliyordu. Şerefle girdi hayatımıza, şerefle yaşadı, şerefiyle tamamladı zamanını. Şerefiyle de haşrolunacaktır inşallah…

Yine süreçlerden bir süreç yaşıyorduk. Yine, barış kavramı düşlerine bile girdiğinde, “hafazanallah, şeytan vesvese sokmuştur!” diye celallenen bir güruh vardı.

Mazlum çelebiliği ile kimsenin toprağında gözümüz, bayrağına sözümüz olmadığını anlatmak da yine bize düşmüştü.

Ne çok ‘yine’ dedim değil mi? Bu memleketin Gördüşlü Sisifos’dan borç aldığı bir kaderi var işte. Borçtan kurtulmaya da pek niyeti yok. Sisifos kayayı, biz de kuyruğumuzu kovalayıp durduk yıllarca.

Barışı ilk Karadenizliye anlatalım dedik. Onlara anlatabilirsek eğer gerisi kolaydı.

Benim bir can yârim vardı o zamanlar. Teşvik etti; rahatlattı. “Konuşmayı şehvetle seven”hemşehrilerinin aslında iyi insanlar olduğunu söyledi. Yolların saklamasını diledi. “Bütünlüğümüze bahane olmalarına” niyet ederek düştük yollara. Hem Mumhane önünde çay bile içebilecektik barış gelirse…

Olmadı! Karadenizlinin kötü bir gününe denk geldik. Bir insan evladı 700 kilometre taş yer mi yağmur gibi? Yedik ve gerisin geri döndük.

İşte bu linç güruhuna yine bir Karadeniz uşağı Volkan Konak, atma türkü lezzetinde ve ülfetinde karşı çıktı.

“Maçka’ya gelin benim evimde kalın” dedi. Bizim için “Bunlar sözüne güvenilir insanlar”dedi…

İşte o gün kalbimizde, yücelerden yüce bir konak inşa etti. Tıpkı soyadı gibi.

Aradan bir zaman geçti. Selahattin Demirtaş ile beraber urgun urgun bir türkü gecesine firar ettik. Mekâna girdiğimizde Volkan bütün haşmetiyle kucakladı bizi. Duymuş ve yüreğini ikram etmeye gelmişti. “Ha bu gece beni çekeceksunuz, yedi sülalemin, yedi sülalenizden alacağu var” dedi.

https://t24.com.tr/yazarlar/sirri-sureyya-onder/denizde-kararti-var-bu-giden-volkan-midur-,49270