Dönemin en yeni filmleri orada seyredilirdi. Genellikle cumartesileri 14:00 matinesi tercih edilirdi.
Çoğunlukla da bilet kalmadığından, ya gişeden bilet almak üzere sabah erkenden bir kişi önden gönderilirdi ya da – aslında kimse kimseye itiraf etmese de tüm Adana gençliğinin aynı anda birbirini görme şansı bulduğu tek mekân olduğu için anlamı farklı olduğundan – hep birlikte film saatinden çok önce gidilirdi.
Bir gün evvelinden, kızlar saçlarını fönletir, erkeklerse tıraşlarını olur, en güzel kıyafet seçilip giyinilir, – pileli pantolonlar, o pantolonların içine sokulan kazaklar çok modaydı – dershaneye öyle gidilirdi veya cumartesi sabah etütlerinin son iki dersinden kaçılıp, evde özenle hazırlanılırdı.
Cep telefonu falan olmadığından, Karekök´teki ders aralarında günün programı netleştirilir, öğle yemeğinin, bazen Gazipaşa Bulvarı´ndaki çocuk parkının bulvara bakan köşesindeki, bazen de Ziyapaşa Bulvarı´nın, sinemaya bakan köşesindeki tostçudan ayaküstü geçiştirilmesine karar verilirdi.
Gazipaşa Bulvarı tarafından gidilecekse, Valiyolu´yla kesişen noktasındaki villanın duvarına birikmiş delikanlıların önünden hızlı hızlı geçilir, Atatürk Caddesi´ne çıkılırdı, Ziyapaşa Bulvarı tarafından gidilecekse, Sun Pastanesi´ne uğranılırdı. O zamanlar kışları da bulunabilen tek dondurma olan frigo ve tadı hâlâ daha unutulmayan ayçöreği illaki Tarık Akan´a benzeyen garsonun elinden alınırdı.
Yazının devamını okumak için tıklayın