Susan Sontag’ın 1973’te okurla buluşan ‘Fotoğraf Üzerine’ kitabı, Can Yayınları tarafından yayımlandı.

Soner Sert ,

Yirminci yüzyılın kayda değer simalarından Susan Sontag, yazar, sanatçı, aydın ve aktivist olmanın yanı sıra yazılarıyla fotoğraf sanatına yön vermiş, güçlü bir teorisyendir. İlk olarak The New York Review of Books’ta yayımlanan ve fotoğraf üzerine yazdığı bir dizi denemenin bir araya gelmesiyle ortaya çıkan ‘Fotoğraf Üzerine’ (1973) kitabında, fotoğraf sanatının felsefe başta olmak üzere, diğer disiplinlerle ve hülasa hayatla olan ilişkisini irdeler. Nasıl olduğunu kendisinin de anlamadığı ve sezgisel bir şekilde yazılan bu denemeler -“yazdığım bir deneme öbürünü, öbür deneme… bir diğerini doğurdu” diyerek açıklar üretimini- Sontag’ın, Berger’le birlikte bu sanatı doğrudan etkilemesine neden olan temel bir izlek sunar.

Altı bölüm halinde toplanan yazılarda fotoğrafın varoluşundan tarihine, amacından hedefine, sosyal bilimlerle olan ilişkisinden sanatın diğer dallarıyla olan (özellikle resim ve sinema) bağıntısına değin pek çok konu ve temaya değinen Sontag, her sanatçının yaptığı gibi sanatı gerçeklik olgusu üzerinden ele alır. Fotoğrafın, öz itibariyle gerçekle doğrudan bağlantılı olduğunu, Platon’un mağarasına kadar uzanarak açıklamaya soyunan Sontag’a göre, “Fotoğraf toplamak, dünyayı biriktirmektir.” İçinde mecazdan bağımsız düşünüldüğünde ziyadesiyle suni ve eksik olarak nitelenebilecek bu tanım, içeriği açısından felsefi bir zemine oturur. Zira toplama işleminin kendisi, gerçekle kurulan ilişkinin, gerçeği “ele geçirme çabasının” sonucu olarak ortaya çıkar. Bir üretici olarak fotoğraf sanatçısı, gerçeğe hükmetmeye, ona sahip olmaya çalışır. Bu iradi hal Sontag’ın teorisinin başat koşulunu meydana getirir. Ona göre, “Bir şeyin fotoğrafını çekmek, fotoğraflanmış olan o şeyi ele geçirmektir.” Bu yanıyla bakıldığında bilgi olgusunun önemine vurgu yapan Sontag, mevcut çalışmasında her ne kadar anti-kapitalist bir tavır alsa da doğrudan Marksist bir perspektiften hareketle düşüncelerini yoğurduğunu ifade etmez. Halbuki Marksizm’in temel metinlerinde bilinç oluşturma hali, ayrı bir yer tutar. Sontag, bu yanıyla klasik felsefenin gerçeği yorumlama biçimini sahiplenirken insanın bilinçlenme haline doğrudan değinmez ve fotoğraf çekme eyleminin sonucunda ortaya çıkan print edilen nesneyi, “herkesin yapabileceği ya da edinebileceği gerçeklik minyatürleri” olarak tanımlar. Bu bağlamdan hareketle fotoğrafın gerçekliği yakalayan bir varoluşa sahip olduğu görüşünü reddeder. Bir başka deyişle, ona göre fotoğraf, yalnızca dünyayı yorumlamanın bir yoludur.

https://www.gazeteduvar.com.tr/dur-fotograf-cek-ve-yuru-haber-1655759