Telif savaşları: Sanat üretiminde motivasyon

Anıl ABA

Sanatçı, telif yasalarının kuvvetinden bağımsız bir şekilde, yapabildiği en iyi sanatı yapmaya çalışır. Nitekim bugün kıymetli olduğu düşünülen çoğu sanat eseri yoksulluk içinde yaşamış sanatçılar tarafından üretilmiştir. Bunu söylerken elbette “sanatçılar yoksulluk içinde yaşasın” demiyorum; sadece, sanat üretimindeki motive edici faktörün para olmadığını öne sürüyorum.

Düşünecek olursanız, müzik gruplarının en iyi albümleri genelde ilk birkaç albümleri olur. Çünkü ilk albümler uzun yıllara yayılan, yenilik içeren ve amatör bir müzikal birikimin çıktısıdır. Zira lise ve üniversite yıllarında müzik keyifli bir hobidir. O aşamada hiçbir müzisyenin milyoner olmak gibi gerçek bir beklentisi yoktur, olamaz da… İlk albüm tutarsa (örn. Linkin Park, Guns ‘N Roses, Oasis, Pearl Jam, Interpol vesaire) büyük şirketlerle büyük sözleşmeler yapılır. Bu noktadan sonra müzik artık bir “iş” haline gelir. Piyasası, mesaisi, bürokrasisi, prosedürleri, hukuki sorumlulukları ve yaptırımları olan bir “iş.”

SANATIN METALAŞMASI

Müzik bir “iş” haline gelince siz, misal, Sony’nin sözleşmeli işçisine dönüşürsünüz, ürettiğiniz müzik de metaya dönüşür. Sonuçta Sony vb. şirketler bu işi sanat aşkı ve insanlık namına değil kâr için yapıyorlar. Lisede kafanıza göre çalarken iyiydi ama Sony’yle, PR şirketleriyle, menajerlerle, event organizer’larla, festival tekelleriyle, meslek birlikleriyle, medyayla ve avukatlarla çalışmak o kadar da iyi olmasa gerek… Eskiden istediğiniz zaman istediğiniz besteyi istediğiniz şekilde kaydederdiniz. Şimdiyse sözleşmede yazan “üç yılda iki albüm” kriterini karşılamaya çalışırsınız. Sizi sürekli “satan” tarzlara ve melodilere yönlendirmeye çalışan prodüktörler de cabası… Yani özgür, bağımsız, yaratıcı bir sanat üretimi sürecinden hukuki, bürokratik ve yabancılaştırıcı bir üretim sürecine geçersiniz. Yavuz Çetin’in dediği gibi: eğitilmiş köpeklerin, doymak bilmez maymunların yaşadığı sürüngenler şehrinde kaçacak delik arar olursunuz. Eğer siz de, diğer sanatçılar gibi, bir sürüngenler şehri sakinine dönüşürseniz, küçük bir ihtimal de olsa, zengin olabilirsiniz. İlk birkaç albümünüz ile oluşturduğunuz hayran kitlesi ve başarılı PR stratejileri sayesinde “star” değeri yarattığınız için öksürseniz satar (bkz. Metallica, Sezen Aksu, Teoman, Mirkelam vesaire). Fakat yeni işleriniz eskileri kadar yaratıcı ve iyi olmaz.

Yazının devamını okumak için tıklayın