Vecdi Sayar, Umut fakirin ekmeği

Gelenektir… Her yıl sonu bir değerlendirme ile yılın muhasebesini yapmak. Bunu yaparken, kişisel deneyimlerimiz de devreye giriyor ister istemez. Nereden nereye gelmişiz diye baktığımda karşıma çıkan tablo ürkütücü. 60’lı yılların ikinci yarısından başlayarak 70’lerde zirveye ulaşan heyecanı anımsıyorum. Edebiyattan tiyatroya, görsel sanatlardan sinemaya uzanan toplumcu bakış açısı; bunun genç kuşaklara kazandırdığı devinim… 80 darbesinin yıkıntıları içinde yeşeren, 90’larda doruğa ulaşan yenilikçi arayışlar, toplumcu yaklaşımları ile ses getiren sivil girişimler…

70’ler, AST ve Çağdaş Sahne’deki sahne tasarımlarıyla sanat dünyasına adım attığım yıllar… Sanat dünyamız, toplumu dönüştürmekte sanatın öncü bir rol oynayabileceğinin bilincindeki bireylerin çabaları, Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki coşkuyu anımsatıyor. Aralarında yol, yöntem kavgaları eksik olmuyor elbette. Ama her alanda müthiş yetenekler, heyecan verici yapıtlar çıkıyor ortaya. Yaşanan iki darbenin sol cenahtaki sanatçılar üzerinden silindir gibi geçmesi, sanatçıların içe dönmesi, bireysel arayışlara yönelmesi sonucunu getiriyor. Özal’la birlikte çokuluslu sermayenin ilgisi başka alanların yanı sıra kültür alanına da yöneliyor.

2000’lere geldiğimizde kültür alanımızı belirleyen aktörlerin değiştiğini görüyoruz. Bir yanda büyük sermayenin kurumları, öte yanda dinci bir ideolojiyi topluma giydirmeye çalışan siyasi iktidarın elindeki devlet kurumları ve onların dümen suyuna girerek sanatlarını icra etmeye çalışan Mefisto’lar… Bu ortamda bağımsız sanat kurumlarının ve bireylerin ayakta durması kolay mı? Bu çarpık düzene karşı çıkanların kamu kaynaklarından yararlanma şansı yok gibi bir şey. Fakat tek neden bu değil; sanatın alıcısı/tüketicisinin ihtiyaçları, beklentileri de değişmiş, toplumsal değişimi belirleyen güçler amaçlarına ulaşmış görünüyor. Toplumculuk aranan bir vasıf değil artık sanat ürünlerinde. Kamu çıkarı değil, bireysel çıkarlar önemseniyor. En iyi yazar, en çok satan kitabı yazan, en iyi yönetmen en çok gişe yapan filmi çeken yönetmen artık… Nitelikli ve sorumlu sanat yapanların alıcısı giderek azalıyor.

Ve sanat ortamı hızla çölleşiyor, tüm ülke hızla taşra kültürüne teslim oluyor…

UÇURUMUN KIYISINDA

Bu düzende sanatçı ne yapabilir? ‘Mefisto’laşma yolunu seçenler hızla yükselirken, kendi yollarında ilerlemek isteyenler yaşam savaşı veriyor. Ev kirasını nasıl ödeyecek; sanatını icra etmek için ihtiyaç duyduğu donanıma nasıl sahip olacak? Kağıt ücretlerindeki artış, yayıncıların sırtındaki yükü her gün biraz daha ağırlaştırıyor. Özel tiyatrolara verilen devlet desteğini siyaset kurumu belirlerken, nasıl bağımsız tiyatro ya da film yapılabilecek?

https://www.birgun.net/makale/umut-fakirin-ekmegi-587185