VİKİPEDİ – Salime Kaman

Hepimiz, bilgiye ve gerçeklere ulaşmada bir yol göstericiye ihtiyacımız olduğunu biliriz. Bilmiyorsan eğer bir bilene sormalısın, deriz.  “Bilgiye ve gerçeklere ulaşmada bir yol göstericiye ihtiyaç vardır ” diyen, İhvan-üs Safa düşüncesinde olduğu gibi.

20.yüzyılın düşünsel yaklaşımlarına ışık tutan 10. Yüzyıl düşüncelerinin akılcı ve ilerici özellikleri ışığında, aydınlanması gibi. Buna sevinmeli miyim? Yoksa, üzülmeli miyim? Bilmiyorum.

İhvan-üs Safa , Pisagorculuk ile yaklaşık aynı düşünceleri paylaşan İslam düşünce ekollerinden biridir. Bu ekolün, düşünce ve görüşlerinde bilgiye ulaşmanın beş ayrı yöntemi olduğu açıklanır.

  1. Duyular yöntemi
  2. Akıl yöntemi
  3. Kanıtlama yöntem
  4. Nakiller yöntemi
  5. Vahy ve esin-sezgi yoluyla

Bu ilk üç yol, doğrudan bireye bağlı bilgilenme yöntemidir ve bunlarda birey etkin özne durumundadır.

Dördüncü yol, bireyin ulaşabileceği iletişim kanallarına bağlıdır ve bireyin etkin yolu azalmaktadır.

Son yöntemde, vahy ve esin-sezgi yolunda, birey tamamen edingendir. Bu bilgilere kendi çabası ile değil, Tanrı’nın ihsanı, Allah vergisi, bağışı ile ulaşılır. Bir başka deyişle ‘kalp gözü’ denilen bir içsel görüş ile metafizik gerçeklere varması olarak da anlaşılır.

Bilgi kuramı açısından İhvan-üs Safa, bilginin doğuşu konusunda sensüalizm ile natüralizm görüşlerini birleştirmiştir. Sensüalizm ya da duyumculuk; us’culuk ve doğuşumuzdan beri bizimle beraber bulunduğunu savunan doğuştancılık öğretilerine karşıt bir öğretidir. Bilginin deneyden geldiğini savunan ampirizm yani deneycilik; bilginin tek kaynağının deney olduğunu ileri sürer ve duyumcu bir temel üzerinden yükselir. Bu öğreti bilginin sadece duyumlardan geldiğini ve deney dışında hiçbir yoldan bilgi edinilemeyeceğini savunur. Bilginin duyumlara dayandığı savı, us’tan ve doğuştan bilgi olmadığı anlamını içerir. Duyumculuk, antik çağ, Yunan düşüncesinin bilgicilik akımıyla başlar. Sofistler arasında adı geçen özgün bir düşünür olan  Protagoras’a göre bilginin tek kaynağı duyumdur. Duyumların dışında başka hiçbir bilgi edinilemez. “İnsan her şeyin ölçüsüdür.” Atomav Demokritos, Epikuros gibi düşünürler de bu kanıda olmuşlar. Duyumculuk temelde özdekçi bir öğretidir ve nesnel bir gerçekliğe dayanır. Çünkü, duyumlar, dış dünyanın nesnel gerçekliğin imgeleridir. Bilgi kuramının ilk ve sağlam kanıtı, bilgilerimizin biricik kaynağının duyumlar olduğudur. İkincisi; duyum insana nesnel gerçeği bildirir. Üçüncüsü; sağlam ve kuşkulanamaz kanıt da, pek açık olarak şöyle dile gelir; Nesnel gerçek özdeksel yapıdadır.

Sensüalizm(duyumculuk) olsun, Natüralizm(doğacılık) olsun  her iki akımda da bilgi duyumlarla başlar.

Ancak, İhvan-üs Safa’ya göre bilgide ve gerçeklere ulaşmada her zaman bir yol göstericiye ihtiyaç vardır. Bu düşünce ve görüşleri, ‘risaleler’ yani dergiler adı verilen 52 kitapta toplanmıştır.

İhvan-üs Safa düşüncesi, Yunan ilminin henüz Suriye manastırlarında tetkik edildiği, matematik, tabii ilimler, tıp ve felsefeye dair birçok eserin  Abbasi Halifesi Memun’un, ‘Darü’l Hikme’sinde, (içinde bir milyon civarında kitap bulunan ilim kültür yuvasında yani kütüphanesinde) tercüme edildiği, Yunan eserlerinin kütüphanelerde toplandığı, matematik ve astronominin Kindi’nin de katkılarıyla özel alaka gördüğü bir dönemde oluşmuştur.( Kindi, Einstein’dan 1100 yıl önce 800 yılında, izafiyet teorisi ile uğraşan bir bilim adamıdır ve “Zaman, mekan ve hareket, birbirinden bağımsız değildir, göğe doğru çıkan bir insan ağacı küçük görür, inen insan ise büyük görür.” Bir başka deyişle, “Yavaş dediğimiz şey, uzun zaman içinde belli bir mesafenin kat edilmesidir. Hızlılık ise kısa zaman içinde aynı mesafenin kat edilmesidir” diyerek Kindi bu ifadesi ile, Mekan ve hareketin izafi olduğunu, zamanın cisim ve hareketten ayrı düşünülemeyeceğini anlatmak istemiştir.)

İhvan-üs Safa risalelerinde,Pisagor ile aynı düşünceleri paylaştıklarını ve yollarının Pisagor ve Pisagorcu filozoflarla aynı olduğunu  bu yolun da en doğru yol olduğunu savunurken önderlerinin de Pisagor olduğu belirtilir.

Pisagorun sayılar sistemi ‘bir’ den başlayarak her sayı evrendeki varoluş ve düzenin bir yönünü temsil eder. Sayılar evrene hükmeder diyen Pisagor, evrenin tüm anlamının sayılar sembolizmi içinde yer aldığını savunan anlayıştan hareketle, kozmik hiyerarşiyi sayılar üzerine temellendirir. Metafiziği sayılar üzerine inşa eden Pisagor’a göre evrene hakim olan da düzendir.

Buraya kadar yazdığım tüm bu bilgileri, sizlere özetleyerek aktarmaya çalıştım. Bu  bilgi aktarımımı da bilgisayırımda yazarak yaptım. Aktardığım bilgilerimin bazılarını, sistematik olarak kağıt üzerine yazılmış toplam bilgi içerikli kitaplardan, bazılarını alfabetik sıraya göre bilgi kapsayan kitaplardan, bazılarını da yedi özgür sanat denilen aritmetik, geometri, astronomi, gramer, müzik, retorik ve diyalektiğin verilerini içeren bilgi ansiklopedilerinden okuyarak öğrendim. Sürekli okuyan biri olarak okurken, sağ bileğinde yaşadığım eklem rahatsızlığım nedeniyle avuç içimi dolduran minik toplara sapladığım kalemlerimle, konularına göre kendi not defterime aldığım küçük notlarımdan faydalandım. Çok okuma, bilgi kazanma ve bilgileri genişletme yolu olduğu gibi, yazarak da bu bilgilerden, parçaları bir araya getirerek yeni yeni sonuçlar çıkartılabilir. Artık bilgisayarda yazıyorum. Eskiden olduğu gibi daktiloda yazmıyorum. Bilgisayarım da yirmidört saat açık tuttuğum internetime bağlı.

Hepimizin çok yakından bildiği internet nedir?

İnternet; dünyadaki bilgisayar ağlarını birbirine bağlayan elektronik iletişim ağıdır. 1990 yılından sonra yaygınlaşarak, günümüz insan hayatının  temelinde yer almaktadır. Artık her yerden internete erişebiliyoruz. Kablosuz ağ bağlantısını destekleyen cep telefonları, dizüstü bilgisayarları ile insanlar artık istedikleri yerden internete ulaşabiliyorlar. Radyo, televizyon ve internet’in bulunuşundan 50 milyon kullanıcıya ulaşmak için geçen süre incelendiğinde; radyo için 38 yıl, televizyon için 13 yıl, internet için sadece 5 yıldır. İnternet Türkiye’ye 1994 yılında gelmiştir ve geldikten sonra da kullanımı  hızla yaygınlaşmıştır.

Önceden bilipte, tereddüt ettiğim, kontrol etme gereği duyduğum bilgilerimi yeni öğrendiklerimle birlikte sentezleyerek yazmaya devam ediyorum. Tıpkı, İhvan-üs Safa görüşünde olduğu gibi, bilgide ve gerçeklere ulaşmada bir yol göstericiye  ihtiyaç duyduğumda, bazen bilmediğim bir şeyi öğrenmek için, yada kontrol etmek için, internette tanıştığım vikipedi yada özgür ansiklopediye bazen başvuruyorum. %100 gerçek olmadığını bile bile neden diyebilirsiniz?  Kolay olduğu, bilgiye çabuk ulaştığım için merakımı gidermek için bir sürü sebep sıralayabilirim.

Vikipedi nedir?

Vikipedi, içeriği dünyanın her yerinden gönüllü binlerce insanlar tarafından hazırlanan açık kodlu, özgür, ücretsiz bir ansiklopedidir. Kağıt üzerine basılı bir ansiklopedi değildir. Nitelik olarak, basılı başvuru kaynaklarından önemli bir şekilde ayrılır. Bazı bilgilere eksik, hatalı, ansiklopedik olmayan bilgilerle veya katkıda bulunmuş olan öznel yargısıyla oluşmuş olabileceğini bilmek gerekmektedir. Her kullanıcı, gerçek ve doğru bilgilere ulaşmak ve hatalı bilgilerin farkına varmak için bunları bilerek faydalanmalıdır vikipedi’den, ya da özgür ansiklopediden. Gerçekte ansiklopediden de, hazırlayanların önemli kabul ettiği konular hakkında kesin bilgi vermesi beklenir.  Ancak, vikipedi, viki teknolojisini kullanır, yani dünya üzerinde internete bağlı bilgisayarı olan herhangi kişi tüm sayfalarda ekleme, çıkartma, düzenleme yapabilir. İçeriğinin hazırlanması ve güncellenmesi çok kısa bir sürede olabilir. Bütün bu hazırlama ve güncelleme işlemleri basılı ansiklopedilerde olduğu gibi aylar, hatta yıllar sürmez.

Merak edenler, vikipedi nedir? Diye sorduğunda önünde açılan sayfada, ilk yazılan şu cümleyi okuyacaktır.

Herkesin katkıda bulunabildiği özgür ansiklopedi Vikipedi’ye hoş geldiniz.

Vikipedi, sözlük değildir. Sözlük kullanılmak istendiğin de vikipedi’nin kardeş projeleri içinde yer alan Vikisözlüğü kullanılmalıdır. Vikipedi, dosya depolama yeri değildir. Gelişi güzel bilginin toplandığı yer de değildir. Ansiklopedik değer içermeyen yazılar eklenemez dense de, neler ansiklopediktir konusu tam olarak belirlenmemiştir. Ancak,müşterek ortak konular da hem fikir olunan konular vardır. Seyahat rehberi olmadığı, kitap ve metin içeriklerin kopyalanamadığı, özlü sözler listeleme yeri olmadığı, kişilerin anısına yazılmış maddelerin yer almadığı bir ansiklopedidir. Hiç bir millet veya devletin ansiklopedisi olarak tanımlanmaz. Farklı dillerde vikipedi vardır ancak bunların hepsi aynı çatı altında toplanmaktadır. Farklı dillerde içerik sunulması o dillerle bağdaştırılan millet veya devletlerin ansiklopedisi kılmamaktadır.

Herkesin katkıda bulunabildiği; sözü, tıpkı Heidegger’in “Bütün yorumlamalar, bir takım önyargılar üzerine kuruludur. İnsan olarak yaşamak, insanın kendisini her zaman ‘başka insan’ ve ‘şeyler’in bağlamı içinde anlaması manasına gelmektedir. Anlamak, var olma imkanlarını, açmak demektir. Ve ‘varolma’ imkanlarını anlama sayesinde çoğaltarak genişleterek, varoluşunu kuvvetli bir tarzda ortaya koymayı ifade eder.” Sözleri gibi, yaşamın anlamına yönelik  en temel sözlerden değil midir?

Yine Heidegger, sözcüklerin, durağan anlamlara sahip olmadıklarını savunurken bize; zaman ve süreçte  gerçekleşen muhtelif etkileşimler, sözcüklerin kullanışlarında, anlamlarında değişikliklere sebep olduğunu anlatır. Bu yüzden metinler, geleneksel anlam  kalıplarından dışarı çıkarak okunmalıdır. Yazarın çizdiği dünyayı betimlemek, metnin sunduğu olanakları bu çerçevede kullanıp değerlendirmekle mümkün olabilir.

Türkçe Vikipedi’de şu anda, 27 hizmetli dahil toplam 480,747 kayıtlı kullanıcı vardır. 27,839 dosya dahil toplam 1,043,924 sayfa bulunmaktadır. 209,851 madde vardır ve toplam 14,233,127 değişiklik yapılmıştır.(Bu bilgiler, 19 Mayıs 2013, 19:03( UTC) itibariyle günceldir.)

Bu sayılar bana; bugün Türkiye de kütüphaneleri kullananların kaç kişi olduğu? sorusunu aklıma getirir. 1993-2000 yılları arasında alınan bazı istatistiksel bilgilerde, kütüphaneyi kullananların sayısında bir azalma olduğu gösterilmektedir. 1993 yılında 21 milyon kişi kütüphaneye giderken, bu rakam 1998’de 20 milyon, 2000’de de 19 milyon kişiye düşmüştür. Yetkililer bu durumun nedeni olarak kütüphanelerin toplumun ihtiyaçlarına cevap veremediğini, yeni teknolojilerden yeterli oranda faydalanılmamasını, bilgiye ulaşmada mesai saatinin uygulanmasını göstermişlerdir.

Bence bu düşüşe sebeb olan en büyük etken, 1994 yılında ülkemize giren internettir.

Farabi’nin dediği gibi; “Toplum bir takım şeylerin hakikatini anlamakta güçlük çektiğinde, bu hakikatler onlara bir benzerini taklidini getirmek suretiyle öğretilir. Bu benzetme veya taklit her toplumun örfünde onlarca en çok bilinen ve anlaşılan şeyler kullanılarak gerçekleştirilir.” Derken de öğrenmek ve öğretmek için yeni yeni yollara başvurulabileceğini anlatmak ister.

Bir kısım insanlar  bu siteye bilgi edinmek için gelirken, bir kısım insanlar da bilgilerini yada yaptıkları araştırmaları paylaşmak için gelir. Şu anda bile onlarca kişi bir çok madde sayfası, kullanıcıları tarafından değiştirilmekte, geliştirilmektedir. Yapılan son değişikliklere, son değişikler sayfasından ulaşılabilir. Yeni eklenen bilgiler de kayıt edilir ve farklı türden birçok kişi vikipedi ye katkı sağlamak için çalışabilir.

Vikipedi de devam eden birçok proje de bulunmaktadır. Her katılımcının ümidi başkalarına yararlı ve doğru bilgi iletmektir ve projeler bu çabaları koordine etmeye yardımcı olur. Birçok madde en başta taslak olarak başlar, ama katılım arttıkça bu çalışmalarda ana sayfada yer alabilir.

Tıpkı Cemil Meriç’in, ‘Bu Ülke’ kitabında, “Düşünce şüpheyle başlar ve tezatlarla bütünleşir. Hata, zıt düşüncelere kulak tıkamaktır. Tek hakikat de her düşünceye saygıdır. ‘Düşünmek, insan üzerinde düşünmek, mutlaka yasak bölgelerden bir kaçına dalıp çıkmakla olur” ifadeleri vikipedi de yapılan çalışmaları anlatır gibidir.

Vikipedi ya da Özgür Ansiklopedinin hazırlanmasında gönüllü olarak, özgürce kendi bilgilerini, kendi projelerini aktarmak isteyen kişilerin aynı anda bir çok projede çalışmaları hem de hiç bir zorunluluğu olmadan içinden geldiği gibi haykırarak yazması, bir anlamda kendi varoşlarını ortaya koymaları değil midir?

Her nesil, kendisinden önceki nesillerden öğrendiklerini,  kendisini, kültürün bütününe katkılarını bir sonraki nesile aktarmalıdır. Bu nedenle kültür insan için kendi toplumunun bir mirasıdır. Yani birey kültürü daha önceki kuşakların çaba ve tecrübelerinin bir ürünü olarak devralır .Toplumlar kendi kültürünü kendi yaratır. Böylece toplum kültürü, insanlar arası etkileşimden doğar ve gelişir.  Kültür bir toplumsal üründür.

Vikipedi’ye, bir çok insan bilgi edinmek için gelirken, birkısım insanlar da bilgilerini yada yaptıkları araştırmaları paylaşmak için gelir. Aslında paylaşılan her bilgi kendi toplumuna bırakmak istediği bir miras gibi de anlaşılabilir. Kültür öğrenilerek kazanılırken, sosyal kalıtım yoluyla da nesilden nesile aktarılır. Bu anlamda vikipedi sosyal kalıtım yolunun bir anlamda açılmasını da sağlamış olur. Nesilden nesile aktarılan bilgileri devralan yeni kuşak yaptığı yenilik ve değişmelerle kültürün zenginleşmesine yardım edebilir. Mevcut kültürüne yeni unsurlar eklediği gibi, bazı unsurları da çıkarabilir. İşte bu değişiklikler vikipedi aracılığıyla daha hızlı olur. Kültürler durgun olduğu gibi değişkendirler. Gruptan gruba da farklılıklar gösterebilirler.

Gençlerin, sisleri yararak, kendi kelimelerini seçerek aydınlatıcı bilgileri ile kendi ansiklopedilerini hazırlamaları, bilginin yoğun işlendiği bir dönemi birlikte yaratmaları ve yaşamaları bize bir şeyler söyler gibi. Tıpkı Farabi’nin söylediği gibi; “İnsan küçük bir alem, alem de büyük insan olduğuna göre varlıkların birbirinin bileşkesi olması da doğaldır.” Zıtlıklardaki birlik ve ahenk, her şeyin temelindeki matematik münasebetlerin sonucudur. Bu matematik denkleminin iyi kurulması sonucu vikipedi’deki otokontrol sağlam temeller üzerinde olduğunu düşündürür.

Bütün kültürler de, tıpkı ‘Vikipedi’ gibi ortak kültürel unsurlar ve kurumlar mevcuttur ve kısaca kültürün ihtiyaçları karşılaması bize kültürün bazı ortak noktalarının varlığını da ispatlamış  olur.

Hilmi Ziya Ülken, ‘İslam Felsefesi’ kitabında İhvan-üs Safa, matematikte Pisagor’a, mantıkta Aristo’ya, metafizikte Platon’a ahlakta Sokrates’e ve din felsefesinde Farabi’ye bağlıdır diyerek eklektik (uzlaşmacı) yapıyı ortaya koyar. Çoklukla birlikte hazırlanan vikipedi  temelinde de İhvan-üs Safa’nın uzlaşmacı yapısını yansıtır gibidir.

Vikipedi başka dillerde de mevcuttur. Vikipedi’nin 200’den fazla dilde sürümü bulunmaktadır. Vikipedi projeleri arasında bir sözlük, alıntılar, kitaplar, bilimsel referans kaynakları ve bir haber servisi de vardır. Tüm bunlar ayrı ayrı gruplar tarafından oluşturulmakta ve başka kaynaklarda bulunmayacak bilgileri içerirler.

Bir viki’de, maddeler hiçbir zaman tamamlanmış, bitmiş değildir. Maddeler sürekli olarak değiştirilir ve zaman içinde geliştirilir. Bu durum genellikle, hem maddenin kalitesinin artmasına hem de bilginin adil ve dengeli bir şekilde sunumu üzerinde fikir birliği oluşmasına yol açar. Kullanıcılar başlangıçtan itibaren bütün maddelerin ansiklopedik nitelikte olmadığının farkındalığında olmalıdırlar. Aslında birçok madde ilk yazıldığında subjektif bilgi içerir, uzun bir tartışma sürecinde adım adım tarafsız bir maddeye dönüşür. Bazı maddelerde ise bu süreç, düşüncelerine inatla bağlı bazı yazarlar yüzünden daha da uzayabilir.

“İdeal” sayılan Vikipedi maddesi dengeli, tarafsız ansiklopedik ve içeriği doğrulanabilir olandır. Sayısı artan maddeler zamanla bu ideal duruma ulaşır, hatta çoğu ulaşmıştır. Ancak, bu bir süreçtir ve kullanıcıların katkılarıyla maddelerin ideal duruma ulaşmaları aylar hatta yıllar alabilir. Bazı maddeler, tamamen alıntılanmamış içeriğe sahiptir. Bazılarının içeriği ise daha sonra genişletilir. Yanılgı içeren bilgiler, sonraki katkılarda farkedilir, bu bilgiler ya silinir ya da  yeniden yorumlanır. Vikipedi’de bilgiler arasında bir yol bulma iç bağlantısı vardır. Okunan bir konuyla alakalı olduğu ve daha ayrıntılı bilgiye ulaşmak, sadece bilgisayar imlecini bağlantı üzerine getirmek yeterlidir. Bağlantı zincirleriyle bir çok bilgiye ulaşmak sadece imlecin bir tıklanması ile ulaşılabilir. Bağlantılar arası dolaşımlarla daha fazla bilgiye ulaşabilmekteyiz. Bazı sayfalarda sözlük anlamları, sesli-kitap okumaları, alıntılar veya aynı konunun bir başka dilde anlatımına, bağlantılar da bulunabilir. Bir eksiklik olduğunu farkedenler, sayfaya uygun bağlantılar ekleyebilir. Bu da Vikipedi’ye katkıda bulunmanın bir yoludur.

Yapılan tüm bu ortak çalışmalar evrende, kendisini meydana getiren parçalar ve bu parçalardan meydana gelen girift ayrıntılar sistemiyle bir senfoni gibidir. Bu sistemin büyük olsun küçük olsun her öğesi varlığı işlevi ve konumuyla bize birşeyler söylemektedir. Bu evrenin sesidir. Buna dayanarak evrenin her parçası, insanı diğer parçaya götüren, evrensel bütünlüğü ve hikmeti anlamaya yönelten ipuçlarını  da ihtiva etmektedir. Tıpkı Vikipedi’deki bağlantılar arası dolaşımlar gibi.

Sonuç olarak; Vikipedi’nin güçlü, zayıf ve farklı yönleri bulunmaktadır. Çünkü Vikipedi herkese açık, geniş bir kitle tarafından katkı sağlanan ve maddeleri yazınsal yönerge ve ilkelere göre fikir birliğiyle yazılan bir ansiklopedidir.

Vikipedi’mizi geri istiyorum.

Ya siz?

Salime Kaman

Sanat Yazarı

 

 

Kaynak

Hilmi Ziya Ülken, ‘İslam Felsefesi’

Heidegger, Varlık ve Zaman

Heidegger

Yalçın Çetinkaya, İhvan-I Safa’da Müzik Düşüncesi

İsmail Hakkı İzmirli, İslam’da Felsefe Akımları

Cemil Meriç, Bu Ülke

http://www.belgeler.com/blg/14aq/hvn-i-saf-da-te-vil-ihvan-i-safa-s-understanding-of-interpretation