Yakın Tarih: “Galiz Sesli Bir Musiki”

Dünya Caz Günü vesilesiyle, gazeteci-yazar Derya Bengi’nin Şimdiki Zaman Beledir: 50’li Yıllarda Türkiye/ Sazlı-Cazlı Sözlük başlıklı çalışmasından caz müziğiyle ilgili “Galiz Sesli Bir Musiki” maddesini yazarının izniyle aşağıda ilginize sunuyoruz.

Caz müziği o zamandan bu yana, tutkulu müzisyenler, radyo ve televizyon programları ve festivaller yoluyla Türkiye’de de geniş bir dinleyici kitlesi edinmeyi başardı.

Sözlüğün bu maddesinde dönemin önde gelen gazeteci-yazarları arasında caz nedeniyle yaşanmış sert polemiklerden, cazın biraz fazla geniş kapsamlı tutulmuş tanımına pekçok ilginç konu ele alınıyor. Rock ‘n roll da bu arada eleştirilerden nasibi alıyor.


“Galiz Sesli Bir Musiki”

Siyasetçi ve yazar Vedat Nedim Tör, bir yazısında Amerikan çikletleriyle ve Amerikan gangster filmleriyle aynı kefeye koyduğu cazı “galiz sesli bir musiki” diye tanımlayınca Erdem Buri çok bozulmuş, kızmıştı. İstanbul Radyosu’nda “Caz Saati” programını hazırlayan radyocu ve eleştirmen Buri, yıllar sonra Yeni İstanbul’da yazdığı bir yazıda “bugüne kadar o ‘galiz sesler’ lafı kulağımdan çıkmadı” diyordu. “Vedat Nedim Tör’ü tanımam, cazı bilir mi, bilmez mi, bilmem, biliyorsa üzerine konuşurken düşünür mü, bilmiyorsa bilmediği meseleleri ele almanın ayıp olduğunu aklına getirmez mi, onu da bilmem. Yalnız şunu bilirim ki bir müzik tarzına ‘galiz sesler’ deyip geçmek gülünçtür. (…) Caz elli yıl kadar önce doğdu, gelişti, yayıldı. Bay Tör ve onun yolundakiler ne söylerse söylesin, ben, biz, cazcılar ne yazarsak yazalım günden güne kökleşiyor. (…) Tör’süz caz elli yıl varoldu. Varsın bundan sonra da onsuz olsun.”

Buri, “zenci ırkından doğma bir sanatın geleneklerimizle bağdaşmayacağını ileri sürenler”den yana da dertliydi. “Amerika’nın Yeni Orlean şehrinde yaşayan zenciler acılarını yahut sevinçlerini o zamana kadar alışılana benzemeyen şarkılarla anlatmışlar. Sonra bu şarkılar müzik aletleriyle çalınmış ve dünyanın dört bucağını sarmış. İyi amma bize ne? Bizim acımız, sevincimiz onlarınkine benzemez ki! Yok değil, doğru değil. Bir sanat eseri, ille kafamızdakilere uyduğu için beğenilmez. Bach’ın kilise müziğini yalnız Bach’ın dininde olanlar sevecek de Budist, İslam, Yogi başını çevirip geçecek mi?”

Tıpkı Erdem Buri’nin Vedat Nedim Tör’e ettiği gibi, Cüneyt Sermet de Doğan Nadi’ye veryansın ediyordu. Nadi, Cumhuriyet’teki köşesinde cazı diline dolamıştı: “Caz cazırtısı (acaba cazırtı kelimesi de cazdan mı geliyor?!) Amerika. Şarkıyı genzinden söyleyen ses Amerika. Ve bir çok programların başlaması ve bitmesi Amerikan filmlerinin çalgısıyla. Yalnız, aklı başında hiçbir Amerikalının tahammül edemediği bu uydurma çalgıyı bir kenara bırakıp da, yeni dünyadan asıl örnek almamız icap eden bin bir başka işe, bakalım ne zaman sıra gelecek?” Kontrbasçı ve müzik eleştirmeni Cüneyt Sermet’se Akis dergisinde bu satırlara cevap yetiştirmekte gecikmiyordu: “Cumhuriyet gazetesinin 2 Mayıs (1955) Pazar günkü ilâvesinde, Yedi Dakika sütununda sayın üstadımız Doğan Nadi’nin tatlı tatlı gevezelik ederken bir ara rotayı şaşırdığı görülmektedir. Tembel işi başlığı altında caz ve cazırtıdan bahseden üstadımız, müzikten tamamen bihaber olduğunu ispat etmektedir. Muharrir olmakla insanın her şeyi bilmesi icap etmez. Fakat Doğan Nadi çapında bir insanın bilmediğini bilmeyip saçma sapan konuştuğunu görmek doğrusu çok acı.”

Yazının devamını okumak için tıklayın