Scarpa’nın işlerini yaparken anlattığı üretim teknikleri, düşünceleri, mimarlara detay bilgi verirken ne kadar ince dokunuşlarla, hassasiyetle işini yaptığı o kadar belli ki…
Yirminci yüzyılın en önemli İtalyan mimarlarından Carlo Scarpa sergisinde gördüklerim, uzun süredir üzerinde zaman harcadığım, okuduğum hatta işimin bir parçası olan ve ”zanaat – tasarım” ilişkisinin atölyeden geçen ruhsal ve mistik derinliğine inanmışlığımı bir kez daha doğruladı.
Serginin hazırlanışına, detaylarına, kalitesine ayrıca hayran kaldım. Son yıllarda gördüğüm en özenli sergiydi.
Küratörü: Emiliano Bugatti
Fotoğraflar: Cemal Emden
Sergi Tasarımı: Onur Teke/Exhibition Design
Grafik Tasarım: Tabii ki BEK Tasarım
Baskılar: A4 Ofset
Katılımcılar da birçok değerli mimar…
Çok yüksek tavanlı, birçok işin yapılabildiği, demir işlerin üretilebildiği ve detayların tartışıldığı atölye fotoğrafı çok etkileyici idi.
Scarpa’nın işlerini yaparken anlattığı üretim teknikleri, düşünceleri, mimarlara detay bilgi verirken ne kadar ince dokunuşlarla, hassasiyetle işini yaptığı o kadar belli ki… Aklıma birden Mehmet Kabaş‘ın Urart ve sonrası Arşipel atölyelerinde sabaha kadar süren üretimlerde etrafına herkesi toplayıp anlattığı tasarım hikâyeleri geldi.
Bir heykelin ortaya çıkış hikâyesini öylesine duygu yüklü anlatırdı ki, bazen konu dağılmasın diye su içmeye bile kalkamazdık. Hem deneyim aktarırdı, hem de yeni bilgi. Öyle bir atölye anımsattı Scarpa sergisi bana.
Bir yanda mücevher taşları, bir yanda müthiş bir model atölyesi, her yer pırıl pırıl. Kocaman bir masa ve üzerinde çizimler, kalın mercekli kuyumcu gözlüğü, tablada yarım kalmış ve her zamanki gibi masaya düşecek olan bir sigara, içilse de içilmese de masada duran çay bardağı ve telefon.
Bunlar olmazsa olmazlardı. Yan odada şimdilerde toplantı odası veya showroom denilen temiz alanımız. Müthiş bir iş kitaplığı, beyaz keten kocaman koltuklar, ortada yine büyük bir sehpa ve etrafta kısa dolaplar üzerlerinde örnekler. Deri tavla kutusu. Deri tepsiler, İslam Eserleri Müzesi için hazırlanmış Çanakkale seramiklerin en güzel yeşili ve sarısı, altın sırlı Hitit seramikler, minik heykelcikler.
Scarpa sergisinde, Matteo Casari tasarımlarında tuğla, düzlem, silindirler için ”bu ilkel şekiller bağımsızlığını bir denge noktasında sabit tutan yüzeyle bir ilişkiye sahiptir” açıklaması var. Işık ve gölge arasındaki dramatik ilişki cümlesi beni Yeniköy sırtlarındaki atölyeye götürdü. Evet, orada pencere yoktu. Onun bir amacı vardı ve sert bir amaçtı. Çalışanların müthiş bir disiplin ve hiyerarşi içinde olması ana kuraldı. Şimdilerde nedenleri yorumlasam da o günün koşulları (!) demek daha iyi geliyor.
https://www.t24.com.tr/yazarlar/esmer-erdem/yaratici-zeka-izleri-ve-zanaat-tasarim-mistizmi,37175