Yaratıcılık ve akıl çağı, Esmer Erdem

Bir portre yapılırken, sanatçı o kişinin sadece biyolojik varlığını değil, tüm insani kavranmış halini resmine aktarır

Yaratıcılıkla mesleki inançlar arasındaki bağlılıklara ve hayatta kalmak için seçilen yollarda insanların başına gelenlerin toplamına baktığımızda çok farklı seçeneklerle atılan adımları görüyoruz.

Zihinsel olarak kendi yaratıcılık alanlarına sadakat göstererek yürünen yollar meşakkatli. Bir okuyucu için edebiyat olgusu ile kitap yazmak ile, köşe yazarı olarak günlük konu yazmak arasındaki farklar, yorumlayıcının algısına hitap edebilmek; yazar, yapıt ve okuyucu arasında gidip gelen üçlüde etkin bir denge kurabilmek belirli koşulların bütünlüğü içinde olabilir.

Bu bir resim, bir heykel, bir sanat objesi olarak mermer bir çanak ve kenarında bronz heykelleri olan çok özel ve ruh konulmuş bir eser de olabilir. Bütün bu işler /üretimler yapılırken yaratı ön plandadır ama estetik algı hep öndedir. Duygusallıkla yaratılan her notada, her taşın yontulmasında, her bakır parçanın dövülerek şekillendirilmesinde, her çamurun şekillenmesinde estetik algı önde. Sanat ifadesinde estetik algı olmadan yaratıcılık tek başına bir olgu değil.

Akılcı bakarsak, doğayı bilme isteği ile çıkılan yolda insan aklı giderek insanı bilime ve ve doğayı değiştirip güncele yaklaştırmaya doğru itmiştir. Doğayı değiştirme isteği sanata doğru giden yoldur. Bir insan “Güzel bir müzik dinledim!” derken, beğeni yargısını somut hale getirir. Ama bunun arka planında, sosyal ve kültürel koşullar, estetik algı, içinde bulunulan dönem ve duygu halleri de etkin olur. Yaşanan koşullar farklı ve psikolojik algı biçimleri de farklı olduğundan beğeniler de farklılık gösterir.

Birbirinden çok ayrı yerlerde yaşamış, eğitilmiş, farklı eğitimler görmüş ve birbirinden farklı toplumsal çevrelerde yetişmiş insanların seçimleri de farklı olacaktır. Sadece yaratıcıklarını ortaya koymaya direnen ve bunun için birçok şeyi feda edebilenler ayrıcalıklı kişiler olup tarihsel dönemler içinde yer edinirler.

Mesleki inancını gerçekte inanmadığı şeylerin hizmetine sunarak etik değerlerini kaybederek yola devam etmek arasında gidip gelen insan olmak da sorgulanacak bir özel durum.

Bu konu hassas. Çünkü meslek olarak seçilmiş yaratıcılık farklı bir durum içinde olmayı, inancını ve bilgisini iş yaşamındaki değerlere sunarak ayakta kalma çabası farklı bir durumun koşullarını yaratıyor olabilir.

Bu alana uzak durarak, insan aklının mutluluğa ve huzura yaklaşmak için yaratıcılık ile ulaştığı temel değerlere bakmayı daha anlaşılır ve varolmayan gerçeküstü bir düşünce ve hayal gücü ile orantılı kısmında kalmayı tercih ediyorum.

https://t24.com.tr/yazarlar/esmer-erdem/yaraticilik-ve-akil-cagi,36761