Yıllar önce, Türk sinemasının mazisine dair bir yazı kaleme almıştım bu sayfada… “Yeşilçam’ın Kuru Yanları” başlıklı o satırların üzerinden çok zaman geçti ve bu arada nice değerli sinemacımızı yitirdik. Memduh Ün, Ayşen Gruda, Tarık Akan, Eşref Kolçak, Kartal Tibet, Fatma Girik, Cüneyt Arkın ve daha birçok beyaz perde emekçisinin kaybıyla, ne yanı ne de yöresi kaldı yeşil ağacın. Kuruyuş; yapraktan dala, daldan da gövdeye indi. Neyse ki, köküne sahip çıkanlar sayesinde bazen filizleniyor ülkemizin Yeşilçam’ı.
Bu bağlamda, 12 Eylül Pazartesi günü başlayan ve bugün sonlanacak olan “29. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali” o dönemin bir kısmını andı, hatırlattı. Ve Yeşilçam gibi kuruyan gözlerimiz, yüreğimize düşen yıldızlarla ıslandı.
***
Ressam Mehmet Bal… 1930 yılında doğduğu Tarsus’un renklerini film afişleri aracılığıyla bütün Türkiye’ye, hatta yer yer dünyaya yaymasıyla bilinir. Adını taşıyan, Tarsus’taki resim galerisiyse Çukurova’nın en nadide sanat mekânları arasında yer alır. Peki, Ustaların Ustası Merhum Mehmet Bal’ı en iyi kim anlatır? Bu bağlamda söz, elbette onun yakın arkadaşı Yazar Ressam Hikmet Öz’e kalır:
“25 Nisan 2014’te yaşamını yitiren Mehmet Bal’ın çocukluğu yoksullukla geçti. Ortaokul çağlarında önce annesini, sonra da babasını kaybetti.
1949’da, askerlik görevini yerine getirmek için Kahramanmaraş’a gitti. Garnizonda, askeri konuları yansıtan resimler çalıştı. O günlerde, Maraş’a misafir olarak gelen Atatürk’ün kız kardeşi Makbule Atadan’ın karakalem portresini de çizdi.”
ASKERLİK BİTİNCE…
“Askerden dönünce, Tarsus’ta “Rönesans” adını verdiği resim, tabela, reklam atölyesini açtı. Güzel sanatların pek çok dalında üretim yaptı. İlk kişisel resim sergisini, 1953’te Tarsus Şehir Lokantası’nın boş salonunda düzenledi. Yağlıboya tablolarının çoğu satıldı.
1956’da, Mehmet Bal’ın sinemacılık serüveni de başladı. Yeni bir sinemanın işletmesini üstlendi. Ve aynı süreçte birçok eser koydu ortaya.”
TARSUS’TAN AYRILIŞ
“Sinemanın kalbi, Yeşilçam’a yıllarca afiş yapan Mehmet Bal’ın yanında atmıştır. Tarsus’tan, İstanbul sinema dünyasına göndereceği ilk film afişlerine 1953’te başladı. 1960 yılından sonra Yeşilçam’a afiş gönderme daha yoğun hale geldi. Film camiası onunla daha sıkı bir ilişkiye girdi. Bu yıllarda, İstanbul’daki muhtelif firmalara Tarsus’tan film afişleri yapıp yolladı. Bu afişlerin üzerinde ‘M.Bal-Tarsus’ imzası görülebilir.
Onun yaptıklarıyla diğerleri arasında önemli farklılıklar vardı. Bal’ın kompozisyonlarında hareket son derece belirgindi. ‘Köprü’ filminde, sal üzerinde bir dövüş sahnesi bulunmuyordu. Mehmet Bal afişini yaptıktan sonra, böyle bir sahnenin olmasını yapımcılar isteyince sal üzerinde dövüş sahnesi sonradan çekilip filme eklendi.”
DÜNYAYA AÇILIŞ
“Yurtdışına da afişler yaptı. Çalışmalarındaki tekniğin yurtdışı film afişçiliğinde kullanılmadığını söyleyen yapımcılar zaman zaman dışarıda da onun ürünlerini lanse edince, İngiltere’den ve İran’dan iş teklifleri aldı. İngiltere’ye ‘Aslan Adam’ ve ‘Kırmızı Kelebek’ filmlerinin afişlerini yaptı. İran sineması için de birçok afiş yaptığı biliniyor.”
Ciltler dolusu yazıya konu olabilecek nitelikte işlerle bütünleşen Ressam Mehmet Bal, hayatının son yıllarını memleketinde dolu dolu yaşadı… Biliyorum ki, en çok istediği şeyler arasında “Adana Altın Koza Film Festivali” kapsamında bir afiş sergisi açmaktı. Olmadı. Bal, dünyamızdan ayrılırken içindeki bu boşluğu da götürdü.