Zeynep Kural , Bir tarçın kokusu ”Mavi köşe pastanesi ”

Aklımın erdiği yaşlarda bir çocukken,

70’lerin başında en sevdiğim şeylerden biriydi, elimi tutan ablamla birlikte Yüzevler’in ara sokağını takip edip yüzme havuzundan karşı yöne ilerleyip bilhassa Gençlik Sarayı’nın hemen kapısı önündeki yokuşlu inişli girişten hoplaya zıplaya sekerek – koş koş bitmezdi- geçip Atatürk Caddesi yönüne doğru yol almak.

Aslında elbette ki daha ziyade o taraftaki arkadaşına giden ablamı kışsa o bayıldığım şemsiyeli çikolatalar, -bazen yalvar yakar frigo- yaz ise kağıt helva arasında dondurma için Mavi Köşe Pastanesi’ne girmeye razı etmek.

Renk renk drajelerin, parlak jelatinlerle kaplı çikolataların hayallerimizi süslediği o dönemler,

Henüz her ara sokağa kafelerin açılmadığı, bırakın çeşit çeşit pastayı, kurabiyeyi, kek tenceresinde kek pişirildiği, gururumuz Kıvanç Tatlıtuğ’un daha doğmadığı zamanlar, ortanca ablamın sınıf arkadaşı pastane sahiplerinden birinin kızı, onu hatırlıyorum bir, bir de bir Mavi Köşe’nin bir de Sun Pastanesi’nin olduğu yıllardı.

Öyle ki o yıllarda da ve sonrasında da, ilk gençlik çağlarında, bir özenle hazırlanılıp cumartesileri gidilen Sun Sineması ya da Arı Sineması sonrası bir hevesle kolej arkadaşlarımızla oturduğumuzda yediğimiz muzlu, çikolatalı rulo pastalar, ay çörekleri, badem ezmeleri,

bir daha aynı lezzetle hiç karşılaşmadığım sakallı dediğimiz o maydanozlu, mayalı küçük poğaçalar olarak hafızalara kazındı.

Üniversitenin belki de ilk ya da ikinci yılı, 80’lerin başı yani, 82, 83 olabilir büyük ihtimal, sabahki dersler bitmiş, öğleden sonra ders mi yoktu, ya da biz mi ektik hatırlamıyorum, İdari Bilimler Fakültesi İşletme olarak Beyazevler’deyiz, şahane Çamlık’ın, Seyhan Nehri’ne bakan manzarasındaki okulumuzun kapısına kadar henüz ne dolmuş ne de otobüs geliyor, daha doğrusu gelecek yol bulamıyor, ya Balcalı otobüsleriyle baraj kapısında iniyoruz ve sağlı sollu marul tarlaları arasındaki yoldan ilerleyerek okula doğru yürüyoruz ya da bazı öğleden sonraları diğer uçtaki toprak yoldan Göğüs Hastanesi’ne kadar yürüyüp oradan dolmuşa binip şehre geçiyoruz.

Yine öyle günlerden bir gün, yaklaşık yirmi kişilik grubumuzla bir sinema programı yapılmış, o toprak yoldan şarkılar söyleyerek geçilmiş, şehre varılmış, muhtemelen bir şeyler atıştırılmış, hangi film hatırlamıyorum ama ya Arı’dır ya da Sun, sinemadan çıkılmış, film kritiğini yapmak üzere, hava da çok soğuk, tam da salep zamanı, hadi, denmiştir, Mavi Köşe’ye gidelim.

İşte daha ziyade o tarçın kokusudur bana göre Mavi Köşe.

Değerli Sabri Gül beyefendinin verdiği bilgiye göre de Alimünif Caddesi’ndeki eski adıyla Murat Palas, cumhuriyet kurulduktan sonra ise Cumhuriyet Oteli adını almış,-1918’de müttefikimiz Alman Liman Von Sanders Suriye cephesinden geldiğinde bu otelde kalmış, aynı zamanda Atatürk’e komutanlığı bu otelde törenle teslim edilmiş- otelin yanında, o devrin ilk çok katlı mağazası olarak anılan Orosdi Back mağazasının ve sonrasında yeri otobüs garajı olarak kullanılan, daha sonrasında da Vakıflar Sarayı yapılan binanın bir köşesinde açılmış ilk.

Cumhuriyet Oteli mavi renkte olduğu için tahminlerce adını Mavi Köşe diye buradan almış. Anlatılanlara göre otelin alt katı restoran ve pastaneymiş, restoran kapanmış, bir kısmı Mavi Köşe pastanesine kiraya verilmiş ve Mavi Köşe Pastanesi burada işe başlamış.

Cumhuriyet Oteli zaman içinde ne yazık ki yıkılmış ve otelin yerine, Adana’daki ilk yürüyen merdivenin bulunduğu Toprak Pasajı yapılmış. Bu yıkımdan sonra Mavi Köşe Pastanesi yan tarafa yapılan Vakıflar Sarayı Kasaplar Çarşısı girişi köşe başına taşınmış, o meşhur böreklerini burada çıkarmış. Aynı zamanda Melekgirmez Çarşısı girişine de Mavi Köşe Börekçisi açılmış. Sonrasında da aile her iki yeri de devredip bizlerin de bildiği Atatürk Caddesi’ndeki, Bekir Sapmaz Öğrenci Yurdu karşısındaki yerine geçmiş.

Yani hep hayatımızdaymış. Ve her yaştan Adanalının en güzel hatıralarını yaşadığı, uzun yılların tanığı olmuş. İyi ki olmuş.

Bugün hâlâ daha uzun yıllar ötesinden burnumuzun direğine yerleşmiş o kokuyu andığımız çocukluğumuz, gençliğimiz, tarihimiz, dünümüz, geçmişimizdir, yarınımız, masum ve güzel zamanlarımızdır zira.

İşte bu kokuyu hep canlı tutabilmemiz dileğiyle……

Zeynep Kural