23 dk – Aydın Sihay

23 dk

New York’daydım.
Günlerden cumaydı.
Ve günün erken saatleriydi.
Manhattan’ın meşhur 5.caddesinde yürüyüşe çıkmıştım.
Gökdelenlerin cam yüzeylerinden yansıyan güneş ışığıyla ortalık aydınlanmaya başlamıştı.
Karşıdan Woody Allen’ın geldiğini gördüm.
Siyah boğazlı bir kazak vardı üstünde.
Elleri kahverengi kadife pantolonunun ceplerinde ıslık çalarak bana doğru geliyordu.
Ben nasıl Adana’yı çok seviyorsam o da New York tutkunuydu.
Özel hayatındaki bazı hataları bir kenara koyarsak yönetmenliğini ve oyunculuğunu çok severim.
Kendine özgü bir mizahı vardır bu küçük yahudinin.
Hemen hemen bütün filmlerini izledim.
Ve bir gece kulübünde sahnede klarnet çalışını dinledim.
Tam karşısında durdum.
Islığı kesti.
Yüzüme bir gülücük kondurdum.
Tam “Gud morning” dicektim
”Selamün aleyküm” deyiverdi.
Şaşkınlıktan ağzım açık kaldı.
Ve ”Hayırlı cumalar”dedi güzel bir türkçeyle.
Az daha küçük dilimi yutacaktım.
Belki de yuttum.
Bi türlü sesim çıkmıyordu çünkü.
Akıcı türkçesiyle devam etti.
”Ya ben, siz Türkleri bi türlü anlayamıyorum. Haftada bir mi aklınıza gelir böyle şeyler?”dedi.
Ve yine ellerini ceplerine sokup ”NewYork NewYork”u ıslıkla çalarak yürüyüp gitti.
Arkasından bakakaldım.