Çinli, Koreli, İranlı sanatçılar neden daha görünür? Çünkü onları izleyen, destekleyen, seslerini taşıyan bir diaspora var. Peki Türkiye’nin sesi kim?
Sanat dünyasında görünürlük, sadece sanatçının üretimiyle değil, onu destekleyen ekosistemle, koleksiyonerlerin ilgisiyle ve uluslararası alanda sesini duyurabilmesiyle şekillenir. Bugün Çinli, Koreli, İranlı sanatçılar küresel arenada güçlü şekilde temsil edilirken, Türk sanatçıların uluslararası sanat piyasasında aynı ivmeyi yakalayamamasının en büyük nedenlerinden biri Türkiye’nin yurtdışında güçlü bir diasporasının olmamasıdır.
Bunu görmek için sanat dünyasında etkili olan ülkelerin diasporalarına bakmak yeterli. Çin ve Güney Kore sadece üretim yapan sanatçılara sahip oldukları için değil, yurtdışında yaşayan güçlü topluluklarının da sanatçılarının görünürlüğünü desteklemesi nedeniyle global piyasada bu kadar büyük bir yer kaplıyor. Peki diaspora neden önemli?
Kim kimi destekliyor?
Bugün sanat piyasasında güçlü bir yer edinmek için sanatçıların yalnızca eser üretmesi yetmiyor aynı zamanda o sanatçıyı destekleyen bir alıcı kitlesi, koleksiyoner çevresi ve görünürlüğünü artıran kültürel ağlar gerekiyor. Güçlü bir diaspora, sanatçıyı hem finansal olarak hem de sosyal sermaye açısından destekleyerek o ismin uluslararası arenada kök salmasını sağlıyor.
Örneğin Çin diasporası, Amerika’dan Avrupa’ya geniş bir alana yayılmış durumda ve bu insanlar yalnızca ekonomik sektörlerde değil, sanat piyasasında da aktif birer oyuncu. Çinli koleksiyonerler, sanatçılarının uluslararası piyasada yer edinmesi için büyük yatırımlar yapıyor. Öyle ki Çinli bir sanatçı büyük bir uluslararası galeride sergilendiğinde, onu satın alacak geniş bir Çinli koleksiyoner kitlesi çoktan hazır bekliyor.
Benzer bir örnek İran için de geçerli. İran diasporası, özellikle Amerika ve Avrupa’da oldukça güçlü. Tahran dışında Los Angeles, Paris ve Londra gibi şehirlerde İran çağdaş sanatına yatırım yapan, sergiler açan, müzayedelerde eser alan büyük bir İranlı koleksiyoner grubu var. Bu insanlar, kendi ülkelerinden çıkan sanatçıları sadece estetik nedenlerle değil, kültürel aidiyetin bir parçası olarak destekliyor.
Peki, Türkiye’nin böyle bir ağı var mı? Cevap net: Hayır.
Yazının devamını okumak için tıklayın