35 yıllık dostluk, 20 yıllık iş ortaklığı

Bu yıl, Mustafa Öncül ve Sefa Sofuoğlu arkadaşlığının 35’inci, öncül sefa iletişim hizmetleri’nin ise 20’nci yılı…

öncül sefa iletişim hizmetleri 1996 yılında Mustafa Öncül ve Sefa Sofuoğlu tarafından kuruldu. Yaratıcı kadrosu ve “tam hizmet ajansı” anlayışı ile reklam verenler için en işlevsel çözümleri üreten öncül sefa, tam 20 yıldır ulusal pazarda adından söz ettiriyor.

Genç yaşta yazı-çizi işlerine duydukları aşkı meslek edinen ve arkadaşlıklarını iş ortaklığıyla daha da sağlamlaştıran Mustafa Öncül ve Sefa Sofuoğlu, öncül sefa’nın oluşum sürecini HOME&OFFICE CONCEPT okurları için anlattı.

Öncül ve Sefa nasıl bir araya geldi? Arkadaşlığınızın markalaşma hikâyesini sizden dinleyebilir miyiz?

Mustafa Öncül: Üniversiteye başladığımız yıllardı, ben ikinci sınıftaydım, Sefa da yeni başlamıştı o sene üniversiteye. Gırgır dergisindeki çizimlerinden, imzalarından tanıyordum ben Sefa’yı. Bir gün Sefa’nın okuldan bir arkadaş, “Bizim okulda da bir karikatürcü var, tanıyor musun?” dedi. “İsmi ne?” dedim. “Sefa” dedi. “Sofuoğlu’mu” dedim, “Evet” dedi. “Biliyorum, bizi tanıştırsana!” dedim ve tanıştık o zaman. Sene de 1981 yılının sonlarına doğru…

O zamandan sonra, hep birlikte projeler yapmaya başladık. Karikatür çizdik, mizah sayfaları hazırladık dergi ve gazetelere. Ben yazılar yazdım, Sefa çizdi. Bazen ben esprisini buldum, Sefa karikatürlerini çizdi. Aşağı yukarı o yıllarda, reklamcılık da yapmaya başladık ucundan kenarından. Bu arada üniversitedeki öğrenciliğimiz de devam ediyor yaşımız, 17-18…

1984 yılıydı, bizim ustamız Alinur abi bana dedi ki; “Bir ajans kuruyorum, çalışır mısın?” Ben de “Çalışırım tabii” dedim, körün istediği bir göz… “Peki, Sefa çalışır mı?” dedi, “Sorayım ama çalışır” dedim. Sefa da “Tamam” dedi. 1984 yılının mayıs ayı falandı, “Genpaş” diye bir ajans kurdu Alinur abi. Adana’nın bugünkü anlamdaki ilk ajansı diyebilirim. Tamamen kreatif işler üreten, marka yönetimi yapan bir ajanstı. Ondan sonra birlikte “Çizik Grafik” isimli bir grafik stüdyosu kurduk. Daha sonra Sefa askere gitti. O askerdeyken “Sanart” tanıtım diye başka bir ajans kurduk. Ondan sonra ben askere gittim, geldiğimde o kapanmıştı. Ama bizim Sefa ile iş yapma durumumuz değişmedi.

“öncül:sefa 20 yılı geride bırakırken, Öncül ile Sefa’nın arkadaşlığı 35 yılı bitirdi.”

Sizi ikili olarak tanımlamak mümkün mü?

Mustafa Öncül: Sefa’yla 35 yıllık bir arkadaşlığımız var. öncül:sefa 20 yılı geride bırakırken, Öncül ile Sefa’nın arkadaşlığı 35 yılı bitirdi. 35 sene önce bu zamanlarda tanışmıştık biz. Sefa’yla bizim -maşallah diyeyim- çok sağlıklı yürüyen iş bölümümüz ve iş birliğimiz var. Herhangi bir işi, bir tarafından tutmamız gerektiğinde; hangimiz neresinden tutarsak bu iş daha iyi, daha kaliteli, daha hızlı, daha pratik yapılır biz ona bakıyoruz. Bunu yaptığımız zaman da hem iş kolaylaşıyor hem de enerjimiz, bilgimiz, deneyimimiz birleşiyor, daha güçlü bir şey ortaya çıkıyor. Çünkü böyle iş birliklerinde 1, 1 daha 2 yapmıyor; 3 yapıyor, 4 yapıyor, 5 yapıyor. Yeter ki doğru yerlere koyun o 1’leri… Doğru yerlere koyup topladığınızda, 2’den daha fazla yapıyor. Bu başarıların altında yatan en büyük sebeplerden biri de bence bu…

Kendinizi hangi ikiliye benzetirsiniz?

Sefa Sofuoğlu: Bazen kendimizi Tenten’deki ikiz dedektifler Dupond ve Dupont’a benzetiyoruz. Onlar gibi oluyoruz bazen. Özellikle Antakya, Mersin hatta Adana’da, arabayla bir adres ararken…

İş paylaşımlarını sağlıklı bir şekilde yapmayı nasıl başarıyorsunuz?

Sefa Sofuoğlu: Kim demiş sağlıklı paylaştırdığımızı, hiç de öyle değil. Artık kim neyi yapabilir, ne kadar sürede yapabilir bunları kestirebiliyoruz aynı şey ikimiz arasında da geçerli. Öncül de ben de neyi kimin, nasıl yapacağını bildiğimizden, ona göre paylaşıyoruz. Bazen fikir ayrılığına düşüyoruz, öyle durumlarda kim daha baskınsa onun dediği oluyor. Bazen Öncül bir konuda o kadar ısrar ediyor ki vardır bir bildiği diyorum ve ona bırakıyorum.

Mustafa Öncül: Amacınız özgün ve güzel bir şey yapmak olunca, diğer her şey teferruatta kalıyor ama bunların önüne başka bir şey geçerse -ego, kişisel hırslar gibi- hedeflerinizi gerçekleştirme imkânınız olmaz. Bizim önceliğimiz, güzel iş yürütmek. Özgün, diğerlerinden farklı ve yaratıcı iş yapmak, müşterilerimizi sahip oldukları durumdan daha ilerilere götürmek… Hedefiniz bu olursa, ötekilerin hepsi geride kalır. Bu, birlikte iş yapan herkes -karıkoca, arkadaşlar, ortaklar, öğrenci-öğretmen- için de geçerli…

Öncül – Sefa ikilisi olmaya başladığınız o süreçte, birlikte hangi işlere imza attınız? Birlikte yaptığınız ilk işi hatırlıyor musunuz?

Çok uzun bir süre mizah dergilerine sayfalar hazırladık, karikatürler çizdik, yazılar yazdık. Ulusal, bölgesel ve yerel gazetelere mizah sayfaları hazırladık, karikatürler çizdik. Bunun yanında, 1980 sonlarıydı, reklamcılık sektörüne de girdik. Anadolu ölçeğinde özel bir şeyler yapmaya çalışıyorduk. O yıllarda reklamcılık sektörü Anadolu’da yoktu. Broşür yaptırmak isteyen bir iş adamı, direkt matbaacıya gidiyordu. Outdoor yaptırmak isteyen bir iş adamı, direkt tabelacıya gidiyordu. İşler bu şekilde yürüyordu ve bir ajansa ihtiyaç duyulmuyordu. Zaten, ajansın ne olduğunun bilincinde de değillerdi. Yeterince mecra da yoktu sektörde. O dönemde, o koşullar içerisinde farklı şeyler yapmaya çalışıyorduk. Biz bir broşür tasarımı yapıyorsak, bir matbaacının yapamayacağı tasarımı yapmalıydık. Çünkü bizimle çalışmaları için bir sebepleri olmalıydı, bu hâlâ da geçerli. Bu sebep nedir? Ya çok ucuza yapıyorsunuzdur, ya çok hızlı yapıyorsunuzdur, ya çok kaliteli yapıyorsunuzdur, ya çok özgün, çok farklı, çok yaratıcı yapıyorsunuzdur. Bunlardan birinden dolayı çalışmak ister sizinle reklam veren. Biz burada farklı, özel, vizyonu olan, hedefi olan, özgün çalışmalar yapan kısmında yer aldık hep…

“Sefa ile ben, siyahla beyaz gibi çok farklıyız.”

Peki, fikir ayrılığına düştüğünüz işlerde nasıl bir çözüm yolu izliyorsunuz?

Mustafa Öncül: Genellikle yaptığımız işlerin büyük çoğunluğunda, fikir birliğinde değiliz. Her zaman fikir ayrılığımız vardır. Çünkü Sefa ile ben, siyahla beyaz denecek şekilde çok farklıyız. Dolayısıyla fikir birliğine ulaşmak yerine, ayrı fikirlerle bir işi, projeyi nasıl oluşturabiliriz fikrine odaklanıyoruz. Yani birbirimizin fikrini değiştirmeye değil, birbirimizin sahip olduğu fikirlerden yararlanarak, yeni bir fikir oluşturmayı nasıl sağlayabiliriz, biz ona daha çok bakıyoruz.

20 yıl önce öncül sefa iletişim hizmetleri’nin temelleri atıldı ve ayrılmaz ikili Öncül ile Sefa yeni bir maceraya başladı. Yola çıkarken nasıl bir ajans olmayı hedeflediniz?

Mustafa Öncül: 1996 yılının ikinci yarısı falandı, öncül:sefa’yı kurmaya karar verdik. Ne yapacağımız belliydi; kreatif yönü ağır basan, farkındalık yaratmayı hedeflemiş, stratejisi olan, planlaması olan, marka odaklı çalışan bir ajans olmalıydı. Ajansımızın adı belli değildi, sonu “ajans”la, “tanıtım”la, “reklam”la biten isimler düşünüyorduk. En sonunda, gene böyle konuştuğumuz bir zamanda, “Herkes bizi Öncül ile Sefa olarak biliyor. Öncül Sefa koyalım” dedim. Sefa; “Saçmalama oğlum, öyle şey mi olur? Kulağa mantıklı gelmiyor” dedi. Hak vermedim de değil. Neyse, bunu bir kenara koyduk. Daha sonra arayışımız devam etti ama sonunda onun da kafasına yattı bu isim ve öncül:sefa koyduk ajansın adını, kimse de yadırgamadı zaten.

Anadolu’nun genelinde reklamcılık deyince akla bir aracılık hizmeti geliyor. Bir şeyler alıp satan… Promosyon malzemeleri alıp satan, tabela gibi… Reklam ürünleri alıp satan, pazarlayan, gazete reklamı alıp satan, pazarlayan gibi… Fakat dünyada bilinen anlamındaki; bir markanın stratejisi olan, planlaması olan, hedefleri olan, hedef kitlesini göz önüne alarak yapılan, kreatif yönü güçlü mesajlar olan çalışmalar, Anadolu’da pek yoktu. Biz reklamcılığın bu tarafında yer almak istedik. Yani mecra pazarlamaktan ve satmaktan çok, o mecrada nasıl yer alınacağının planlamasını yapan, projelendiren, bunun kreatiflerini hazırlayan, mesajını veren işler yapmak üzere biz bu yola çıktık. Hâlâ da o şekilde gidiyoruz. Yıllar içerisinde gelişti tabii. Yeni ürünler ve sektördeki gelişmelerle birlikte, yeni çalışmalar da oldu.

öncül sefa’nın ödül geçmişi de oldukça fazla… Bunların arasında neler var?

Mustafa Öncül: Yaptığımız çalışmaların hepsi bizim için ayrı bir başarı… Çünkü bizim çalıştığımız tarz içerisinde, hep yenilikleri yaptık biz. Hep ilkleri yaptık. İlkleri yapmak için yola çıkmadık ama yaptığımız birçok şey ilkti. Bunların hepsini ayrı bir başarı olarak görüyoruz.

Yaptığımız işlerle doğru yolda olduğumuzu gösteren, ulusal anlamda tescili olan başarılarımız var. Bunlar Hürriyet Gazetesi’nin “Kırmızı Ödülleri”… 2000’li yılların başında yapılmaya başlanan “Kırmızı Bölge Basında En İyiler Reklam Ödülleri”nde biz arka arkaya 5-6 sene ödül aldık. Bu ulusal anlamda yaptığımız işlerin tescillenmesi demektir. Bu ödüller bizim için çok önemli. Motive edici, heyecanlandırıcı mutlu edici tarafı bir yana, Anadolu’da yapmaya çalıştığımız işlerin ulusal ve uluslararası reklamcılardan oluşan bir seçili kurul tarafından tescil edilmesi ve başarılı bulunması bizim için çok önemli.

“Yaptığınız her şey, bir sonrakinin temelini oluşturmalı.”

Bazen insan “20 yıl geçmiş ama 20 gün gibi” der ya… Sizin için de durum öyle mi? 

Sefa Sofuoğlu: Hayır, hiç öyle çabuk geçmedi.

20 yıl önce bugünleri hayal ettiniz mi ya da hayal ettiklerinizi gerçekleştirebildiniz mi?

Mustafa Öncül: 20 yıl önce, başlangıçta önümüze koyduğumuz hedeften sapmamayı ama geliştirerek devam ettirmeyi temenni ediyorduk ve evet, bunu gerçekleştirdik.

Adana’da mütevazı bir şirketken, bugün ulusal pazarda adından söz ettiren 20 yıllık bir marka öncül:sefa… Bu sektörde bu kadar uzun süredir hizmet verebilmenizi neye bağlıyorsunuz?

Mustafa Öncül: Biz gene mütevazıyız, öyle uçuyoruz, kaçıyoruz diye bir iddiamız yok. Ama şu konuda iddialıyız; işimizi farklı, güzel, özgün bir şekilde yapmak için çalışıyoruz.
20 yıl bitti, başlangıçta temellerimizi sağlam attık. Ne yapacağımızı, hangi yoldan gideceğimizi biliyorduk. Bunların planlamasını, projesini yapmıştık. Bu da bizi başarıya götürdü. Farklı bir şey yapıyorsanız, zaten diğerlerinden ayrılıyorsunuz.

Başka bir yere gidiyorsunuz. Burada önemli olan, Arman Kırım’ın kitabındaki “mor inek” olabilmek… Bizim sektörde artık dile pelesenk olmuş, konuşula konuşula çok eskitilmiş bir şeydir o “mor inek” tanımı. Ama mevzuyu da güzel anlatır. Yaptığımız işler için de, kendimiz için de bir “mor inek olma” vizyonu koymalıyız önümüze… Koymazsak, diğer sürüden biri oluyoruz. Sürünün dışına çıkmak için başka bir şey yapmak gerekiyor. Farklı ve özgün bir şeyler yapmak gerekiyor ve bundan sonra, ikinci aşamada yapılması gereken şey de sürdürülebilir, kalıcı projeler üretmektir. Aynı şeyi yapmak anlamında söylemiyorum bunu. Yaptığınız her şey, bir sonrakinin temelini oluşturmalı. Gelip geçici değil de kalıcı şeyler yapmaktan kastım bu…

Bugün ulusal pazardaki yerinizi nerede görüyorsunuz?

Mustafa Öncül: Bugün ulusal ve uluslararası alanda iş yapan birçok firmanın da Türkiye ajansıyız. Bunu çok önemli görüyoruz. Adana’da olup da uluslararası arenada iş yapmak, insanı mutlu ediyor ve heyecanlandırıyor. Ulusal anlamda da aynı şekilde çalışıyoruz. Fakat sonuçta, sizin ağacınızın ne kadar gelişeceği, ağacın köklerini saldığı toprakla da alakalı. Toprak ne kadar verimliyse ağacınız o kadar gür çıkar. Anadolu birçok yönden yetersiz ve olmanız gerektiği hızda gelişemiyorsunuz. İnsan kaynakları bakımından yetersiz, reklam verenin reklamcılık sektörüne bakışı bakımından yetersiz, teknik olanaklar bakımından yetersiz ama bunlar  işin olumsuz gibi görünen tarafı. Olumlu olan tarafı ne? Doğru yapılacak reklamcılık için bakir bir pazar var Anadolu’da… Bunu iyi değerlendirilebilir. Biz Anadolu’da doğmuş, büyümüş bir ajansız. Anadolu ölçekleriyle değerlendirdiğimizde çok iyi bir yerde olduğumuzu düşünüyorum. Ulusal ve uluslararası iş yapan firmaların öncül:sefa’yı tercih etmesi de bir tesadüf değil.

“Geleceği dijital yazacak.”

İletişim ve reklamcılık sektörünü nasıl değerlendirirsiniz?

Mustafa Öncül: Her şey çok hızlı olup bitiyor. Yarın ne olacağını kestirmek çok güç. Özelikle de teknolojideki gelişmeler, sektördeki gelişmeleri de geometrik bir hıza taşıyor. Bundan 15-20 sene önce, 5-10 senede gelinebileceğini hayal bile edemediğimiz gelişmeler, birkaç ay içerisinde sağlanabiliyor. Dijital artık sektöre ciddi bir şekilde ağırlığını koydu. Son yıllardaki mecralar arasında dijital, gelişme hızı bakımından açık ara önde gitmeye başladı ve gelecek dijitalde her hâlükârda.

Diğer mecralar ölmedi, onlar da yaşıyor. Özellikle outdoor çok büyük gelişme gösteren mecralardan bir tanesi. Basın reklamları hâlâ iyi bir şekilde devam ediyor. Sinema televizyon etkisi hâlâ büyük… Mesela sinema yeniden doğdu. Özellikle 1980’li yıllarda televizyonun çıkmasıyla gerileyen, daha sonra videonun çıkmasıyla nerdeyse dibe vuran sinema sektörü, şimdi gelişmeye başladı. Artık her şehirde, özellikle de AVM’lerde ve AVM dışında çok sayıda modern, Avrupa ayarında sinema salonları var. Filmler Avrupa ve Amerika’yla aynı anda vizyona giriyor. Dolayısıyla sinema salonları reklamcılık sektörü için de iyi bir mecra sunuyor. Ama dediğim gibi geleceği dijital yazacak.

Reklamcılık sektörünün 20 yıl önceki haliyle şimdiki halini kıyasladığınızda ne gibi farklar görüyorsunuz?

Sefa Sofuoğlu: Teknoloji değişiyor, mecralar değişiyor ama reklam veren ilişkisi, beklentiler hep aynı…

Mustafa Öncül: Çok fazla fark var. En başta, 20 yıl önce bir reklam ajansıyla çalışma kültürü olmayan bir piyasadan, reklam ajansıyla çalışmadığı zaman bu işin olmayacağını anlayan bir piyasaya dönüştü. Bunların hepsini Anadolu için söylüyorum. İkincisi mecralar çeşitlendi. Reklam verenlerin, sadece tabela asıp veya broşür dağıtarak bir şeyler yapmaya çalıştığı bir yapıdan; artık sineması, dijitali, televizyonu, radyosu, gazetesi, açık havasıyla onlarca farklı, kendi içinde alt kıvrımları olan mecraların olduğu bir yapıya evrildi. Dolayısıyla bu da, ister istemez, sektörü olumlu yönlere doğru götürüyor. Gelişme yeterli mi, hayır. Hâlâ Avrupa’nın, Amerika’nın, hatta İstanbul’un çok gerisinde ama eski Anadolu’nun da çok çok ötesinde…

Anadolu’daki reklam sektörü, İstanbul’un gölgesinden çıkmak için neler yapmalı?

Mustafa Öncül: Taşranın, taşralıktan çıkması çok zor. Çünkü Türkiye ekonomisinin kalbi İstanbul’da atıyor. Böyle bir yapı varken, bu kadar büyük sermaye, insan kaynağı, üretime, ihracata hükmeden bir coğrafyanın, reklamcılık sektörüne de aynı oranda hükmetmemesi düşünülemez.

“İstanbul olmak yerine, İstanbul gibi şehirler yaratabiliriz.”

Anadolu İstanbul olamaz ama mevcut durumdan çok daha iyi durumlara gelebilir. Bunun için de bu işin öğretimine önem verilmeli. Anadolu’daki üniversitelerin ilgili bölümleri, işletme, iletişim, güzel sanatlar gibi bölümler bu işin eğitimine önem vermeli. Mesela Eskişehir bunu başarmış bir şehir. Şu anda sinema televizyon konusunda Eskişehir, İstanbul’dan bile iyi bir noktadadır. İstanbul olmak yerine, İstanbul gibi şehirler yaratabiliriz. Altyapı olduğu zaman sektör gelişir. Şu an eksikliğini en çok duyduğumuz şey, insan kaynağı. İnsan kaynağını Anadolu’da tutmamız için ajanslar olarak güzel işler, özel işler yapmamız lazım. Güzel işler yapmamız için de Anadolu’daki sanayinin, ticaretin gelişmesi gerekiyor. Dolayısıyla sermayenin, ekonominin Anadolu’ya yayılması gerekiyor. Bu olduğu zaman Anadolu’daki reklamcılık sektörü de gelişir, diğer sektörler de gelişir. Kişi başına düşen milli gelir de artar. Yani bir İstanbul olamayız ama her şehirde farklı farklı İstanbul’lar yaratmak mümkün.

Ajans olarak, siz iletişim hizmeti verirken aynı zamanda kendiniz için de yatırımlar yapıyor musunuz? Bu yatırımları hizmet içi eğitim olarak düzenli yapmaya mı özen gösterirsiniz?

Mustafa Öncül: Evet, mesela biz hep genç arkadaşlarla çalışmaya gayret ediyoruz. Birlikte öğrenelim, -öğretelim demiyorum- birlikte öğretelim, birlikte gelişelim. Bunu yaptığımız zaman hem işimizi gücümüzü yapıyoruz hem de bir okul gibi buradan yeni arkadaşlar yetişiyor. Bunu ben çok önemsiyorum. Bize yılda 10 tane belki de daha fazla, lise – üniversite seviyesinde stajyer geliyor. Bunlardan bazıları işi çok seviyor, devam etmek istiyor ve kalıyor. Bazıları stajını bitirdikten sonra öncül:sefa’da çalışıyor. Kendi içimizdeki arkadaşlarımızla, bizler de dâhil olmak üzere, kendimizi geliştirecek bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Seminerler düzenliyoruz, iyi olduğunu düşündüğüm bir kütüphanemiz var, içinde işe yarar şeylerle dolu yayınlar bulundurmaya çalışıyoruz. Hepsinden de önemlisi dünyayı yakından izlemeye gayret ediyoruz. İçimizde paylaşıp, “Bize nasıl uyarlayabiliriz, eksiğimiz nedir, bu eksiği nasıl tamamlarız?” diye kafa yoruyoruz.

Sektörün bu bölgedeki köklü ajanslarından biri olarak, bölgeye katkı amaçlı seminer ya da sempozyum yapıyor musunuz, yapacak mısınız?

Mustafa Öncül: Evet, bu tip çalışmalar yapıyoruz. 2007 – 2008 yılında yanılmıyorsam, “Marka Toplantıları” yapmaya başlamıştık. Fakat 2008 krizi çıktıktan sonra kaldı, bir daha da yapamadık. İlkinde Haluk Mesci gelmişti, reklamcılık sektörünün duayen ismidir Haluk abi… İkincisini bir yıl sonra Ali Atıf Bir ile yaptık. Bunu her yıl bir tane olmak üzere devam ettirmeyi planlıyorduk fakat 2008 krizinde piyasa bir reset yedi, ondan sonra kaldı. Ama benzer şeyler yapmaya yine devam edeceğiz.

Geçtiğimiz yıl, Çukurova’nın yapı sektörüne katkı sağlayacak bir zirve de düzenlediniz ve bölgede büyük ses getirdi. 2. Çukurova Yapı Zirvesi ne zaman gerçekleşecek?

Mustafa Öncül: öncül:sefa olarak sektörleri domine edecek çalışmalar yapmaya gayret ediyoruz. 2014 yılında, sektörün önüne, bu işin uzmanları tarafından vizyon koyabilen çalışmalar yapmaya başladık. Bunlardan biri de ilkini 2015 yılında yaptığımız “1. Çukurova Yapı Zirvesi”ydi. İkincisini de 2017’de, Mersin’de yapmayı planlıyoruz. Çukurova Yapı Zirvesi, Türkiye ekonomisinin amiral gemisi denebilecek inşaat sektörüne yönelik bir çalışmaydı. Müteahhitlerin, mimarların, iç mimarların, bu sektöre ürünleriyle destek olan yan sanayinin, yerel yöneticilerin önüne vizyon koyabilecek konuklar getirdik. Bir gün süren bir toplantı oldu. Vancouver şehrini yapan Kent Plancısı Sidney Rasekh başta olmak üzere, çok iyi konuşmacılar sektörle bir araya geldi. Sektör bu işten çok memnun kaldı. Bundan sonra da devam ettireceğiz.

öncül sefa, Ö/S yayın olarak 7 yıldır HOME&OFFICE CONCEPT dergisini de çıkarıyor. Bu dergiyi de sektöre katkı sağlamak amacıyla mı çıkarmaya başladınız?

Mustafa Öncül: Bunun da çıkış öyküsü, sektörde bir yenilik yapmaktı. Çünkü yapı sektörü, Türkiye ekonomisini sürükleyen sektör haline geldi. Öyle olduğu için de ciddi ve sağlıklı iletişim ihtiyacı vardı yapı sektörünün. Ve mevcut iletişim kanalları da bazı durumlarda hiç yok, bazı durumlarda ise yetersiz kalıyordu. “Yeni bir iletişim kanalı bölgemizde olabilir mi?” diye düşündük ve HOME&OFFICE CONCEPT’i, Çukurova’nın yapı sektörüne çok önemli katkı sağlayacağı inancıyla yayınlamaya başladık. Bu yıl 7. yılı bitti, nice 7 hatta 70 yıllara…

HAZIRLAYAN: HİLAL ERKAN • FOTOĞRAFLAR: YAKUP KÜTÜK