ÇDSO’dan 6 Nisan Konseri – Taşar Erkol

Taşar Erkol
Taşar Erkol

“GENÇ KUŞAK SOLİSTLERİ KONSERİ”

Tarih                     : 06.04.2018

Yer                         : Büyükşehir Belediyesi

Şef                         : Oğuzhan Kavruk

Solistler                                : Merve Nur Uslu “keman”

Kayahan Karaca   “klarinet”

Cem Esen             “piyano”

Program                 : S. Prokofiev / Keman Konçertosu No: 1

  1. Rossini / Tema Varyasyonlar
  2. A. Mozart / Piyano Konçertosu No: 20

 

Oğuzhan Kavruk                         Orkestra Şefi

1969’da Nazilli’de doğan Oğuzhan Kavruk 1980 yılında Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı’na girmiş ve Prof. Engin Sansa’ nın viyolonsel öğrencisi olmuştur. Bu okuldan 1989’da mezun olarak Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi’nde viyolonsel ve oda müziği bölümlerinde master ve doktora yapmıştır. Prof. Rengim Gökmen ile orkestra şefliği çalışmalarını tamamlayan sanatçı profesyonel olarak şeflik yapmaktadır. 2011 yılında Ensemble Ankara Oda Orkestrası’nın oluşumunda yer alan Oğuzhan Kavruk bir çok oda müziği ve senfoni konserlerinde solist olarak çalmıştır. Sanatçı halen Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın Çello Solisti olarak görev yapmakta ve aynı zaman Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası’nın Sanat Koordinatörü ve Yardımcı Şef görevlerini sürdürmektedir.

 

Merve Nur Uslu                            Keman Sanatçısı

1992 Kasım ayında İstanbul’da doğan Merve Uslu, keman eğitimine İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda başladı. Daha sonra Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuarı’na yatay geçiş yaparak Prof. Çiğdem İYİCİL’ in öğrencisi oldu. Lisans ikinci sınıftan Lisans dördüncü sınıfa atlamaya hak kazandı ve okul birinciliği ile mezun olarak “Yüksek Onur Belgesi” ne layık görüldü. Almanya’nın Essen şehrinde Folkwang Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde Prof. Mincho MINCHEV’in Master-Profesyonel Performans sınıfında Yüksek Lisans eğitimine başladı. Daha sonra Münih şehrindeki “Hochschule für Musik und Theater München”ın sınavlarına girerek başarılı oldu ve yatay geçiş yaparak Prof. Ingolf TURBAN’ ın Master-Profesyonel Performans sınıfında öğrencisi olmaya hak kazandı. “Dr. Nejat F.ECZACIBAŞI Vakfı” tarafından Yurtdışı Müzik Bursu ile desteklendi. Mersin Üniversitesi’nin düzenlediği “GÜLDEN TURALI IV. ULUSAL KEMAN YARIŞMASI” nda “İKİNCİLİK” ödülünü ve “EN İYİ TÜRK ESERİ YORUMCUSU” ödülünü kazandı. Bulgaristan’daki “VLADIGEROV ULUSLARARASI KEMAN YARIŞMASI” nda “ÜÇÜNCÜLÜK” ödülüne ve “EN İYİ VLADİGEROV YORUMCUSU” ödülüne layık görüldü. İzmir Devlet Senfoni Orkestrası, Bulgaristan Ruse Devlet Senfoni Orkestrası, Gabrovo Oda Orkestrası, Folkwang Barok Oda Orkestrası, Sofya Oda Orkestrası, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Senfoni Orkestrası gibi orkestralarla solist olarak konserler verdi.

Çeşitli masterclasslara katılarak Prof. Çiğdem İyicil, Prof. Lucas David, Prof. Andrej Bielow, Prof. Mincho Minchev, Prof. Andreas Reiner, Prof. Emile Cantor, Prof. Ingolf Turban gibi isimlerle çalışma fırsatı buldu ve akademilerin kapsamında solist olarak konserler verdi. Almanya’da Weimar Müzik Festivali kapanış konserinde solist olarak yer aldı. Bulgaristan’da Ruse Uluslararası Müzik Festivali, Varna Uluslararası Müzik Festivali ve Primorsko Uluslararası Müzik Festivali’nde solist olarak konserler verdi.

Hochschule für Musik und Theater München’de Master-Profesyonel Performans eğitimini tamamlayarak Prof. Ingolf TURBAN’ ın sınıfından ‘pekiyi’ derecesi ile mezun oldu. Daha sonra Almanya’nın Hamburg şehrindeki Hochschule für Musik und Theater Hamburg’un ‘Konzertexam’ (Solistlik sınıfı-Doktora) sınavını kazanarak Prof. Tanja Becker-Bender’in öğrencisi olmaya hak kazandı.

Uslu, Almanya’nın Hamburg şehrindeki NDR Elbfilarmoni Orkestrası’nın Akademi sınavını kazandı ve orkestra ile çeşitli konserlerde ve turnelerde yer aldı. Uslu, solistlik eğitimine halen Hamburg’da Prof. Tanja Becker-Bender ile devam etmektedir.

 

Kayahan Karaca                         Klarinet Sanatçısı

1996 yılında Mersin’de doğdu.2008 yılında Mersin Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’ nın açtığı yetenek sınavını kazanarak Yrd. Doç. George Kovziridze ile birlikte klarinet çalışmalarına başladı.2010 yılında Rengim Gökmen yönetimindeki “Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası” nın açtığı sınavı kazanarak 2010-2014 yılları arasında orkestranın bir üyesi olarak birçok şehirde konserlerde görev alan sanatçı, 2014 yılında Cem Mansur yönetiminde  “Türk-Yunan Gençlik Senfoni Orkestrası” ile birlikte Türkiye ve Yunanistan’da konserlere katıldı.2015-2016 yıllarında Türkiye Ulusal Gençlik Filarmoni Orkestrasının açtığı sınavı kazanarak orkestra ile birlikte Türkiye, Macaristan, Slovakya, Çek Cumhuriyeti, Almanya, Portekiz ve İspanya’da konserler verdi. “Mersin Üniversitesi Akademik Oda Orkestrası” ile birlikte birçok konsere katıldı. Bursa Bölge Devlet Senfoni Orkestrası, Antalya Devlet Senfoni Orkestrası, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Senfoni Orkestrası ve Çukurova Devlet Senfoni Orkestralarında misafir sanatçı olarak konserlere katıldı. Prof. Thomas Lindhorst, Pierre Woudenberg ve Michel Arrignon  ile ustalık sınıfı çalışmalarına katılan Kayahan Karaca, George Ksovreli, Halit Turgay ve Münif Akalın ile birlikte oda müziği çalışmaları yaptı ve birçok konserde yer aldı.2015 yılında 1.Kemal Rastgeldi Oda Müziği yarışmasında grubu ile 3.lük ödülü kazandı. 2016 yılında İzmir Devlet Senfoni Orkestrasının açtığı solistlik sınavını kazanarak orkestra ile birlikte solist olarak çalmaya hak kazandı. 2017 yılında Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Senfoni Orkestrasının açtığı solistlik sınavını kazanarak orkestra ile birlikte solist olarak çalmaya hak kazandı. Şu an Mersin Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda Yrd. Doç. George Kovziridze ile birlikte klarinet çalışmalarına devam etmektedir. Aynı zamanda Samsun DOB’de klarinet sanatçısı olarak çalışmaktadır.

 

CEM ESEN                                          Piyano Sanatçısı

1997 yılında Adana’da doğdu. İlk piyano eğitimine Çukurova Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda Can Çoker ile başladı. 2010-2015 yılları arasında Mimar Sinan İstanbul Devlet Konservatuvarında Prof. Metin Ülkü’nün piyano öğrencisi oldu.

Prof. Peter FLORIAN, Emre ŞEN, Stefan KOVACEVICH, Prof. Andrej DUTKIEVICH, Diana ANDERSON, Alan WEISS, Johann SCHMITH, Jun KANNO, Gülsin ONAY, Fazıl SAY, Andrea LUCCESSINI ve Ludmil ANGELOV workshoplarına katıldı.

Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası, Bursa Bölge Devlet Senfoni Orkestrası, İzmir Devlet Senfoni Orkestrası ve Samsun Opera Orkestrası ile konserler verdi. Haziran 2012 tarihinde İstanbul Festivali’nde Devlet Sanatçısı Gülsin Onay ile konser verdi. Kasım 2012 de 13. Uluslararası Antalya Piyano Festivaline davet edildi. İstanbul, Mersin, Ankara, Adana, İzmir, Bursa, Eskişehir, Hannover, Bremen ve Utrecht ’de birçok resital verdi.

Çağdaş Eğitim Vakfı’ndan eğitim desteği alan ESEN, piyano eğitimine 2015 yılından beri Hannover Music Hochschule’ de Prof. Roland KRUGER ile devam etmektedir.

Katıldığı Yarışmalarda kazandığı ödüller;
-2010 Uluslararası 5. Pera Piyano Yarışması 2.lik Ödülü,
-2010 Başkent Üniversitesi Ulusal F. Chopin Piyano Yarışması 2.lik Ödülü,
-2011 6.Pera Piyano Yarışmasında 3.lük ve “En İyi Chopin Yorumu” Ödülü,
-2011 Polonya’nın Jelenia Gora şehrinde düzenlenen Uluslararası F. CHOPIN Piyano Yarışmasında Finalist,
-2012 Gümüşlük’te 1. Ahmet Adnan SAYGUN Piyano Yarışması 1.lik ödülü,
-2012 Kazakistan’ın başkenti Astana’da yapılan 7. Delfhi Oyunları Piyano Yarışmasında bronz madalya ödülü,
-2013 İspanya Maria Herrero Piyano Yarışması 3.lük ödülü,
-2014 Estonya’nın Narva şehrinde Chopin Piyano Yarışması Finalisti ve “En Orijinal Yorum” ödülü,
-2014 Hollanda’nın Enschede şehrinde İnternational Young Musician Piyano Yarışmasında “En İyi çağdaş eser yorumu” ödülü,
-2015 İstanbul’da Vedat Kosal Piyano Yarışması 2.lik Ödülü,
-2015 Malta Piyano Yarışması 3.lük ve Jüri Özel Ödülü

 

Sergey Sergeviç Prokofyev-Sergey Sergeyeviç Prokofyev (Sergei Sergeyevich Prokofiev

Doğum: 27 Nisan 1891         Ölüm: 5 Mart 1953

Birçok değişik müzik türünü ustalıkla icra edebilen, bu özelliği ile 20. yüzyılın en önemli yorumcularından sayılan ünlü piyanist ve bestecidir. Prokofyev; Sontsovka, o zamanlar Rusya İmparatorluğu’nda şu an ise Donetsk Oblast, Ukrayna’da bulunan bir köyde dünyaya geldi. Annesi bir piyanist babası ise zengin bir ziraat mühendisi idi. Prokofyev’in olağan dışı müzik yeteneği 5 yaşında ortaya çıktı. Müzik eğitimi, annesinden aldığı piyano dersleriyle başladı. Bir süre sonra, dinleyicilerini aile dostları ve komşuların oluşturduğu konserler vermeye başladı. Üzerine eserler yazmak amacıyla temalarını not aldığı, küçük köpek yavruları adını verdiği bir not defteri tutmaktaydı. Annesi, St. Petersburg’da oturan babasını ziyarete gittiğinde, büyük şehrin müzik ortamını görmesi için Sergei’i de yanında götürürdü. Bu geziler sayesinde Prokofyev, Rus bestecilerinin büyük çaplı yapıtlarını dinleme fırsatı bulmuştu. 7 yaşında ise satranç oynamayı öğrendi ve bu oyunu zamanındaki şampiyonlarla boy ölçüşebilecek kadar ustaca oynadı. Prokofyev’in hayatı boyunca bu ikili (müzik ve satranç) bir tutku olarak kaldı. Bu arada Gliere’in (1875-1956) öğrencisi oldu ve onun tarafından Glazunov’a (1865-1936) tanıştırıldı. Petersburg Konservatuvarı’na yazılan Prokofyev, burada Liadov, Rimski-Korsakov ve Vitol’ün öğrencisi oldu. Ustalarının pedagojik akademiciliğiyle pek bütünleşemeyen besteci, klasik öğretimin baskısına beceriksizce karşı çıkıyordu ve bu durumu tekniğini borçlu olduğu Yesipova ve orkestrayı tanımasına yardımcı olan Çerephin’le yaptığı çalışmalar sayesinde dengeleyebiliyordu. Böylelikle yaşadığı dönemin müzik ve sanat yaşamına dalan besteci, 1. Piyano Konçertosu, Toccata ya da Kumarbaz gibi son derece çeşitlilik gösteren yapıtlarda yavaş yavaş oluşan yeni bir dille kendini kabul ettirdi. 1902 yılında yorum dersleri almadan önce bile birkaç tane yenilikçi eser bestelemişti. İlk zamanlarında ürettiği bir Fa majör eserinde siyah notalara dokunmayı sevmediğinden si bemolü kullanmamıştı. Yeteri kadar teorik alt yapıyı öğrendikten sonra kendi tarzını oluşturacak denemelere başladı. 1910 yılında babasının ölmesi ilen birlikte ekonomik desteği de sonra erdi, ama bu süreye kadar edindiği ünü ile kendi yaşamını geçindirebilecek kadar para kazanabildi. 1918 yılının Mayıs ayında hem Rusya’daki devrimin etkisi ile huzursuz ortamdan kaçmak hem de kendi deneysel müziğini yapabileceği daha rahat bir ortam bulmak için kalıcı bir süreliğine olmak üzere Amerika’ya doğru hareket etti. Müziğinin olgunlaşmasında önemli bir yere sahip olan film müziğine duyduğu ilgiden dolayı film endüstrisinde bulundu. Kendine ve diğer birtakım Rus bestecilerine ait kaydı bulunmayan piyano eserlerinin kayıtlarını yaptı. San Francisco’ya ulaştıktan sonra hemen diğer ünlü Rus sığınmacılarla karşılaştırıldı. Bundan sonra da New York’ta bir solo konser vermek üzere yolculuğa çıktı. Bunu diğer konserler izledi. Bir opera bestelemek için bir anlaşma imzalamasına rağmen çeşitli sorunlardan dolayı bu opera macerası başarıya ulaşamadı ve bu başarısızlık Prokofyev’in Amerika macerasının da sonu oldu. 1920 yılında Rusya’ya başarısız bir şekilde dönmek istemediğinden dolayı Paris’e gitti. Burada kendisinin müziğine daha hazır olan bir ortam bulan Prokofiev yarım bıraktığı işlerine geri döndü ve onları bitirdi. Debussy, R. Strauss, Skryabin, Schönberg gibi bestecilerin yapıtlarını inceleyerek bunlardan kısa bir süre için etkilendi. 1917’den 1933’e kadar Avrupa’da bulunmuş olan Prokofyev, Diaghilev’le de tanıştı ve onun için baleler besteledi; operanın yanı sıra bunlar da Prokofyev için bir araştırma alanı oluşturuyordu. Çelik Adım (1925), Ateş Perisi (1922-1925) bu çalışmaları arasındadır. 1930’lu yılların başında Prokofyev’in evine duyduğu özlemin artması ile eserlerinin prömiyerlerini daha sık olarak kendi ülkesinde yapmaya başladı. Sovyetler Birliği’ne geri dönüş Avrupa’ya pek alışama­mıştı; 1927’de S.S.C.B’ne yaptığı bir geziden sonra, 1933’te buraya kesinlikle yerleşmeye karar verdi. 1934 yılında Prokofyev kalıcı olarak Sovyetler Birliği’ne geri döndü. Ailesi ise kendinden bir yıl sonra geri dönebildi. Sovyetler Birliği’ndeki değişen politikalar sayesinde kendine daha özgür bir alan bulabildi, yalnız bu politikalar Rus yorumcuların neredeyse tümüyle dışarı ile olan ilişkisini koparıyordu. İşte bu tarihten sonra, önünde çok verimli bir yoğun çalışma dönemi açıldı ve bunun sonucunda müzikçi büyük boyutlu yapıtlar oluşturdu: Savaş ve Barış (1941-1942), Has Bir Adam (1947-1948) gibi operalar; Romeo ve Jülyet (1935), Taştan Çiçek (1949) gibi baleler; Aleksandr Nevski (1938), Barış Bekçisi (1950) gibi kantatlar bu eserler arasındadır. Sovyet döneminin başlıca özelliği, temelde, açık seçiklikten, giderek artan yalınlıktan oluşmuş, ritimlerde ve klasik ama özgün biçimlere bağlılıkta kendini belli eden bir klasisizmdir. Gösteri biçimleri sayılan opera ve baleye düşkünlüğüne karşın Prokofyev, senfonik müzikten uzaklaşmadı. Bu anlayış içinde, besteci ilk yapıtlarını senfonik bir tarzda yeniden ele aldı: Ateş Perisi operası 3. Senfoni’ye, Müsrif Oğul 4. Senfoni’ye dönüştü. Daha başka yapıtlarını da süit biçiminde ele aldı: İskit Süiti; Üç Portakalın Aşkı; Teğmen Kije (film müziği, 1934); Romeo ve Jülyet. Son olarak, ilk ustalarının etkilerinin birçok yapıtının kökeninde yer aldığı görülür: Bunlar arasında çok sayıda piyano parçaları, dokuz sonat, piyano ve keman için sonatlar; piyano, keman, viyolonsel için konçertolar, iki telli çalgılar dörtlüsü, divertimentolar ve uvertürler vardır. 1941 yılında geçirdiği ilk kalp krizi ile bozulmaya başlayan sağlığı savaş ve savaş sonrası yıllarda giderek bozularak 5 Mart 1953 günü 62 yaşında iken ölmesine neden oldu.

 

Keman Konçertosu No: 1   Re Majör               Op: 19

1915’te konsereino olarak başladı ancak kısa bir süre sonra opera “The Gambler” da çalışmak için onu terk etti. 1917 yazında konçertoya geri döndü. Prokofiev’in İlk Keman Konçertosu çağdaş konçerto repertuarında önemli bir yer iken, daha önce iyi karşılanmadı. Eleştirmenler, geleneksel olmayan resmi düzenleme ve solist ve tutti’nin işleyişini kınadılar. Bu kez kariyerinde Prokofiev , özellikle Rus eleştirmenlerinden yaptığı yeniliklerin bu türden eleştirilerine alışmaya başladı. Konçerto, bestecinin olgunlaşmasını gösteren çok önemli bir çalışmadır. Birinci Keman Konçertosunu Prokofiev’in daha önceki piyano konçertosuna göre karşılaştırırsak, temsili açılımda ve resmi olarak daha az akademik olarak, ilkenin kesin olarak daha doğal olduğunu görmek kolaydır.

Bölümler:

  1. Andantino
  2. Scherzo: Vivacissimo

III. Moderato – Allegro moderato

Prokofiev ilk Keman Konçertosu’nu 1915’te oluşturmaya başladı. Açılış temasına çok düşkündü, ancak operası The Gambler üzerinde çalışmakla meşguldü. Konçerto’nun “dalgın açılımı” üzerinde çalışmak için daha fazla zaman olmadığı için pişman oldu. Ona döndüğünde, keman ve orkestra için bir “concertino” yazmayı planladı, ancak parça üç bölümlü konçerto haline geldi. Prokofiev’in müzikolog ve Prokofiev âlimine göre, Prokofiev keman bölümünü yazarken Polonyalı kemancı Paul Kochanski’ye başvurdu. Kochanski , ona yay işaretleri ve diğer teknik detaylar hakkında tavsiyelerde bulundu ve 1917 Kasım ayında planlanan prömiyerin solistliğini yapması gerekiyordu. Çalışmanın piyano puanı 1917 yazında tamamlandı, ancak Rusya’daki devrim nedeniyle Konçerto, ilk performansını 1922’ye kadar Paris’te almadı. Her zamanki hızlı-yavaş-hızlı konçerto yapısı yerine, Prokofiev’in dış hareketleri yavaş, orta hareket ise hızlı bir scherzodur. Konçerto’nun hareketlerinin sırası, bu keman konçertosunun tek sıra dışı yönü değildir: Yalnız kemanın rolü de atipiktir. Keman parçayı egemen kılarken, orkestraya karşı dramatik bir şekilde ayarlanmamıştır; bunun yerine, keman egemen olan, ancak orkestra dokusuna entegre olan “eşitlikteki ilk” dir.

Birinci bölüm; lirizm ve ilk temanın basit samimiyetiyle, kromatik, açısal ikinci tema ile tezat oluşturan sonat biçimindedir. İki tema, sergiden sonra neredeyse tanınmaz biçimde dönüştürülmüş, titizlikle geliştirilmiştir. Prokofiev’in ilk temaya olan sevgisi, sadece bu temanın duyulduğu, en çok tema ve köprü malzemesinin ortadan kaldırıldığı, rekapitülasyonda pekiştirildi.

İkinci bölüm; tipik bir Prokofiev, bir virtüöz, “grotesk” Scherzo’ dur. Rondo formunda dökülür ve artikülasyon ve aksanın sayısız ve ani değişimleriyle doludur. Nestyev, “sarsıcı ve sinsi güçlerin imgelerinin baskın olduğu” müzikten bahseder.

Üçüncü bölüm; Prokofiev, açılış hareketinin sakin, lirik karakterine geri dönüyor, ancak harmonik renk katıyor. Bu son hareket büyük coda’ da gerçekleşen ustaca tematik entegrasyonun bir eseridir: finalin lirik teması, orkestrada, solo kemanın oynadığı açılış hareketinin “dalgın” lirik ilk temasına karşı çalınır.

 

Gioachino Antonio Rossini                                Doğum: 1792        Ölüm: 13 Kasım 1868 Paris yakınındaki Passy

Babası Anton trompetçi, annesi Renata opera şarkıcısı olan ailenin oğulları olarak dünyaya geldi. Babası 1796’da siyasal çatışmalarda, Fransız Devrimi’nden yana olduğu için tutuklandı. Annesi yaşamını şarkıcı olarak kazanmak zorunda kaldı. Gioachino Antonio Rossini ise üç yıl klavsen dersleri aldı, daha sonra Angelo Tesei ile şan ve armoni çalıştı. Kısa zamanda kendini geliştirerek kilisede solistlik yapmaya başladı. 1806 yılında Bologna’da Filarmoni Okulu’na girdi. Birçok şarkıcı yetiştiren Mombelli ailesi için ilk kez 1812’de sahnelenen “Demetrio e Polibio” adlı ilk opera seria’sını yazdı. İlk ciddi operasını 1810’da besteledi ve 1812 yılına doğru daha şimdiden beş opera meydana getirdi. İtalya’nın en büyük bestecisi olarak tanındı. 1813’de Venedik’te yazdığı “Tancred” adlı operası onun daha çok tanınmasını sağladı. Bu sıralarda bir “İtalyan Kızı Cezayir” de adlı operasını da besteledi. Napoli Tiyatrosu’nun müdürü Barbaja, sene de en az iki opera yazması üzerine Rossini ile kontrat yaptı ve kendisine 15.000 frank maaş bağladı. “Elizabeth” adlı eseri yeni bir uvertür ile desteklenerek önemli bir başarı daha kazandı. Bu başarı üzerine 1816 karnaval sezonu için Roma’dan çağrıldı. Roma’da ilk operası başarılı olmadı, ikincisi Almaviva’da başarısızlığa uğradı ve kısa bir süre sonra da “II Barbiere di Siviglia” (Sevil Berberi) olarak değiştirildi. Aynı yıl Napoli’de “Otello” operasını yazdı. 1817’de “Külkedisi”, 1818’de “Musa Mısırda” adlı çok kıymetli operalar daha yazdı. 28 yaşındayken Napoli Tiyatrosu şarkıcılarından soprano Isabella ile evlendi. 1822 yılında konserli ve süvarili geziler yapmak üzere Londra’ya gitti. Konser turnesi 5 ay sürdü oradan konserler vermek ve kendisini tanıtmak üzere Paris’e geçti. Fransa’da önce 18 ay İtalyan Tiyatrosu müdürlüğünde müzik müfettişi ve kral bestecisi oldu. Venedik’te “Tancred” operasıyla başlayan zaferleri “Guillaume Tell” (William Tell) operasıyla Paris’te bitti. Bu son operasından sonra 30 yaşında opera yazmayı terk etti ve emekliye ayrıldı. 1845’de ilk eşi öldüğü için yeniden Olmpe Pelisie adında bir müziksever dul kadınla evlendi. 13 Kasım 1868 tarihinde Paris yakınındaki Passy’de hayatını kaybetti. Fakat 18 sene sonra İtalya, Rossini’nin mezarını geri istedi. Rossini yine törenle İtalyan hükümetine teslim edildi ve sanatçı son uykusuna uğurlandı.

 

WOLFGANG AMEDEUS von MOZART

Johannes Chrysostomus Wolfgangus Theophilus Mozart

Doğum: 27 Ocak 1756 Salzburg, Avusturya – Ölüm: 5 Aralık 1791 Viyana, Avusturya

Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük müzik dehalarından biri olarak kabul edilen Wolfgang Amadeus Mozart, 27 Ocak 1756’da Salzburg Başpiskoposu ‘nün Yardımcı Müzik Direktörlüğü görevini yapan, kemancı ve besteci Leopold Mozart’ın oğlu olarak dünyaya geldi. Müzikte çok erken bir gelişme göstererek 3 yaşında piyano çalmaya ve 5 yaşında beste yapmaya başladı. Ablası Maria Anna da (1751–1829) başarılı bir yorumcuydu. Leopold yetenekli çocuklarını Avrupa’ya tanıtmaya karar verdi. İlk olarak 1762’de Münih ve Viyana’ya gittiler. Mozart bu tarihte ciddi bir eğitim almamasına karşın keman çalmaya da başlamıştı. 1763’ten 1766’ya değin süren ilk uzun turnede Münih, Augsburg, Frankfurt, Cologne, Brüksel, Paris ve Londra’ya gittiler. Paris’te Versailles Sarayı’nda 15. Louis ve Londra’da III. George tarafından kabul edildiler. Mozart Londra’da Johann Christian Bach, Abel ve Giovanni Manzuoli ile çalışma imkânı buldu. Hollanda ve Avusturya ziyaretlerinin ardından, Mozart ailesi 1766’da Salzburg’a geri döndü. 1767’de ikinci kez Viyana’ya gitti. 1769’a değin “Bastien und Bastienne” ve “La Finita Semplice” adlı iki opera besteledi. 1769’da, babası Mozart’ı İtalya’ya götürdü. Artık Mozart’ın dehası herkes tarafından kabul ediliyordu. Martini, Nardini ve Jomelli ile çalışma imkânı buldu. Allegri’nin Miserere adlı eserini ilk kez dinledikten sonra eksiksiz olarak yazması İtalya’da Mozart’a olan hayranlığı daha da artırdı. Aralık 1770’te Mitiridate, “re di Ponto” operası Milano’da gösterildi ve büyük başarı kazandı. 1777’de babasının sağlığı el vermediği için, Mozart turnelerine annesi ile devam etti. Münih, Augsburg ve Mannheim’ın ardından 1778’te Paris’e geldiler. Annesi aynı yılın Temmuz ayında öldü. Paris o dönemde Puccini ile Gluck arasındaki çekişmeye odaklanmış olduğu için, Mozart’a fazla ilgi gösterilmedi.

Mannheim’da bulunduğu sırada 18 yaşındaki Aloysia Weber’e âşık oldu. Aloysia ile İtalya’ya gitmek istedi; ancak reddedildi. Morali bozuk ve sinirli bir şekilde Salzburg’a dönen Mozart artık keman çalmayacağını, sadece klavyeli enstrümanlar ve aryalar üzerinde çalışacağını söyler; ancak Sinfonia Concertante isimli keman ve viyola için konçertoyu besteler.

1781 yılında Salzburg Başpiskoposunun oyunları sonucu görevden alınır. Buna çok sinirlenen Mozart, hakarete uğradığını ve intikamını alacağını söyler; ama böyle bir durum olmaz. Viyana’ya yerleşen Mozart bu kez Weber ailesinin ortanca kızı Constanze’ ye âşık olur ve evlenir. Weber ailesi Bohem tarzı yaşamaktadır. Constanze de aynı Mozart gibi elinde para tutmayı beceremez. Yine de bu evlilik Mozart’ı babasının baskısından kurtardığı için iyi olmuştur. Evliliğinin ardından Mozart verimli bir döneme girer. Her türde şaheser eserler verir. Le Nozze di Figaro (1786), Don Giovanni(1787) ve Cosi fan tutte (1790) operalarını besteler. Bu dönemde iyi gelir elde etmesine rağmen parayı elinde tutmayı bilemez. 9 yılda 11 kez ev değiştirir. Ayrıca mason olur. Müziğinin en güzel örneklerinden biri olan “The Magic Flute” operasını besteler. Mozart ömrünün son dönemlerinde yine sıkıntılı günler geçiriyordu. Requiem üzerinde çalıştığı sıralarda böbrek yetmezliğinden 5 Aralık 1791’de öldü. Mezarının üzerine herhangi bir yazı yazılmadığı için tam olarak nereye gömülü olduğu bilinmemektedir.

Requiem ise, öğrencisi Franz Xaver Sussmayr tarafından tamamlandı.

Mozart çok küçük yaşlardan itibaren saraylarda konserler vermiş, normal bir çocukluk yaşayamamıştır. Müzikte çok erken olgunluğa ulaşmasına karşın diğer konular göz önüne alındığında çocuk kalmıştır. Bunda yeteneklerini sömüren babasının da büyük payı vardır. Herkesten daha yetenekli olduğu için, diğer müzisyenler tarafından pek sevilmemiş, ömrünün büyük bölümünü iyi maaşlı bir iş arayarak geçirmiştir. Disiplinden uzak bir şekilde büyüyen Mozart’ın elindeki para da su gibi akıp gitmiştir.

Mozart’ın müziğinde mükemmel bir denge, berraklık ve duygusal yoğunluk vardır. Özellikle sonatlarında başka hiçbir bestecinin eserlerinde bulunmayan düzeyde tema bolluğu görülür.

Mozart eşsiz yeteneğiyle bütün müzik formlarında eserler verdi. 41 senfonisi, 27 piyano, 5 keman, 2 flüt, 4 korno, 1 klarnet konçertosu, 20 piyano sonatı vardır. Buna karşın Mozart’ın en başarılı eserleri operalarıdır. Canlı opera kişileri oluşturmakta başarısını ise ondan sonra yalnızca Verdi yakalayabilmiştir.

 

Piyano Konçertosu No: 20 Re Minör KV466

Mozart’ın re minör tonda bestelediği piyano konçertosu 1785 yılında tamamlanmıştır. İlk seslendirilişi Viyana’da “Mehlgrube Casino”da, 11 Şubat 1785’te piyanoda Mozart ile gerçekleştirilmiştir.  İlk perfomansının üstünden bir kaç gün geçtikten sonra, Wolfgang’ın babası Leopold, kızına yazdığı mektupta konçertoyu mükemmel olarak nitelendirmişti… Mozart’ın sadece iki piyano konçertosu minör tondadır ve 20 numaralı piyano konçertosu da Minör tonda bestelenen 2 konçertosunun ilki olup (diğeri 24 numaralı Do minör konçertodur), Beethoven’in çok severek çaldığı ve repertuvarında sürekli olarak tuttuğu bir eserdir. Minörün dramatizmini güzel bir şekilde yansıtır. Eser solo piyano, flüt, iki obua, iki fagot, iki korno, iki trompet, timpani ve yaylı çalgılar için bestelenmiştir. Tipik bir konçerto olarak üç bölümden oluşmaktadır:

  1. Allegro
  2. Romanze

III. Allegro assai

Birinci bölüm (allegro)… Piyano esere çok sonradan katılır, orkestra girişi öylesine güzeldir ki hiç bitmesin istersiniz. Konçerto orkestranın derin gizemli havasıyla başlar, Mozart’ın güle oynaya havasından çok bir hassaslık, hüzün sezilir. Piyano girdikten sonra orkestranın giriş kısmında sunduğu müzikal malzemeyi işlemeye başlar ama eserin ortalarına doğru orkestra piyanonun “sözünü keser” ve sanki “sen şimdi bi daha beni bi dinle” der… Birinci bölüm diğer bütün Mozart piyano konçertolarındaki gibi sonat formundadır. Yani ana tema (a teması) yan tema (b teması) ve bu ikisinin birbirleriyle çatıştırıldığı orta kısım… Birinci bölüm sonunda gene her “klasik” dönem eserindeki gibi solistin tamamen yalnız olarak çaldığı bir kadans (kadenza) mevcuttur.

İkinci bölüm (romanze – romans)… Müzik tarihinin en tanınan bölümlerinden birisidir. Bu bölüm tek başına Mozart dehasını temsil edebilir. Gerçekten hiç yabana atılmaması gereken bir müzik parçasıdır. Romanze başlıklı ikinci bölüm saflığı, masumiyeti ile tipik Mozart özellikleri gösterir, ancak 2. bölümün ortalarında bu saflık aniden bir patlamaya dönüşür, şaşırıp kalırsınız… Tutkulu bir şeyler hissedersiniz, konçertonun en karakteristik yerlerinden biridir. Burada güzel melodi yerine bir fırtına girer. Yeni fırtınalı malzeme, göreli anahtarı olan türbülanslı, heyecanlı ve uğursuz bir temadır. Hareketin başlangıcındaki huzurlu ruh halinin karşıtlığı… Fırtına bölümü aniden ve geçişsiz olarak başlasa da, son olarak, bölümün sonuna yaklaştıkça geri dönen melodi ile yeniden karşılaşıyoruz. Parça, hafif bir fısıltıya dönüşene kadar, yavaş ve yavaş olan, başladığı gibi yumuşar, dinginleşip artan bir arpej ile sona erer.

Üçüncü bölüm (rondo – Allegro assai)… Son bölüm biraz karışık bir rondodur, anlayana aslında bu bölümde çok güzeldir, ama bu öyle yalın değil biraz karmaşık bir güzelliktir. Bu eserin birçok iyi yorumu da mevcuttur. Konçertoya, Beethoven, Brahms, Hummel kadanslar yazmışlardır, ancak günümüzde piyanistler konserlerde kimi zaman kendi yazdıkları kadansları da kullanırlar. Mozart’ın ender minör tondaki piyano konçertolarından… Minör olması onu karamsar yapmış, romantik döneme kaydırmış o yüzden kulağa sanki Mozart yapmamış gibi geliyor. Buhranlı anında yazmış olmalı… Yine hızlı yavaş hızlı şeklinde yazılmış. Eser en acıklı orkestra girişlerinden biridir Mozart için… Piyano esere orkestradan sonra girer genelde olan budur. Mozart’ın ünlü konçertolarından biri…

Son bölüm, bir rondo, tam orkestranın öfkeli bir bölümle cevap vermeden önce ana piyanoda yukarı doğru dalgalanan solo piyano ile başlar. (Bu piyano “dalgalanması”…Solonun hala karanlık ama garip huzursuz olduğu piyanoda ikinci bir melodi vardır. Kısa bir süre sonra, piyano ustalarının karşısına çıkan neşeli bir melodi, orkestranın solo piyano çalmadan önce ortaya koyduğu canlı temadan çıkar. Bir dizi keskin piyano akorları, parlak melodiyi yakalar ve daha sonra solo piyanoda Re minör pasajları ile tekrar başlar. Orkestranın tam ortasından itibaren İkinci temanın çeşitli modülasyonları takip edilir ve daha sonra yukarıdaki gibi aynı formatı takip eder ve alışılmış olan cadenza’yı tanıtmak için anlık bir duraklama yapar. Kadanstan sonra, ruh hali kayda değer bir şekilde temizlenir ve parça artık karakterde tamamen parlak, mutlu melodi sonra rüzgârlar… Solo piyano temayı tam orkestra pasajı geçmeden önce tekrarlıyor, böylece konçertoyu son derece parlak bir şekilde tamamlıyor.