İngiltere’nin Kara Bulutlu Çayırlarından Çukurova’nın Sarı Sıcağına, Zorlu Bir Yolculuk; Elizabeth Ayas..Huzur İçinde Uyusun

Elizabeth Ayas
Elizabeth Ayas

Adana’da ilk kız kolejini açan ve ömrünü kız çocuklarının eğitimine adayan ELİZABETH AYAS’ın zorlu yolculuğu huzurla son buldu.

5 yıl önce onun yaşam öyküsünü Altınoran üyeleri (Pakize Aksu, Semiran Bahçivan, Metin Bahçivan, İsmail Ökke ve S.Haluk Uygur) kitap haline getirerek, kentimizin borcunu karınca kararınca ödemeye çalışmıştık.

Bu çalışmaya www.adanayagucverenler.com adresinden ulaşabilir yaşamının sonsuzluğunu hissedebilirsiniz.
Işığının sönmeyeceğini biliyoruz..

(Haluk Uygur)

 

İngiltere’nin Kara Bulutlu Çayırlarından Çukurova’nın Sarı Sıcağına, Zorlu Bir Yolculuk; Elizabeth Ayas

İngiltere’de küçük bir şehirde, 2. Dünya savaşı ve sonrasında, iniş-çıkışlarla geçen bir çocukluk ve ilk gençlik. Şarapnel parçalarından kendine oyuncaklar oluşturan Elizabeth, bir gün yolunun Türkiye’ye düşeceğini, Çukurova’yı vatanı olarak göreceğini hatta Adana’da yaşlanacağını nasıl bilebilirdi ki? Adına kader mi diyelim yoksa yaşamsal tesadüfler mi bilemeyiz. İngiltere’nin bir taşra kentinden Adana’ya yerleşen ve yaşamının en önemli 55 yılını bu kentte geçiren Elizabeth, adaşı İngiltere kraliçesinden “Onur Ödülü’’nü alırken Milli Eğitim Müdürlüğünde görevli bürokratları nasıl anıyordu acaba? 1948 – 1949 yıllarındaki Çukurova’da hummalı bir uğraşı vardı. 2. Dünya savaşını ölüm ve yıkım olmaksızın, karneyle ve kıtlıkla atlatabilmiş ülkenin;
ciddi bir tarım hamlesi yapabilmesi için de Çukurova’ya ve özelde Adanalı girişimcilere önemli sorumluluklar düşüyordu. Marshall planı uyarınca hibe edilen traktör, gübre ve tohumla tarımda yeni bir süreç başlıyordu. Tarımda makineleşme başlarken öte yanda tarıma dayalı sanayide (Çırçır ve tekstil fabrikaları) olağanüstü bir çaba ve atılım gözleniyordu. Büyük
arazilere sahip ağalar tek başına tarım yapmanın yeterli olmayacağını, kentleşme ve yeni yaratılan komprador sınıf içinde yer almanın zorunluluğunu görüyordu. Bu nedenle de büyük araziler ve çiftliklerin yanında mutlaka bir fabrika sahibi olmak gerekiyordu. İşte böyle bir süreçte yurtdışına eğitim görmüş gençlere gereksinim vardı. Özel sektör eliyle ve devlet bursuyla epeyce Çukurovalı genç yurtdışında eğitime gönderilmişti. Bu gençlerden biri de İngiltere’ye Tekstil Mühendisliği eğitimi için giden Necdet Ayas’tı.

İki ayrı uç kültürlerde (İngiltere- Türkiye / Hıristiyan-Müslüman / Doğu-Batı / Avrupa-Asya vs) yetişmiş iki insanın bir araya gelebilmelerini, aşklarını, evliliklerini dinlerken bir film, bir roman tadında düşünebilirsiniz. Ama bedeli ödeyen insanlar açısından bu hiç ama hiç de kolay olmadı elbette. Hele ki savaş sonrası her iki toplumu da irdelediğimizde bunun ne denli güç ve zorlu bir süreç olduğunu söyleyebiliriz. Bütün zorluklara karşın 1954 yılında İngiltere’de sade bir törenle evlilik, 6 ay sonrasında ise Tekstil Mühendisi kocanın peşinden Türkiye’ye geliş. Kayseri Sümerbank’da görev alan eşi nedeniyle Sümerbank lojmanlarında başlayan bir yaşam ve ilk çocuğun doğumu… Ardından Adana dolayısıyla Çukurova günleri… Adana- Mersin arasında iş arayışı, özel öğretmenlik günleri, yer ve proje arayışları… Tüm bunların ardından Çukurova’nın eğitim yaşamına damgasını vuran ve uzun yıllar bir efsane olarak anılan “AYAS Koleji’’ nin doğuşu. Bunların ayrıntılarını günler süren sohbetlerde konudan konuya geçerek irdeledik hep birlikte. 2013 yılında asıl sormamız gereken şu olmalı herhalde: hangi duygu, düşünce, inanç ve umutla bir insan, anavatanı ve kültüründen koparak bir başka ülkeye ve kültüre sürüklenir? 1960’lı yıllarda bir misyon üstlenip her şeye ve herkese karşın bir ÖZEL okul kurup Çukurova’nın eğitim yaşamına olağanüstü bir katkı sağlarken,’’ nasıl ve niçin bir bedel ödesin’’ sorusunu yanıtlayabilmek için mutlaka tanımak gerekiyor Elizabeth Ayas’ı.

Yazının devamını okumak için tıklayın