Sanatsal bir zeminde hareketlenebilirsek eğer; taşı elmasa, toprağı altına dönüştürebilecek simya gücüyle evrilir yüreğimiz. Eğer, usulünce dokunmayı bilirsek herhangi bir nesnenin bamteline, avuçlarımızda göverir sanat, sevgiyle ve sitemsiz… Her zerresi kendi boyutunda akıllıdır bu bitimsiz evrenin. Zamanımızı sabrımızla besleyip göndermeyi bilirsek, dönüşüp güzelleşip yine gelir gittiği yerden enerjimiz.
***
Almanya’nın Landshut şehrinde doğmuş Çiğdem Üstündağ Dekeli… Öğrenimini tamamladıktan sonra, bir elektrik şirketinde iş hayatına atılmış. 1997’de şu anki eşiyle tanışmış, bir yıl sonra da evlenip Adana’ya yerleşmiş. Ardından, kurdukları yuvaya biri kız diğeri erkek, iki evlat dahil olmuş. Çocukları öğrenim çağına gelip okula başlayınca, hayatında oluşan vakit boşluğunu değerlendirmek için Adana Olgunlaşma Enstitüsü Seramik Bölümü’ndeki çalışmalara katılmış. Eğitimini başarıyla tamamlayan Dekeli, bu daldaki yarışmalarda birçok ödül kazanmış. 2014 yılından sonra, Halk Eğitim Merkezi ve belediyelerin ortaklaşa sağladıkları seramik kurslarında eğitmen olarak görev almış. Bu doğrultuda etkinlikler düzenleyen, sergilere katılan seramikçimiz, geçtiğimiz son iki yıl boyunca Çukurova Gençlik Merkezi’nde görev üstlenmiş.
SERAMİK AŞKI
Seramik sanatını geniş katılımlı bir yaşam biçimine dönüştüren Çiğdem Üstündağ Dekeli, son dönem çalışmaları hakkında şu bilgileri verdi:
“Seramik sanatını sevdirmek amacıyla yola çıktım. Büyük küçük demedim, öğretmen arkadaşlarımla beraber, herkese hitap etmeye çalıştım, eğitim verdim… Bu yıl, malûm salgın nedeniyle kurslarımız aksadı. Ben yine de aşkı bulduğum seramikten, kursiyer çocuklarımdan vazgeçmedim. Adana Güzelyalı Sosyete Pazarı’nda, el emeği göz nuru seramiklerimi sanatseverlerin beğenisine sundum. Yanı sıra, çocuklara çamura dokunmayı, sevdirmeyi de orada sağlayabildim.
Pandemi dolayısıyla çocuklarımızın aktivitesi sınırlandığı için, kendimce almış olduğum önlemlerle birlikte büyük sitelerde seramik, çamur etkinlikleri yapmaya başladım. Genellikle çocuklara, 1-2 saat de olsa, gündemde olan koronayı unutturuyor ve bedensel, ruhsal rahatlamalarını sağlıyor, hayallerini güçlendirmeye çalışıyorum. Bu arada, anneler de dayanamıyorlar ve severek eşlik ediyorlar etkinliklerimize. Ne de olsa sanat ruhumuzda var, olmayanda da ilmek ilmek işliyoruz zaten.”
MALZEME VE ÇALIŞMA BİÇİMİ
“Çamurumuz kilden ibaret. Belli teknikleri uygulandıktan sonra şekil veriyoruz. Mesela bardak vazo, kâse yapıyoruz. Yuvarlama ve sucuk tekniğiyle çalışıyoruz… Kullanılan aletleri tanıtmakla başlıyorum işe. Çamuru rahat işlemeyi, çalışmayı hızlandırmayı öğretiyorum. Sonraki aşaması kurutma tekniği. Kuruduktan sonra rötuşlama tekniği var.
Seramiğimizi, özel fırınlarda 980 derecede 8 saat pişiriyoruz. Sonra boyama aşamasına geçiyoruz. Seramik boyaları özeldir, ateşe dayanıklı ve çeşitlidir. Boyama işlemi bitince sır hazırlıyoruz. Seramik dilinde, yanık vernik atıyoruz. Ardından, bir kez daha fırına koyup 8 saat 1.000 derecenin üstünde pişiriyoruz. Bu bağlamda, toprağa dokunuyor ve o anki ruh halimizle uyumlu, benzersiz ürünler ortaya çıkarıyoruz. Bu da muhteşem bir tasarım gerçekleşmesine sebep oluyor… Tavsiyem, kendinize güç katın. Hayatınızda mutlaka bir sanat dalı olsun ki, ruhunuz genç ve dinamik kalsın.”
Eğer sevinicini yakalamışsak sanatın… Hayat, bütün olumsuzluklara inat, yoluna bizimle devam ediyor.