Sahiden, pandemiden şikayet eden bir şair duydunuz mu? Çoğunlukla cevaplar, konuşanda değil susandadır.
Tahmin etmek hiç de zor değil, etkileri bakımından pandeminin en ağır yaşandığı sektörlerin başında eğlence sektörü ve onunla ilintili olarak müzik geliyor. Bugünlerde hangi müzisyen arkadaşımla, mekân sahibiyle konuşsam hep aynı şeyler söyleniyor. Eğer tuzunuz kuru değilse, eğer başka bir mesleğiniz yoksa, başka bir kaynaktan eve para gelmiyorsa lâmı cimi yok, iflas ettiniz, parasızsınız. Çünkü, bizim gibi ülkelerde binlerce insanın hayatına dokunsa da, “müzik” gibi faaliyetlerin herhangi bir kriz anında hiçbir önceliği yok. Özellikle çalgıcılar (bu işin esas emektarları) ve çaldıkları mekânlarda çalışanlar krize en çok maruz kalanlar. Mekânlar açılmaya başlasa da işlerin düzeleceğinin beklemek ham bir hayal; çünkü, hem mekânlar sosyal mesafe kuralları nedeniyle daha az dinleyici alabilecek, hem de, virüs kaybolmadığı sürece, daha az dinleyici gelecek. Buraya kadar yazdıklarımın bir haber değeri bile yok. Malûmun ilâmı. Soru şu: “Ama müzik bu kadar mı?” Pandemi döneminden zayıflayarak mı çıkacak yoksa yeni bir güçlenme mi yaşayacak? İnsanların kaçınılmaz oların kendilerine döndüğü, hatta “kapandığı” bu dönemden sonra birçok açıdan bambaşka bir müzik dünyası ile mi karşılacağız?
Sorular, sorular. İnsanın başı sıkışınca bakabileceği en önemli kaynak tabii ki tarih oluyor, daha doğrusu daha önceki hayat tecrübeleri. Örneğin Bach’ın hayatına baktığımızda, büyük bir olasılıkla ilk eşini (aniden ölen eşin ölüm nedeni hâlen tartışmalı) ve yirmi kadar olduğu söylenen çocuklarından en azından yarısını birçok salgın nedeniyle kaybetmişti. Salgınların besteleri üzerine etkisini doğrudan görebileceğimiz bir eseri 1723 Yılında yazdığı 25. Numaralı Kantatıdır. Eserin başlığı “Bedenimde herhangi sağlıklı bir şey yok” ve aslında yazıldığı yıl düşünüldüğünde Büyük Marsilya Veba Salgını (1720-22 arasında yüzbinden fazla insan ölmüştü) arasındaki bağlantı hemen fark ediliyor. Hikâye içinizi boğabilir ama Bach’ın müziği, kederden ırak olmasa da, neticede, emin olun, içinizi ısıtacaktır.
Yazının devamını okumak için tıklayın