Sofistike İşler Bunlar – Emre Toğrul

Emre Toğrul

Hekim olmanın, hem olumlu hem de olumsuz yanı,
İnsan hayatına dokunmak olsa gerek.
Cerrahlığın bir fazlası ise, bunun daha derinlere inmesi.
Kendi hikayeniz, hastalarınızın öyküsüne karışır çoğu kez.
Üstelik, sürekli tekrarlarla giden biteviye bir masaldır hekimlik.
Ben 33 yıldır, bu masalın içinde az gittim uz gittim, gittim de,
Her hastamla yazılan kısa ya da uzun hikayemde,
Vardığım yerde gördüğüm en belirgin şeyi sorarsanız,
Mutlak bir var olma soruşturması ve yok oluş endişesi var.
Hastalarım hikayenin bir yerinde, olumlu ya da olumsuz,
Süreçle ilgili ifade etmek istediklerini sembolleştirirler.
Bazen bir yorgunluk alan güzel söz, bazen bir yüceltme sıfatı,
Bazen öz eleştirten bir sitem, bitmeyen endişenin nişanı bir iç çekiş,
Üzgün surat, coşku seli, sevinç gamzesi, bıkkın bir somurtuş bazen.
İnsanın hastalık, sakatlık, acı ve fiziksel kayıpla imtihanında,
Benzer ifadeler ve ötesinden hangisi mevcut olursa olsun,
Hekim hikayenin tam ortasında, görevine vakfının dirayetiyle,
Bunu algılamak, sindirmek ve devam etmek zorundadır.
İki gün önce, uzun benzer bir hikayenin belki final sahnesinde,
Olumlu tedavi süreci ifadesini , kendi sanatıyla hediyeleştiren,
Kendi düşünce dünyasını, kendi çizgileriyle yansıttığı üç tabloda,
‘’ Emre hocam, bu üçleme varoluşdaki kadın rolüne bir atıftır’’diyerek
Beni en sevdiğim yere, düşünsel kaosa çeken bir hasta yakınım,
Müsebbibidir bu yazımın, çıkabilirsek beraberce çıkalım kerevetine …

●●●●○○○○●●●●

Hekim, hekimliğin sadece meslek olması gibi bir şansı olmadığını,
Mesleğin izin verdiği kadar yaşayabileceğini anladığında,
Hastalarının yaşamlarına dokunduğu hikayeler ,
Daha önem kazanır, hikayede yaşamaya başlar.
Her iş günü, her nöbet, her ameliyat, her hasta öyküsü,
Hayatın akışı içinde ona çok önemli bir misyon yükler.
Tıpkı Yunan mitolojisindeki denge ve sağduyunun simgesi olan,
Apollon’un Tanrılarla insanları buluşturduğu ‘’ Orakl Divanı’’ gibi,
Hekim de, hayatla geçinmenin yolları konusunda hastasına arabulurken,
Hem ‘’soruya tutmanın’’, hem de ‘’soruya tutulmanın’’
Aynı insanda birleşmesiyle,
Sorunun yanıttan daha önemli olduğunu kavrama misyonuna haiz olur.
Her meslekte kısmen de olsa yaşanabilecek bu tekamül,
Hekimlikte sorunun öneminin kavranmasıyla kuvvetle pekişir.
Zira o, tıpkı ‘Sokrates Ustanın Savunmasındaki’ gibi, zor olanın,
Ölümden değil, kötülükten, özellikle içsel kötülükten kaçmak olduğunu,
İnsanın kendisinden başka gidebilecek hiçbir yeri olmadığını,
Aklını, bedenini ve canlılığını kullanma cesareti bulması gerektiğini,
Soru sorarak ve soruya yanıt vererek anlatmak zorundadır ki,
Her hastalık bir kendini bilme, kendini bulma yolculuğu olur.
Her hasta ile yaşanan o acı, ızdırap ve endişe dolu hikayedense,
Hekime düşen en büyük pay, bu manevi bilgelik payesidir…

●●●●○○○○●●●●

Bizde yaşanmış hikaye, olmuş, olan, olacak çoktur dostlar.
Ama o şans ki, hekimlik mesleği, sora sorula insanı tutar çeker,
Her yeni hastada, her yeni acıda ve bekleyişte, her yeni hikayede,
Yaşamın tüm gizinin, tüm bilmelerin özünün,
‘’ KENDİNİ BİLMEK’’te saklı olduğunu anlama mertebesine çıkarır.
Başında zikrettiğim üzere, her hastanın olumlu yada olumsuz,
Bir hastalık hikayesinden anladığını ifade etmek için verdiği,
Bir söz, ifade, fiziksel yada düşünsel tepki veya bir armağan,
Tamamen bu kendini tanıma yolculuğundan ne anladığıyla,
Bilinmezliğe yürüyüşün cesaretiyle nereye ulaştığıyla ilgilidir.
Hekimler olarak, sağıltımını üstlendiğimiz her insanın,
Yaşamla geçinmesine arabuluculuk ettiğimiz hikayesinde,
Gözden kaçırmadan, mutlak etkilendiğimiz de işte bu çıktıdır zaten.
Her yanıt yeni bir soruyu ortaya çıkarsa da, bu arabuluculuk sonucu,
Hekim, hastasının sorularını kendi yanıtlama yetisini kazanmasıyla,
Aradan çekilirken, müşahade ettiği bu sembolik çıktıya pek bir önem verir.
Bir teşekkürün, bir mutlu ve sağlıklı gülümsemenin, güvenle uzanan elin,
Emeğe emek hazırlanmış bir gönülden kopan herhangi bir ifadenin,
Emre hocam ‘’ hastalık hikayemizde yaşadığım varoluş yokoluş ikileminde’’
‘’ Küllerimizden doğabileceğimizi gördüm’’ diyerek,
Sanatçının bizzat elinden çıkan üç tabloyu size sunmasının farkı yok dostlar.
İnsan, bilmeye başladıkça hikayesindeki hastalık bölümünün ne anlama geldiğini,
Büyük anlam içinde kayboluveriyor zamanın verdiği acı.
Her hikaye öyle yada böyle bitmek zorunda değil mi? Mutlak bitiyor.
Hekimse hep aynı Dede Korkut temennisiyle soruyor, soruluyor ve çekiliyor.
Onlar ersin muradına, biz çıkalım kerevetine…