Zeki Coşkun
Bir zamanların gözde ekonomik terimi Japon mucizesi, 21. Yüzyılda yalnızlık sektörü üzerinden yaratıyor mucizelerini. Aile Saadeti Ltd türünden şirketler işi kültür endüstrisinin fast food türü hayat hikayeleri servisinin ötesine taşıyor.
Düşünüyorum da roman yazmak, hayatlar çalmak değil mi?
Selim İleri böyle der bir romanında. Onun muhasebesini yaptığı hayatla sanat, yazarla yazılan meseleleri çoktan geride kaldı. Şimdi psikiyatri notlarından kotarılmış çıplak –ve gerçek- hikayeleri kitaplaştırmak, hiç de hayatlar çalmak olmuyor.
İnsanlar başa çıkamadıkları hayat hallerini teşrih edip (en ince ayrıntısıyla inceleyip çözümlemesi, açımlaması) için “uzman-doktor” sıfatlı insanlarla paylaşıyor. O uzmanlar, teşrih ediyor mu bilinmez ama teşhir ediyor, kendilerine danışılan ve emanet edilen hayatları. Bu öylesine ilgi görüyor ki, televizyon-drama sektörü üstüne atlıyor “gerçek hayat hikayesi” damgalı işleri piyasaya sürmek için.
Teşhir-gösteri düzeni, kendi gözleyicisini, hasılı, müşterisini yaratır.
Uzman elinden çıkma “gerçek hayat hikayeleri”nin böylesi iştahla alınıp tüketilmesi, sadece izleyicilikle; röntgencilikle açıklanamaz. Tüketimi tetikleyen asıl mesele açlıktır. “Gerçek hayat” açlığı. Kendi hikayen yoksa, başka hayatlar, hikayeler var! Servise hazır.
Katmanlar, kademeler, mesafeler üzerinden inşa edilmiş “toplum” sahnesinde ancak kendinizi tüm bunlara göre ayarlayıp uyarlayabildiğiniz ölçüde var olabilirsiniz. Ve bu her an, her adımda size gösterilir, hatırlatılır.
Okuyup izledikleriniz yetmiyorsa, toplum sahnesinde “eksik” görünmek istemiyorsanız yalnızlık sektörü, hayat kiralama imkanı da sunar. İsteyene aile, isteyene arkadaş… belli süreliğine mutluluk yaşamanın, o görünümle toplum sahnesinde yer alıp onay almanın araba kiralamaktan farkı yok.
Yazının devamını okumak için tıklayın