Basit ve Sadede Saklanan Avadanlık – Emre Toğrul

Sevgili teyzem; Şermin hanımla geçiriyorum o günü,

Küçük oğlum da, benle beraber sohbetin derinliğinde.

Ona, yaşananlarla ilgili kısa cümlelerle, veri aktarıyor teyzem.

1341’li, bildiğin 1925, tam 35.064’üncü günündeki insandan,

Yaşam ve varlığın temelindeki ilkeyi anlatan tanımlar dinliyor,

2010 doğumlu, henüz 3957’inci gündeki oğlum.

İçinde çok derin basitlik yatan terimlerle anlatıyor teyzem,

Temel ilke, yani arkhe’ye, su ateş artık o şey ne ise.

O kadar hakim ki ona, küçük oğlum her söylediğine gülüyor,

Ve ‘’deep simplicity’’ derin sadelik onu yörüngeye çekiyor.

Aristo’ya göre ‘’ başka şeye indirgenemeyen’’ olarak adlandırılan,

Sinoplu filozof Diyojen’in bir fıçı içindeki yaşamda saptadığı basitlik,

Ama sadelik, kolaylık ve esenlik, 29 Ekim günü sohbetimizde,

Teyzemin ağzından dökülen kelimelerde oğluma geçiyor.

Elleriyle su içen çocuğu gördüğünde, elindeki tası da atan,

Fıçıdaki Diyojen misali, yaşamını iyice sadeleştirmiş insanlardan,

Öğrenecek ne çok şeyimiz var aslında.

Minimalde, sadelikte, basitlikte saklanan sihirli avadanlık…

●●●●○○○○●●●●

Günümüz yaşam tarzı, geçmişin yaşamlarına göre karmaşık.

Değiştiremesek te günün yirmidört saat olması yetmiyor bizlere.

Konfiçyüs’ün dediği gibi, yaşam aslında çok basit,

Onu karmaşık hale getirmek için çaba sarfeden ısrarcılarız biz.

Arkadaş seçimiyle ilgili yorumda bulunuyor teyzem, bana ve oğluma;

‘’ Arkadaşın iyisi, sen ölüyken gönendirir, kötüsü diriyken gömdürür’’

Az ve öz arkadaşın olsun diyor, adeta Ockham’lı William gibi.

Felsefede basitliği ilke olarak sunan, ‘’Ockham Usturası’’ denen,

‘’Nesneler gerekmedikçe çoğaltılmamalıdır’’ ilkesi aslında bu laf.

Sohbetimiz, onun güzellik kavramıyla aslında sadeliği ilişkilendirdiği,

Minimalizm denen gereksiz olandan uzak, basitlik arayışında,

Bir anlamda iç bağımsızlığı temsil eden bir ‘’Kinik Felsefede’’ sürüyor.

Yüz yıllık yayla evimizi soran oğluma, orada bulduğu sade dinginliği,

‘’Sen ortaokulda nasıldın’’ sorusuna, giydiği siyah sade önlüğü,

‘’ Gelinen lokantayı beğendin mi’’ sorusuna şükürü anlatarak ipucu veriyor.

Ben, aralarındaki yaklaşık doksan senelik yaşanmışlık farkını izlerken,

Sadeliğin ve basitliğin, bilgi ile temellenen bir erdem anlayışı olduğunu,

İnsanın doğaya karşı geliştirdiği toplumsallığın ihtiyaç kisvesinin,

Büyük ölçüde yozlaştırıcı bir gereksizlik arzettiğini idrakle mutluyum.

Her yaş almışın, çocukların büyümüş, serpilmiş, akıllanmış, olgunlaşmış olmasını,

Büyük bir mutlulukla karşılamalarındaki bilgeliği farkediyorum.

Burada, salt bir soyut bilmeden değil, somut yaşananlardan hareketle erdemleşen,

İnsanın ancak kuvvetlenme, bilgilenme ve olgunlaşma aracılığıyla,

Kendini kuşatan nafile gereksinmelerden kurtulabileceğini,

Sadece kendine dayanarak yetebileceğini anlatabilme isteği var.

‘’Olduğun gibi görünmemek ve göründüğün gibi olmamak’’ diyebileceğimiz,

Bugünün en büyük yalanına, gereksinimine nazire yaparcasına…

●●●●○○○○●●●●

Sevgili dostlar, bu dünyanın hikayesinde rol almış niceleri gibi,

Varlığın temelindeki ilkeyi, gerçeğe giden yolu mutlak anlayacağız.

Basitleştikçe, sadeleştikçe doğrulaşan ve dürüstleşen,

Gerekmeyen herşeyden arınan, uzaklaşan yaşamlara,

Er yada geç ulaşıp, daha fazla indirgenmeyecek hale geleceğiz.

Teyzemin ağır hareketlerle oturup kalkıp ilerlerken elinden tutan,

Konuşurken benle birlikte ne dediğine dikkat eden oğlumun,

Bugün farkettiği şey, çok kökten gelen bir formül.

Bilgi büyük bir güç, ama onun da kullanılması, hayata aktarılması,

Hatta tüm safralarından arınmış temel, basit bilgiyi verebilmek,

İşte bilgelik orada başlıyor.

Tümüyle nesnel olan bilgi ve öznel olan erdemin,

Derin basitlik içinde anlatımı ancak insanın öz varlığını bilmesi,

Bir yerde sadeleşip, içsel aydınlığını bulabilmesiyle olabiliyor.

Çok uzun zaman gerekiyor buna dostlar, çok uzun zaman.

Yalın ve temiz olanın, dingin ve açık olanla temasından,

Hafif, ferah, yavaş, sessiz ve kolay birşey yaratması hoşunuza gidiyorsa,

Mütevazi bir bilgeliğin derin sadeliğine doğru yönlenir yaşam.

Hayatlar artık çok uzun, yaşamlar karmaşık ve sofistike dostlar.

Gerçekten neye ihtiyacım var sorusunun cevabını bulana kadar,

Öyle bir geçer zaman ki,

Ancak derin basitliği anlatan bir güzel sohbette durdurup bakabiliyoruz.

Tıpkı oğlumun teyzeme; dört sene sonra üçlü hanelerdesin nene deyişine,

‘’Sen varsan bende varım ciğerim’’ yanıtındaki sadelikten baktığımız gibi…