Beni kategorize etme
Benle oynama
Yaftayı yapıştırıp
Bana isim koyma
Karikatürleştirme beni
İlahlaştırma
Tabulaştırma sakın
Tapulaştırma…
Bülent Ortaçgil’in nefis bir şarkısıdır dillerden düşmeyen,
Kategorize etmeyi öğrenen beyinlere kapak bir şarkı.
Bir türlü ayırmayı, sınıflandırmayı, dosyalayıp ötekileştirmeyi,
Bizden ondan deyip ayırıp sınırlandırmayı,
Bu kozmopolit çok kültürlülük içinde dahi ayrıştırmayı becerenlere,
Bunu hayatının tüm amacı haline getiren ucuz hamasetçilere
Enfes bir çıkıştır şarkı.
Sıkıştırıp tıkıştırma beni
Depolaştırma
Duygularım yok oldu yüreğimi
Nasırlaştırma
Beni demoralize etme
Depolitize etme
Her işten kaçar oldum
İllegalize etme
Ben seni öyle sevdim, öyle sevdim
Ben seni öyle sevdim, böyle mi sevdim?
●●●●○○○○●●●●
İstesek te istemesek te artık bu dünyanın bütün kültürleri karışıyor.
Fikirler, iradeler, gelenekler, ruhlara yansıyan binyıllık ritüeller dahi,
Farklı genetik çıktıların tezahürü farklı bedenlerce ortak kabul ediliyor.
Derin bir kabul, tolerans ve tevazu ile çokkültürlü kozmopolit bir kabul bu.
Kurulan yeni metaevrenlerde, oyunların sonsuz dünyasında, sosyal medyada,
Parada, bankacılıkta, sağlıkta, dolaşımda ulaşımda kategorize olmak yok.
Dünya herkesin şu veya bu şekilde paylaşabileceği tek bir ölçünün şemsiyesinde,
Hilafsız herkesin oyun alanı olan bir büyük panayır haline geliyor.
Herkes herkesle, sanal yada gerçek bulduğu her alanda oynuyor.
Görüntü, yorum, küfür, övgü yada gerçek olarak birbirine o kadar yakınki her şey.
Beni kategorize eden, ayrıştıran her sınır başka bir mecrada yol geçen hanı,
Ne olursan ol yine de oynar mısın benimleye çıkıyor yol.
Bülent Ortaçgil’in enfes güftesindeki çağrı gibi;
Sus olsam, kusur olsam
Ağızdaki küfür olsam
Doğuştan esir olsam
Yine de oynar mısın benimle?
Sayılmasam kaç olsam
Toprakdaki güç olsam
Aptal gibi suç olsam
Yine de oynar mısın benimle?
Kategorize edilmiş, ayrıştırılmış bir altkültür ötekileştirmesiyle,
Tabularıyla, ilahlarıyla, tapularıyla sevmiştik biz bu dünyayı oysa,
Bize onu öyle sevdirmişlerdi, böyle mi sevdirmişlerdi???
●●●●○○○○●●●●
Yunancadaki karşılığı evrenin vatandaşları anlamına gelen ‘’kosmopolites’’,
Diğer bir deyişle küresel bir vatandaşlık konusunda epiy yol aldık sevgili dostlar.
En azından yeni kuşaklar, aynı toprakta yaşamasa da aynı sanal dünyada yaşıyor,
Konuşuyor, paylaşıyor, alışveriş yapıyor, etkileşiyor, seviyor ve seviliyor.
Birinci aşamada hepimizin birbirimize sorumlu olduğu, ortak etikle sürdürülen,
Koskoca bir oyun alanı dünya oluşturuldu.
Farklı yaşam tarzlarını, ortak sorumluluk ve ortak etikle aynı zaman diliminde yaşamak,
Bu farklı tazların bilinip, hoşlanılmasıyla ve belki deneyimlenmesiyle olacaktı,
Artık neredeyse bilmediğimiz hiçbir yaşam tarzı kalmaması da ikinci aşamaydı.
Yavaş yavaş insan refahının ve ıstırabının temel kaynağının ortak biyolojimiz olduğunu,
Fiziksel ve zihinsel zararların tamamen çokkültürlü kabulün ortak etiğinde eritilebileceğini,
Bunun için dünya yetmezse, dünya dışı bir zihin evreni yaratılabileceğini anlıyoruz.
Sevgili dostlar ne dersiniz bu değişime, bakın Ortaçgil ne demiş?
Olmalı mı, olmamalı mı?
Yoksa hiç değişmemeli mi?
Ama ben değişmezsem, ben olamam ki
Bilmeli mi bilmemeli mi?
Yoksa hiç öğrenmemeli mi?
Ama ben öğrenmezsem, hiç olamam ki…
●●●●○○○○●●●●
Aslında belki de masumane ilhamla yazdı Ortaçgil usta şarkılarını,
Ama biz dinlerken kategorize edilmeyi, olmalı mı olmamalıyı,
Kosmopolitlikten girdik, çokkültürlülükten, evrensellikten çıktık.
Aklımızın başka türlü çalışmamasındandır dostlar, kusurumuz affola.
Ama şüphe yok ki, bu denli materyal yüklü bir dünya da bile,
İnanç, sevgi ve umut olduğu sürece idealizmi hayal etmek zor değil.
Bir idealist gibi gerçeğin maddi değil ruhani olduğunu düşünürsek,
Dünya ve kültürlerin evrildiği barış içindeki ortak dünya ideali,
Olmalı mı, olmamamı mı yada hiç düşünülmemeli mi bilemem.
Ama Ortaçgil şarkıları mantığıyla bugüne bir nokta koymak gerekirse,
Üstelik Müslüm babanın seslendirdiği tek şarkısıyla bitirirsek,
Anlamak çözmeye yetmez
Sensiz olmaz, sensiz olmaz
Yine kendi kendime sormadan duramadım…