
Yumurtalık, bir “terk etme istasyonuna” dönüşüyor. Artık bu ilçede kimsenin ilçeye dair bir umudu kalmamış. Bahçelere fidan dikilmiyor; çünkü kimse bir yıl sonrasına inanmak istemiyor. Toprak, artık kök tutmak için değil; satılmak için ölçülüyor.
Linkten sesli olarak dinleyebilirsiniz
Ulusaşırı sermaye, bereketli ovanın damarlarına sızıyor. Her fabrika, bir başka kültürel alanın sessizce yok oluşunu mühürlüyor. Yumurtalıklılık— o kendine has cesaret, mizah, direniş ve cömertlik kültürü — şimdi yerini karanlık bir “yatırım dili”ne bırakıyor.
Halk, “nasıl yaşarız?” değil, “nasıl satarız?” diye düşünüyor. Bu ilçe, artık kimsenin memleketi değil; birilerinin “projesi”, birilerinin “rant alanı”.
Yeni nesil, Yumurtalık’da yaşamakla övünmüyor artık; Yumurtalık’dan kurtulmakla övünüyor. Ve tam da bu yüzden, Yumurtalık’ın ruhu kayboluyor.
Ama her çürüme, toprağın altındaki bir dirilişe gebedir. Bu şehri yeniden inşa edecek olan, ne betonlar ne de ihaleler olacak, bir kültürün yeniden ihyası, bir halkın kendi sesini, toprağını, mutfağını, hikayesini yeniden hatırlayışı olacak.
