Adana’nın önemli kurumlarının paydaş ilişkilerini Ali Münif Yeğenağa ile konuştuk.
”Adana’nın ilk on bir kurumu hangileridir?” sorumuzun peşinde bu konuya hakim insanlardan Adana’nın birlik ve dayanışma ortamı hakkında bilgi ve görüşlerini aldık. Röportajımızın konuğu Ali Münif Bey Güç Birliği Vakfı ve Rotary’de sivil toplum kuruluşları ve odalar gibi yerlerde görev almış, bu şehrin dokusunu çok iyi bilen bir insan.
Sayın Ali Münif Yeğenağa ile birlikteyiz:
İlk on bir kurum kimdir? Bunların koordinasyonsuzluğunu biliyoruz; geçmişte buna yönelik Güç Birliği Vakfı kuruldu, geçmiş örneklerini siz de biliyorsunuz, oldukça sıkıntılıydı. Bunu çözmeden; odalar, valilik, Çukurova Üniversitesi, sivil toplum örgütleri vb. iş yapabilecek örgütlerin dayanışmaya ve birliğe ihtiyacı var. Bunlar farklı statüde kurulmuş kurumlar. Kurum içinde sektörde başarılı olsa da bu sayı arttıkça bunu iyi yönetemiyoruz. Kurumların birlikte yürüttükleri ortak bir programları olmadığı için faaliyetleri takip edilemiyor, bunu aşamadıkça da suyun öbür tarafına geçeceğimize inanmak oldukça güç. Bu konuda ne yapmalıyız ki başarıya ulaşabilelim?
Aslında çok hazin bir durum bu. Hiçbir zaman bir değildi, böyle de olmaması lazım. Tabi aslında bu; sadece kurumlarla, valilikle olacak işler değil. Valilik zaten mülki bir birimdir yani o; fonksiyonları ve görevleri farklı, takibi önemli bir paydaş. Hatırlıyorsan Güç Birliği Vakfı’nda da oldukça güçlüydü.
Valilik önemli bir paydaş, Adana eski valisi Oğuz Kağan Köksal konuştu: ‘‘Hadi Bunu çözmek için bir vakıf kuralım.” dedik ama sonuç çıkmadı.
Güç Birliği Vakıfı’nın isteneni bir türlü verememe gibi sorunları var. Bunlardan bir tanesi Güç Birliği Vakfı. Somut bir şey yakalayıp ona sahip çıkamadı. Somut bir eğitim… Güçbirliği vakıfı eğitimci mi? Değil. Vakfın görevi eğitim mi? Değil. Bizim o zamanki Güç Birliği Vakfı’ndan beklediğimiz şey, Adana içindeki koordinasyonu sağlamasıydı. Eğitim köyüne saklandık, girdik.
Ben de o zamanlar Güç Birliği Vakfı’ndaydım. Sayın Vali Oğuz Kağan Köksal’ın sunduğu çok önemli bir hizmet ve fırsat vardı. Benden okul yaptırmak için arsa isteyen hayırseverleri bu vakfa yönlendirelim, diyerek ortak bir hizmet ve başarı söz konusu olacakken gereken ilgi gösterilmedi. Bu konuşmanın Güç Birliği Vakfı’nın etrafında kalmasını istemiyorum. İyi bir başarı yakalamak istiyorsak Güç Birliği Vakfı’nda başarıya niçin ulaşamıyoruz? Sorusunun yanıtıyla bugünkü yapabileceklerimizi koordine etmek daha olumlu ve somut olacaktır. Size enterasan bir örnek vereceğim: Rizeliler, Karadeniz usulü bir araştırma yapmış. “Rizelilerin sorunları nasıl çözülür?” diye. Bir şeyi unutmuşlar. “Biz bu sorunları çözecek parayı nereden bulacağız?” demişler, yani bir daha çalışma yapmışlar. Bu kök bir sorun. Bu sorunu çözmek için analitik yöntemler var. Bu konudaki 50-60 kişiyi iki günlük bir arama çalışması ile çözülebilecek bir problem bu . On seneyi geçen bu süreç içinde, bugün iletişim araçları da inanılmaz ilerledi. Ben kentin bunu yapmaktan vazgeçtiğini düşünüyorum. Bir şeyi denersiniz, denersiniz yapmaktan vazgeçersiniz. Bu bir problem çözme yöntemi, problemi yok sayma yöntemi olmamalı.
Somut bir projeye sahip çıkmak ne demek? Bir örnek verecek olursam o zaman yöneticilerle Karataş’ın eski bir tarlasında da gök tanrısı heykeli bulundu. Bu heykeli getirdiler. Heykel, müzede kaç sene yarı çamurlu bir vaziyette yattı. Bu bana dert oldu. O zamanki yönetici arkadaşlara dedim ki: Biz Güç Birliği Vakfı’yız; heykeli müzeye yerleştirelim, üzerine de cam bir fanus yerleştirelim. Gök tanrısı heykeli Adana Güç Birliği Vakfı tarafından müzeye kazandırılmıştır. Heykelin üzerindeki yazıları da Türkçeye çevirip herkesin okuyacağı şekle getirelim. Biz o sırada eğitim köyüyle ilgileniyoruz ya bu çok basit bir şey. Birinin ortaya çıkıp bunu başlatması lazım.
Gaziantepte bulunan dünya çapındaki müzenin Gaziantep’e nasıl bir katkı yaptığı ortada. Bizim de ciddi bir müze inşaatımız var ama bunu dünya çapında tanıtamıyoruz galiba. Sabancı Müzesi’nin başındaki Sayın Nazan Ölçer Hanım müthiş bir insan. Adanalılar Sabancı Ailesi’nden bizim müzemize gelip danışmanlık etmelerini rica etse aileden hayır cevabının geleceğini sanmıyorum. Dünyanın her yerinde (Philadelphia) bu tarz (Güç Birliği Vakfı) vakıfların örneğini görmüştüm. Üniversiteden mezun olan ne kadar sanatçı, edebiyatçı varsa “Biz bir güç birliği vakfı oluşturduk. Bizim için ne yaparsınız?” diye sormuşlar. Karşılıksız olarak ”Ben konuşurum, ben çalarım, ben oynarım, ben şunu yaparım.” denmiş ve müthiş bir festivale dönüşmüş. ”Memleket duygusu” Adana’da çok güçlü. Nerede yaşıyor olursa olsun, İstanbul’da da yurt dışında da yaşasa biz bunları bir araya getiremiyoruz. İçerdeki sinerjiyi yakalayamadığımız zaman dışarda yaşayan Adanalıları da bir araya getiremiyoruz.
Bir karnaval ateşi yandı. Herkes nasıl ilgi gösterdiyse Çukurova‘nın Lider Kenti Adana‘dır. Adana bu konularda büyük bir varlık gösteremeyince Mersin’in, Antep’in de adım atmasının önünü tıkıyor olabilir mi, bu konuda ne dersiniz?
Tabi diğer iller alınmasın ama Adana’nın bu işlerde kuruculuk, liderlik yaptığı zamanlarda bu arkadaşlarımız kısa pantolonla geziyorlardı.
Güç Birliği Vakfı’nda Sayın Süleyman Demirel Konuşma yaptığı sırada Adana-Gaziantep çekişmesi oldu. Sayın Süleyman Demirel “Ben Anteplileri ikna ederim. Antepliler, Adanalılar sizinle yer değiştirmek istiyor. Size Adana’yı verelim, Adanalılara da Antep’i. Adanalılar, siz Antep’e gitmeye razı mısınız?” dedi ve salonda kahkahalar koptu.
Yani evet, içi patlıcanlı lahmacun içine sarılmış bir Gaziantep kebabı vardı.
Anteplilerin somut başarıları var. UNESCO, sanayide ilerleme, işsizlik oranında hızla azalma, halkın refah seviyesinde yükselme; yaptıkları her bir kenetlenme, onları ileri taşıyor. ‘’Türkiye’de Gaziantep, dünya’da Türkiye!” sloganları var.
Böyle bir sosyal projede birisinin fedakarlıkla ortaya çıkması ve liderlik yapması gerekiyor.
Çıkan lidere de ne derecede destek olduğumuz sorusu var. Liderlerin de takım olmaya ve başarının kolektif olmaya ihtiyacı var. Bu işin içinde üniversite, sivil toplum örgütleri olmazsa olur mu?
Çukurova Üniversitesi, Türkiye’nin en güzide üniversitelerinden biri. Muazzam bir eğitim kurumu, sanayi odası, borsası… Bütün ticareti ve sanayiyi kontrol altında tutan kuruluşlar. Bunun yanı sıra Güç Birliği Vakıfı’nı oluşturan, bu amaçla hareket eden, farklı birçok meslekten insanları bir araya getiren kuruluşlar… Bir yandan valilik çırpınıyor bu konuda. Belediyeler bu konuda aralarında bir şeyler yapıyor amama takım oyunu yok.
Takım oyununu nasıl oynayacağız? Bu soruna arkasını dönmüş kent, bunu yok sayıyor. Bu sorunu çözeceksek, bu soruna can suyu olacaksak ilk olarak buradan başlamalıyız. Sivil toplumlarımız, belediyelerimiz, valiliğimiz üniversitemiz çok iyi diyerek nereye varabiliriz?
Bu anlamda kentin bir araya gelerek yaptığı, hepimizin gurur duyduğu en büyük proje Portakal Çiçeği Karnavalı.
Ziyapaşa Bulvarı‘nda tüylerim diken diken oldu.
Halk desteğini almak çok önemli; o karnavalı belediye, Ticaret Odası yapmadı. Nasıl yapıldı?
O karnavalı valilik,belediye Ticaret Odası yapmadı; ancak onlar tüm imkanlarını seferber etti, halkla bütünleşmeyi sağladı.
Yerel aktörlerin asli görevi ve kuruluş amacı bu tür imkanları sağlamaktır. Bunun için de valilik ve belediyeler de vardır. Bunu tabi ki yapacaklar; fakat bir gücün bu ateşi yakması lazımdır, yoksa valiliğin talimatıyla ya da belediye başkanının talimatıyla hiçbir şey yapılamıyor, bir hedefe ulaşılamıyor. Bakıyorsun belediye başkanı şu partiden geliyor, şunu diyor. Ertesi gün başka bir parti geliyor… Hiçbir projenin devamlılığı yok. Zamanında yapılmış birçok proje var fakat şimdi devamlılığı yok. Meşhur bir ırmak koyumuz var; ne kadar yazık, çocukluğumdan beri Tepebağlıyım. Buradaki evlerin restore edilmesi tarihi dokunun yeniden kazandırılması vb. işler başlamıştı, şimdi durdu. Antalya, Tepebağ kadar bir yeri ihya etti. Neler oldu, yapıldı?
Peki ne yapmalıyız? Nereden başlamalıyız? Bana sorarsanız Adana’nın önemli paydaşları bu sorunu alıp çözüme ve birliğe yönelik çalışmalar yapmalı.
Herkes bir temsilci verecek. Başına da yardım kuruluşlarından gerçek anlamda bu işi yapmak isteyen birisi gelecek.
Dünyayı yeniden keşfetmeye gerek yok, Avrupa Birliği’nin ağ paydaşlığı aşağı yukarı buna benzer.
Bu altyapının hepsi bizde var. Güç Birliği Vakfı bu amaçla kuruldu ama çalışmadı. Niye çalışmadı? Çünkü Güç Birliği Vakfı başkanı Adana’dan taşındı.
Ben diğer paydaşların da Güç Birliği Vakfı’na yeteri kadar sahip çıkmadığını düşünüyorum. ”Eğitim Köyü” müthiş bir projeydi ancak Adana’ya fayda mı sağladı zarar mı verdi? Tartışılır.
Bataklık, çamura gömüldü bitti. Güç Birliği Vakfı’nın yapılan ilk toplantısında o eğitim köyüne katkı için bir açık arttırma yapıldı. Savaş Çokduygulu bu işi yönetmişti. İki milyon doların üzerinde para toplanmıştı, çok iyi hatırlıyorum.
Amerikan konsolosu şaşırmıştı, bu kadar parayı nasıl topluyorsunuz? Diye.
Vakfın başkanı gidince vakıf sahipsiz kaldı.
Sadece Şekip Karakaya‘nın Adana’dan taşınmasıyla bu işin sonlanması gerekir miydi?
Olmaması lazım ama bir liderin başta olması ve bu ateşi sürekli yakması gerekir.
O yıllardan sonra Hamit Serbest hocamızın iyi bir kadro kurmasıyla bir fırsat vardı. Ben de yönetimdeydim; odaları gezdik,anlattık. Yıllar sonra o paydaşlardan bunu tekrar canlandıralım dedik. Vakıf maddi imkanları çok olmayan bir kurum. Aradan bayağı bir zaman geçti, önemli paydaşların buna çok sahip çıkmadıklarını gözlemledik.
Neden sahip çıkmadı? Ben o zaman devamlı yönetim kurulundaydım. Çünkü herkes Eğitim Köyü’nden yılmış ve vakfın en büyük problemi, eğitim köyünün temelden oynamasıydı.
Yeni bir birlik kurulacaksa, Güç Birliği Vakıfı’ndaki işler yeniden yapılacak ve canlanacaksa vakıfın çok iyi incelenmesi lazım. Nerelerde, neden başarısız oldu? Bunların sorgulanıp bu işin uzmanıyla yeniden bir arama çalışmasının yapılması lazım. Siz ne dersiniz? En kötü şey, bundan vazgeçilmesi ve buna sırt çevrilmesi olacaktır.
Kesinlikle bir şey başatılmalı, ben de buna inanıyorum. Adana’ya mal olmuş birtakım tarihi değerimiz var. Örneğin Anavarza’ya ait, tarihini okuyabileceğimiz bir kitap göremiyoruz, bulamıyoruz. ”Anavarza” diye bir akımın başlatılması gerekiyor. Anavarza küçümsenecek, görmezden gelinecek bir yer değil. Örnek verecek olursak: Adana toprakları içerisinde Anavarza’ya ait, Anavarza’nın tarihini okuyabileceğimiz veya öğrenebileceğimiz herhangi bir kitap görebilir misiniz? Yok, bulamazsınız. Benim bildiğim 1998 depreminde ”Anavarza’nın zafer takı yıkılıyor, aman ha!” dediler. O Anavarza zafer takının rölyesini (maketini) çizdiremedik. Adana olarak topumuz tüfeğimiz vardı. Odalar, sivil toplum kuruluşları… hepsi yanımızdaydı. Anavarza’ya şimdi gitmeye korkuyorum Anavarza’nın zafer takı yıkıldı mı yoksa birkaç küçük tahta parçasının desteğiyle mi ayakta duruyor? İçler acısı bir şey. Bu sadece örnektir. Birisi bu oluşum gibi buna benzer somut bir proje yaparsa örneği de aynı karnavalın temelinde yatan ruhtur.
Teşekkür ederim. Başarının formülü Sayın Ali Münif Yeğenağa’ya göre karnavalın temelinde yatan ruhtur, diyebiliriz. Adana’nın ilk on bir kuruluşu kimdir? Bu konuya vakıf Ali Münif Yeğenağayla bu konuyu konuştuk.