Sessiz bir kadındı annem.Konuşmaktan çok dinlemeyi severdi.Sessizliği babasına çekmiş.Benimki de anneme.Ama başbaşa olunca sıkıntıyla geçen çocukluğunu, babasına olan sevgisini, hastalandığında ona nasıl özenle baktığını ve çok şeyler anlatırdı bana.Özel idareden emekli Yolgeçen köyünden Nedim Efendi ile Romanya’nın Köstence’sinden göçüp gelmiş Yaşar Hanımın dört çocuğunun en büyükleriymiş annem Süheyla. Kardeşleri Necla, Mualla, Yusuf ZiyaBir gün anneme Orhan Veli’nin ” Dedikodu” adlı şiirini okumuş ve. ”anne yoksa Orhan Veli’nin vurulduğu Süheyla sen misin?’ diye takılmıştım.Nasıl da güzel gülmüştü.Ertesi gün bana vişneli ekmek tatlısı yapmıştı.Bir gün anneme babamla nasıl tanıştıklarını sormuştum.Ahbapları bir plan yapmış.Annemi sinemaya götürmüşler.Film başladıktan 5 dakika sonra babam gelip annemin yanındaki boş koltuğa oturarak benim bunları size anlatmama vesile olmuş.Yeri gelmişken babama bir kez daha teşekkür ediyorum.O koltuğa oturduğu için.Nisan ayının 26.günüydü.Güzel bir gündü.Bahar kokuyordu, kuşlar ötüşüyordu.Atölyede çalışıyordum. Telefon çaldı.Eve koştum. Sessizce gitmiş annem.Beni beklemeden.Aydın SihaySevgili dostlarım,arzu ederseniz ölümü bir kenara bırakıp cennetten, nurdan değil de hayattan söz edelim.Annelerimizden söz edelim.Ne dersiniz?