Bu sürdürülebilirlik işlerine kafa yormaya başlayınca, et yemeyi bıraktım. Sadece giydiklerimize değil yediklerimize de dikkat etmek gerekiyor, insanlığın en beter zamanında yaşayan bireyler olarak. Neyseki, bir Adanalı olarak eti bırakmak yeterince vizyoner bir hamle oldu kendi adıma.
Tavuk, ördek, tavşan, domuz gibi çeşitli hayvanları zaten tüketmiyordum. Bir kere bana söylemeden Tokyo’da at eti yedirmişlerdi, hiç mutlu olmamıştım öğrendiğimde. Et yediğim zamanlarda oğluma akşamları hikaye okurken, kuzular, koyunlar hikayede geçtikçe perişan oluyordum, iki yüzlülük gibi gelmeye başlamıştı. Çocuklara bütün hayvanları sevelim diyoruz.Ee peki sonra?
Derken baktım-ki hiçbir canlı ölmeden ben doyabiliyorum, sütü, peyniri ve yumurtayı da askıya aldım. Etobur olan kocamla, Vegan aktivist kızkardeşimin arası açıldı. Eti yiyen, yemeyeni -beni etkilemekle suçluyordu. Zaten Vegan aktivistler, hep alttan alarak onlara anlatacağız diye birbirlerine sözler veriyorlar, laf aramızda vizyonlarını pek beğeniyorum. Ama hayatımda ilk aşık olduğum adamın, birlikte yemek yeme keyfini elinden almıştım, haklıydı suçlu aramakta. Haftada 3 kez balık yapmaya başladı, kendi de farkında olmadan et tüketimini azalttı. Henüz ona söyleyemiyorum ama balık yediğimde hala kendimi biraz kötü hissediyorum.
Taa ki, haftasonu tadına baktığım halde kendimi ilk kez pek de kötü hissetmediğim Aslan balığının hikayesini duyana kadar.
Aslan balığı, Hint Okyanusu ve Büyük Okyanus’da yaşayan zehirli bir cins.Türkiye sularına Süveyş Kanalı ile giriş yapmış.Kanal olmasa kaldığı yerde onunla başedecek başka balıklar mutlaka vardır ama Akdeniz’de yok ve bizim balıkların yumurtalarını tüketiyor.
İğnelerinin insan ile teması sonucunda yanma ve solunum zorluğu görülebilir, hatta ölüme bile neden olabiliyor.
@susonabodrum ve @akdenizkorumadernegi hem denizlerimizin ve küçük ölçekli kıyı balıkçılığının korunması için hem de stokları giderek azalan yerli türlerimiz üzerindeki av baskısının azalması için kolları sıvayarak istilacı balıklarla menü hazırlamaya başlamış.
Belki etoburlara da, Veganlara da hitap etmeyecek bu hikaye ama ikisinin tam ortasında kalmış biri ve yediklerini sorgulayanlar için ideal… (Aslı Filinta)