Anne bu sabah nihayet uzay istasyonuna vardım.
Yolculuğum rahat geçti.
Sadece atmosferi geçerken biraz sarsıldım.
Kafam tavana vurdu.
Biraz acıdı.
Yolda, yaptığın yaprak sarmasını ve içli köfteyi yedim.
Balcan dolmasını dönüşte yerim inşallah.
Soğan da koymuşsun ama uzayı kokuturum diye yemedim.
Yolda terlersen sırtına koy diye verdiğin havlulara gerek olmadı.
Hiç terlemedim.
Uzayda benim de bir hatıram olsun diye verdiğin terlikleri uzaya bıraktım.
Onlar da yörüngeye girdiler.
İstasyona geldim ama henüz kenetlenemedim.
Pencereden el sallıyorlar ama beni içeri almıyorlar.
Listede adım yokmuş.
Sen de nerden çıktın? diyorlar.
Nerden çıktığımı söyleyecektim ama ayıp olur diye vazgeçtim.
Getir 55 milyon doları gir içeri diyorlar.
Üzerimde nakit yok.
Veremedim tabii.
Anne sana ibanımı gönderiyorum.
Bi zahmet atıver.
Bak nerden bulayım falan deme yoksa dönemem.
Burda kalırsam sonra bakkala kim gidecek.
Gerekirse bakkal Cemal amcadan borç alıver.
Ben gelince öderim. Belki de ödeyemem.
Merak etme burda keyfim yerinde.
Çok sessiz burası.
O adamın konuşmasını duymak istemeyenlere uzayı tavsiye ederim.
Anne ellerinden öpüyorum üzerime doğru bir meteor geliyor hemen kenara çekilmeliyim.
Oğlun Aydın
İstasyondakilere rica ettim fotoğrafımı çektiler.
Sana gönderiyorum.