Aydın Sihay, Bugün 12 Eylül

Her 12 Eylül’ de olduğu gibi izninizle bugün de paylaşmak istiyorum.
Unutulmasın çünkü o cehennem günleri…

Dışarı çıkınca iki toplum polisiyle burun buruna geliyorum. Sağımda duran uzun boylu, kilolu, esmer ve düşmanca bakıyor. Solumdaki ise zayıf, sarışın ve bakışı daha insanca .Kara polis ”hakkında ihbar var bizimle geleceksin” diyor. İçimde soğuk bir rüzgar esiyor. Her yanım buz kesiyor
………………………………………………..
Akşam eve giderken içimdeki
Adanalı aklımı çeliyor. ”Şöyle güzel bir kebap yesene” diyor. Kırmıyorum onu. Ara sıra gittiğim kebapçıdan içeri giriyorum. ”ACILI Bİ ADANA, YANINDA ŞALGAM DA OLSUN”
Yarın başlayacak sınavları düşünerek kebabı bitirip, hesabı ödeyip, dışarı çıkıyorum. ”hakkında ihbar var bizimle geleceksin”diyor kara polis. Sesi de kara çıkıyor. Didik didik arıyor beni. Neyse ki yakamdaki toplu iğneyi farketmiyor.O beni arayadursun olacakları düşünüyorum. 1-Yarın sabah statik sınavına giremeyeceğim. Çakarım. 2-Öğleden sonra kız arkadaşımla pastanede buluşacaktım..Ne düşünür acaba? 3- İki gündür heyecanla okuduğum romandaki katilin kim olduğunu öğrenemiyeceğim. Boşver. 4-Annem,”gelirken karakuş tatlısı istemişti. Anneciğime ayıp olacak.
Kollarıma girip bana tahsis edilmiş polis otobüsüne sürüklüyorlar. Kapının önüne gelip basamağa tam adımımı atacakken kibarlığım tutuyor, geri çekiliyor ve sevgili polislere ”önden siz buyurun” diyorum .Şaşırıyorlar. Ve anında kara polisin gözlerinde şimşekler çakıyor. Sol eliyle parkamın yakasına yapışıyor sağıyla da
burnumun üzerine güzel bir yumruk çakıp içeri fırlatıyor. Burnumdan kan fışkırırken şoför koltuğunda oturan polisin ayaklarına kapanıyorum. İki elim burnumun üzerinde yerden kaldırıp pencere kenarına oturtuyorlar. Yanıma boksör otururken sarışın polis önümdeki koltuğa oturuyor. Burnumdan şıpır şıpır kan akarken hareket ediyoruz. Tek katlı büyükçe bir binanın önünde duruyoruz. Boksör dışarı çıkan bir polisle konuşuyor. Başka polisler de çıkıp beni görmeye geliyorlar. Kendimi kafese kapatılmış bir maymun gibi hissediyorum .Şunlara dilimi çıkarıp nanik yapsam ne yaparlar acaba ? Acıma rağmen bu düşünce beni gülümsetiyor. Boksör gürlüyor ”ne gülüyon lan’?’ Gülümsemem yüzümde donuyor. Tekrar yola koyuluyoruz .Acım ve endişem gittikçe artıyor. Şimdi bunlar evi de alt üst ederler .Neyse ki iki gün önce bir yığın kitabı çantalara doldurup saklaması için neneme götürmüştüm. Nenem de annesinden kalma çeyiz sandığının dibine koyup, üzerine de kenarları dantelli örtüleri yerleştirmişti. Koymadan önce çantadan bir kitap alıp (Felsefenin temel ilkeleri/G. Pulitzer) ”aşk romanı mı?” diye sormuştu. Gülerek neneme sarılmış sevgiyle öpmüştüm.
Ellerim hala burnumun üzerinde, başım önümde gidiyoruz. Nereye?
Geri döner miyim acaba? Gidip de dönmeyen onca insanı düşünüyorum. Başımı kaldırınca sarı polisle göz göze geliyorum.”Sizden evi arayıp bilgi vermenizi rica edebilir miyim ?”
Başıyla ”evet” diyor. Telefon numarasını not alıyor. Umarım arar. Üç katlı çirkin bir binanın önünde duruyoruz. İndirip bir odaya kapatıyorlar. Bitkin, çaresiz ve umutsuzca bekliyorum.İçimdeki Adanalıya dönüp ”gördün mü yaptığını canın kebap istedi diye ne hallere düştüm” O da üzgün. Sessizce bekliyoruz.Telefon sesleri, hararetli konuşmalar ara sıra çığlıklar duyuyorum. Kapı açılıyor yaşlıca ve sivil giyimli biri giriyor. Morarmış ve şişmiş burnuma takılıyor bakışı. Yüzünü buruşturuyor. ”Oğlum şu saçını ve bıyığını kestir parkayı da çıkar üzerinden. Biri seni tehlikeli birine benzetip ihbar etmiş. Biliyorsun belki ihbarcılara ödül veriliyor’ ‘ve ”gidebilirsin” diyor. Oradan nasıl çıktığımı ve eve dönebildiğimi anımsamıyorum.
O günlerde eve geç dönen bütün gençlerin annelerinin yaptığı gibi annem kapı önünde beni bekliyordu. Kanlar içindeki halimi görünce bir çığlık atıyor.”Anne n’olur telaşlanma” diyorum.”Kazara burnum bir yumruğa çarptı”
Olayın sonuçları: 1-Statik sınavından çaktım. Ondan sonra girdiğim sınavdan da çaktım. 2-Pastane buluşması gerçekleşti. Beni morarmış burnumla gören kız arkadaşım şak diye bayıldı. 4- Romandaki katil meğer karşı komşusuymuş. 5-Ne zaman o kebapçının önünden geçsem yediğim kebaptan daha büyük bir acı kalbimi acıtır. 6-Kendisine saklaması için bıraktığım kitapları okuyan nenem sıkı bir devrimci oldu çıktı. Ne zaman yanına uğrasam o acı kahvesini ben ballı sütümü karşılıklı yudumlarken mesela; ”Küba devriminin ABD üzerindeki siyasal ve ekonomik etkileri”gibi konuları tartışıyoruz.

Küçük bir not: Yukarıda anlatılan olay hayali bir ülkede geçmiştir ve kişiler de tamamen uydurmadır.
Adana’dan Aydın Sihay yazdı. Okuyanın gönlü şen olsun.

Fotoğraf: Koray Özözen