AZİZ PAVLUS’UN TARSUSLU OLMASI BİR TESADÜF DEĞİLDİ /ALİ İHSAN ÖKTEN

Hazreti İsa, Hıristiyanlığı kurdu. Ancak Aziz Pavlus olmasaydı, Hıristiyan dini en iyi ihtimalle birkaç yüzyıl içinde yok olurdu ya da İsa’nın istediği gibi bütün dünyayı kendi inancına davet edemeyecek kadar yalıtılmış kalırdı. 

Hıristiyanlığın dünyaya yayılmasında en fazla etkisi olan kişinin İsa’nın havarilerinden ziyade Tarsuslu Pavlus’un olduğu  söylenir. Pavlus’un ise Tarsus’ta dünyaya gelmesi tesadüfi değildir. Tarsus, doğası ve koşulları gereği en doğru seçimdi. Çünkü Tarsus, o dönemde tüm kurumlarında doğulu ve batılı karakteri en iyi biçimde ve hemen hemen tümüyle birleştirmiş olması gerçeğinde yatıyordu. O güne kadar birçok imparator tarafından doğuyu ve batıyı birleştirme fikri Tarsus kent devletinin doğu ve batı ruhunun bir arada yüksek düşünce eylem düzeyine ulaştığı birleşik bir toplum oluşturmada, o zamanın diğer kentlerinden daha başarılı olmuştur.

Resim-1-Tarsus’lu Aziz Pavlus

Pavlus’un yaşadığı zamanda bu kent Roma’nın Suriye Kilikyası’nın başkentiydi. Roma’nın vergilerinden muaf olan, zengin, ayrıcalıklı ve okullarıyla ün salmış bir kentti. Ünlü gezgin Strabon, Tarsus’daki kültür yaşamı hakkında oldukça ayrıntılı bilgiler vermektedir. Strabon; birçok filozof, dil bilgini ve şairlerin Tarsus’ta yaşadığını, onların kültür hayatına olan etkilerini, her konuda büyük bir gelişme içindeki Tarsus’un bir bilim ve üniversite kenti olduğunu, halkın felsefeye ve diğer bilim dallarına büyük ilgi gösterdiğini ve bunları öğrenmeye istekli olduklarını; Tarsus’un bu konuda İskenderiye ve Atina’yı geçtiğini yazmaktadır. Strabon’dan, Tarsus’ta eğitim görenlerin yerli halktan olduğunu ve yabancıların nadir olarak geldiğini, eğitimini bitirenlerin bir kısmının yabancı ülkelere giderek orada eğitimlerine devam ettiklerini öğreniyoruz. Ayrıca Tarsus da stoaik filozoflardan Antipator, Arhedemos, Nestor, Athenedoros kentleri dolaşarak okul açan Phutiades ve Diogenes, edebiyatçılardan Artemidoros ve Diodoros, Dionysides’in yaşadığını yazar. Strabon, Tarsus hakkında verdiği bilgilerin sonunda Roma kenti olan  Tarsus’un özellikle zamanın en önemli kültür şehri olan  İskenderiye’den gelen alim ve filozoflarla dolu olduğunu belirtir. Bu bilgilerden Tarsus’un ticaret kenti özelliği yanında kültür ve üniversiteler kenti de olduğunu da ayrıntıları ile öğrenirİz.

Resim-2: Strabon’un Geographica eseri

Pavlus işte böyle bir kentte doğmuştu ve tüm bu ayrıcalıklara sahipti. Ancak bunlar arasındaki en önemli ayrıntı Pavlus’un bir Roma vatandaşı ve Yahudi olmasıydı. Çünkü o dönemde Romalılar herhangi birini kolay şekilde vatandaşlığa almazlardı. Roma İmparatorluğunun topraklarında yaşayan çok az sayıda kişi bu vatandaşlık ayrıcalığına sahipti. Pavlus üstelik bu vatandaşlık konumuna ailesi aracılığıyla sahipti ve bu onu sonradan vatandaş olmuş bir kişiden de üst konuma getiriyordu. Tanrı, Pavlus’u kendi hizmetinde kullanırken ona verdiği bu vatandaşlık armağanını da kullandı.

Resim-3:Eski Tarsus

Aziz Pavlus, “Galatlar’a Mektub”unun girişinde kendi yaşamının tarihsel  bir özetini verir. Yaşamının belli başlı safhalarını anlatır. Yanlışlıklar ve bilgisizlikler hiç yoktur. Yalnızca, doğruluk bilgisinin  ve dünyanın gerçek doğasının geliştiği yetkinliğinin basamaklarını anımsar. Yahudiler arasında bir lider ve bir şef olduğu, zihninin Yahudi fikirler, arzular çemberi içinde kapalı kaldığı uzun yılları kısa bir cümleyle özetler; kariyerinde çağ açan olaya, yaşamının gerçek başlangıcına geçer, “Beni daha anamın rahmindeyken seçip lütfuyla çağıran Tanrı, inançsızlara müjdelemem için oğlunu  bana göstermeye razı oldu.

Resim-4:Saint Paul veya Tarsuslu Aziz Pavlus

Pavlus, Yeni Antlaşmada ve kilise tarihinde de çok önemli bir rol oynayan kişidir. Pavlus’un kilisenin kuruluşunda ve büyümesinde, Tanrı’nın lütfunun ve öğretisinin kiliselerde uygulamaya geçilmesinde önemli bir rolü vardır. Tarsus, Aziz Pavlus’un yaptığı bu seyahatler sayesinde Kudüs’te yapılan baskılarla yok olma tehlikesi geçiren Hıristiyanlığın ilk kilise toplulukları halinde ortaya çıktığı ve tüm dünyaya yayıldığı bir köprü haline gelmiştir. Aziz Pavlus Kilisesi Kudüs’teki Kıyamet Kilisesi’nden sonraki en kutsal kilisedir. Pavlus’un doğum yeri olarak bilinen Tarsus, Saint Paul Kilisesi ve kuyusu olarak bilinen Aziz Pavlus Kilisesi ve Kuyusu ile kutsal bir merkez olarak, mevcut geleneksel kent dokusu ile bütünleşmiş biçimiyle, dünya mirası listesindedir.

Resim-5:Saint Paul Kilisesi

Resim-6: Saint Paul Kuyusu

https://www.altinrota.org/yazilar/roma-imparatorlugu-doneminde-kilikyanin-iki-baskenti-tarsus-ve-anavarza/104