Belki de , Bu Dünyada O Cennet – Emre Toğrul

Emre Toğrul

İlginç bir matematiksel sapmadır, azın çok olduğu durumlar.
Bazen biriyle birlikte geçirdiğiniz onca yaşanana, onca konuşmaya,
Paylaştığınız onca vakite, materyale, tüketilen oksijene rağmen,
Gerçek bilincinizde en küçük kırıntısı kalmaz. Uçar gider.
Oysa, öyle insanlar vardır ki hayatınızda, iyikilerimiz,
Bir kelimesi, bir yakaladığınız ortak bakış, beş dakikalık zaman,
Ömrünüzün her anında cebinizde durur, kulak arkası kalemi olur.
Sanırsınız ki gece gündüz, bir ömür diz dize yanyana geçmiş.
Benim de kızkardeşimle öyle, azı çok eden bir ilginç bağım vardır.
Ne dese, işaret etse; bilirim ki arkasında koca bir hazine bekler beni.
Yine bir gece yarısı, beş dakika konuşmayla yenileyiverdi zihnimi.
Amerika’da yıllardır ırkçılıkla ilgili çalışan Hande ile son olayları,
Ayrımcılığın altındaki değiştirilmesi çok zor insani faktörleri tartışırken,
Umutsuz ve çözümsüz yargıma, çok farklı bir açılımla neşter attı.
‘’ Emocuğum, ya bu dünyaya doğmamış ama buraya ölmüşsek ve,
Ya görevimiz, cenneti ya da cehennemi bu dünyada yaratmak ise’’.
Gece 01:30 da bunu bana söyleyip ; ‘ tatlı uykular’ la vedalaştığında,
Ben Willie Nelson’dan ‘You’re always on my mind’ı dinliyordum.
Sonrası, sabah sporuna dek az uykulu muhteşem bir düşünce çukuru.
Epigenetik, quantum fiziği gibi alanlardaki yazarlara yoğun ilgisi nedeniyle,
İnsanı ‘’ virtual reality soup’’, ‘’ sanal gerçeklik çorbasına‘’ benzetip,
Bilincin bir enerji olduğunu ve biyolojik vücudunda bir yayın aracı gibi,
Dış sinyallerden topladıklarıyla bir enerji alanı benzeri ‘sen, ben’ yarattığını,
Kişiliğin de buna göre düşünüp, davranıp, hissettiğini anlatıyor bana.
‘Heaven on Earth’ tabir edilen dünyadaki cenneti ararken,
Dünyayı cehenneme çeviren bilinçaltı ayrımcılık duvarına toslamamızı,
Kreatif bilinç ve toptan sorumlulukla yaşayamamamızla gelişen,
Ve bilinçaltı enerjiden oluşan olumsuzlama çıktısına bağlıyor.

∞Ω∞

Çok kısa bir ifadeyle sadeleştirirsek bu dünyadaki mevcut durumu;
Yaratma bizim elimizde, ama proğramlanışımız farklı ellerden maalesef.
Sınır çizgisi, yani bilinçlenmek denen olay,
Şuuraltımızın programlanmalarıyla örtülmüş kapasitemizin ,
Günışığına çıkamayan o yaratıcılığımızın, keşfedilip ışığa çıkması.
Bir çocuk düşünün ki, hayalinde yarattığı dünyada oyun oynarken,
En basit edevatları, benzetme yaratıcılığıyla bir dünyaya çevirebiliyor.
Biz ise, bir yandan proğramlanmış halimizle yaratıcılıktan uzaklaşıyorken,
Bir yandan da onları, yaratıcılıklarını öldüren oyuncaklarla kandırıp,
Bilinç enerjilerini, bilinçaltı şartlanmalarla yok ediyoruz.
Ölçütler, formüller, sabitler, değişkenler ve illaki kurallar içinde,
Kendi toplumu içindeki norm denklem neyse ona proğramlanan insanın,
Yaratıcı olabilmek ve dünyayı cennete çevirebilmek için,
Ne büyük duvarları, eşikleri, iklimleri aşması gerek değil mi?
Irkçılık, renkçilik, bizden sizdencilik, ötekicilik gibi ayrımcılıkları yapmamak,
Yaratıcılıkla tüm insanlığa eğilebilmek ne kadar meşakkatli değil mi?

∞Ω∞

Hande’nin akıldanelerinden Bruce Lipton bunu şöyle tanımlıyor;
‘’Your life is a printout of your subconcious mind’’.
Yani, biz yaşadığımızı sansak da, hayatımız aslında yaşanıyor.
İnsanlar günlük hayatta zihinlerini bilinçli olarak %5 kullanırken,
Yüzde doksanbeş bilinçaltı proğramlanmaya göre yaşıyoruz.
Hayatınızda olan şeylere ve yaşadıklarınıza, tercihlerimize bakın ,
Bize yüklenilen proğram onları desteklediği için tercih ediyoruz.
Proğramlanmış bilinçaltı ilk 7 yaşımızda bir çeşit hipnozla kurgulanırken,
Sonrasında tekrarlarla proğram pekişiyor, alışkanlığa hizmet başlıyor.
Bu yüzden sürekli aynı hataları yapıyor, aynı yöne gitmeyi zorluyor,
Aynı hayatı tekrar tekrar yaşıyor ve yaşatmaya çalışıyoruz.
Yaratıcı bilinç ise öğrenmeye aç, özgür ve istekli yanımız,
Gerçekle öğretiyor, öğreniyor, sürekli insanı yenilenmeye zorluyor,
Ve tekamülde birleştirip, dünyada bir ortak cenneti hedefliyor.
Ancak ne yazık ki, bilinçaltı proğramlanmamızın kurbanı olarak yaşıyor,
Salt kendi hayatlarımızın bile bilinçli yaratıcıları olamıyoruz.
İşte belki de kızkardeşimin işaret ettiği gibi, bu dünyaya doğmayıp,
Bu dünyaya öldüğümüzü düşünürsek, cennet de cehennem de burada.
Ama bu dünyayı bilinçli yaratıcılığın cennetine çevirmek elimizde iken
Bilinçaltı proğramlamaların çıktısı olan büyük bir cehenneme çeviriyoruz.
Aşağıladığımız, empati yapamadığımız, ötekileştirdiğimiz ne varsa,
Bizim zihnimizin %95’ini oluşturan bilinçaltı programlamayla çeliştiği için.
Ve benzer proğramlanmış beyinlerin ortak alışkanlık ve tekrarları sonucu,
Doğrudan ya da dolaylı ayrımcılık ile dekore edilmiş cehenneme hoşgeliveriyoruz.
Bazen ölçüsel olarak az gibi gelen, ama çok etkili insanlar vardır hayatınızda,
O denli derin ve köklü bir yarayı bile, bir çırpıda sadeleştiriverir,
Aynı programdan çıktığınız halde, özgürleştiriverir zihninizi, yaratıcılığıyla.
Dünyadaki cennet dedik ya, işte o cenneti bir çırpıda gösteriverir size,
Az zamanda, iki dakikada, iki kelimeyle…