Susmak bilmeyen bir gevezedir bilincimiz, vıdı vıdıcı.
Vücut denen makinenin içinde, her Allahın günü yankılanan,
Milyonlarca duygusal bilgiden anlam çıkarmaya çalışan bizleri,
Ürettiği iç seslerle gözlem, analiz, yorum üçgenine tıkan,
Geveze bir yaşdaşımızdır, arsız bilincimiz.
Susmak bilmeyen , çok da güvenilir olmayan bir anlatıcıdır.
Bizi soktuğu kabul ya da red çarkını öyle bir döndürür ki,
Değerlendirme ve yargıların karmaşık silindiri başımızı döndürür.
O, bir o yandan, bir bu yandan konuştukça yoğuşan düşüncelerimize,
‘’ Anam sus bi otur, bir es ver, herşeye karışma’’ diyemezsek,
Düşüncelerimizi duygularımızla uzlaştırma eğilimine duçar oluruz ki,
İnsan makinesinde üretilen her türlü enerjiyi sömüren de budur zaten.
Victor Emil Frankl , zihnin ve bilincin bu biteviye gevezeliği içindeyken,
Uyaran ve tepki arasındaki olağanüstü zaman birimine dikkat çekerek,
O boşlukta, asıl gelişimimiz ve özgürlüğümüzü simgeleyen tepki seçimine atıfla,
‘’Duygusal Çeviklik’’ denen muhteşem kavramı betimler.
Duygusal çeviklik gevşemekle, sakinleşmekle ve daha anlamlı bir yaşam sürmekle alakalıdır.
Duygusal uyarı sisteminize nasıl tepki vereceğinizi seçmekle ilgilidir.
Hızla değişen karmaşık dünyamızla baş etmede, dinamik esneklik demektir.
İşte bu yeni zekilik tarifi olan, duygusal çevikliği yakalamış insanlara hayranım ben.
Yüksek stres düzeylerine ve aksaklıklara katlanabilirler, engelleri kolaylarlar,
Hem de bunu yaparken ilgili, açık ve anlayışlı kalmaya devam ederler.
Hayatın her zaman kolay olmadığını anlarlar, üstelik bize de anlatırlar,
Ama en fazla önem verdikleri değerlerine denge ve ahenkle uygun davranmaya,
Bu arada uzun vadeli, büyük hedeflerinin peşinden de koşmaya devam ederler.
Duygusal çeviklik, amaçlarınız ve değerlerinize uygun bir şekilde yaşamanız için,
Davranışlarınızı sürdürerek veya değiştirerek anın içinde olmanıza izin veren bir süreçtir.
Bu süreç zor duygulara veya düşüncelere aldırmamakla ilgili bir şey değildir.
Bu süreç, duyguları ve düşünceleri gevşek bir şekilde tutarak,
Onlarla cesaretle ve şefkatle yüzleşmek, sonra da büyük şeyler başarmak için,
Onların yanından geçip gitmekle ilgilidir.
Yani vıdı vıdıcı, geveze bilince haddini bildiren insanlardır onlar…
∞Ω∞
Sevgili dostlar, ‘’ emotional agility’’ denen enfes bir kavram konumuz bugün.
Çektiği büyük zorluklara rağmen hayatta kalan, büyük işler yapabilen,
Yada herşeye rağmen akışta ve anda kalarak aynı sürede ama bizden uzun yaşayan,
Tüm zaman, enerji ve kapasitesini maksimumda kullanabilen insanların ortak paydası.
“Kendini göstermek” denen; düşüncelerinizle, duygularınızla ve davranışlarınızla,
İstekle, merakla nezaketle yüzleşmek anlamına gelen bir mucizeyi keşfeden,
Bu düşünce ve duyguları ister gerçekliğin doğru yansımaları,
İsterse gerçeğin zararlı çarpıtmaları olsun,
İki durumda da kim olduklarının bir parçası olduğunu kavrayıp,
Onlarla birlikte çalışıp ilerlemeyi öğrenebilen insanlardan bahsediyorum.
Bu insanlar düşünceleri ve duygularıyla yüzleştikten sonra,
Onlarla aralarına mesafe koyup hepsini oldukları gibi,
Yani sadece düşünceler ve duygular olarak görmektedir.
Her şekilde yola devam etmek bu insanların en belirgin özelliği,
Ve her etkide kendilerini toplayıp, zihinsel süreçlerinizi yatıştırdıktan,
Düşünceleri ile kendileri arasında gereken boşluğu yarattıktan sonra,
Aslında onları onlar yapan özlerindeki değerlere,
Ve önemli amaçlarına hemen odaklanmaya başlayabiliyorlar.
Çünkü ‘’ emotional agility’’nin, duygusal çevikliğin nihai hedefi,
Mücadele ve gelişim hissini ömür boyu canlı ve iyi tutmak dostlar…
∞Ω∞
Bu Pazar sohbetimizin konusu; yetkilimiz kim sorusu dostlarım.
Biz, bizi yöneten düşüncelerimizi şekillendirirken hangi yöntemi kullanıyoruz.
Çoğu insan zihni gibi, düşüncelerimiz tipik bir şekilde hızlı, otomatik, çabasız,
Bağlantılı ve örtülü mü, yani anlık içe bakışla ulaşılamaz durum da mı?
Ki genellikle çok fazla duygusal yük taşıyıp ve alışkanlıklarla yönetilen,
Sonuçta hayatın bizi kolaylıkla oltasına taktığı grupta mısınız?
Yoksa düşünceleri daha yavaş ve daha bilinçli olan,
Çok daha fazla çaba ve daha derin bir dikkat seviyesiyle yaşama odaklanmış,
Aynı zamanda daha esnek ve bilinçli olarak koydukları kurallar sayesinde,
Tutku ve sebat arasında dişin derisi kadar ince ama etkin bir denge kurmuş,
Kolaylıkla oltaya takılmayan, oltasını kendi tutan grupta mı?
Konuşmak ve anlatmak çok kolay dostlar, zor olan başarmak…