Bir Cumhuriyet Kutlamasının Ardından – Emre Toğrul

Emre Toğrul

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı çok coşkulu kutlandı.
Tüm Türkiye’de, Cumhuriyete gönül vermiş hemen herkes,
Cumhuriyetin kazanımlarını, hak ve özgürlüklerinin değerini,
Hele de gelecek için hayal kurabilme şansını bilenler,
Sıkı sıkıya sarıldıkları ilelebet Cumhuriyetimizin yıldönümünü,
Büyük bir içtenlikle ve doyasıya kutladılar.
Okullar ve sokaklardaki tören, geçit ve etkinlikler,
Kurtuluşu ve bağımsızlığı imgeleyen teatral bir düzen içinde,
Adeta Cumhuriyet kültürü gelenek ve görenekleri içinde,
Ortak bir terbiyenin sesi ve beden dili olarak ortaya kondu.
Ben de minik oğlumun Cumhuriyet coşkusuna katıldım.
Kadim Tarsus’un, 131 yıllık eğitim yuvası TAC’nin SEV İlkokulunda,
Doksanaltı yıllık sevgili Cumhuriyetimizin doğum gününü kutladık.
Eminim, bu harika ülkenin birçok şehrinde benzer olgular vardır,
Ama bazı kentlerin yeraltındaki kısmı o denli muhteşemdir,
Yerüstünde ise, o tarihin ipuçları olan öyle yapılar vardır ki,
Olduğu mütevazi görüntüsüne rağmen, hiç yaşlanmaz o kent.
Tarsus ve onun simgesi birçok tarihi yapı, hep bu hissi uyandırmıştır.
Neolitik devirden tunç devrine, oradan tüm çağlara uzanan yapıların,
Belki en yenilerinden biri 108 yıllık TAC Stickler binasının yanıbaşında,
Onbin yıllık bir tarihin üstünde, eşsiz Gözlükule höyüğünün dibinde,
131 yıllık bir eğitim yuvasında, 96 yıllık ilelebet Cumhuriyeti kutlamak.
Dünyanın en iyi okul mimarilerinden biri olarak seçilmiş bir binada,
Üstelik de bir gösteriden çok, Cumhuriyet bilincini simgeleyen,
Çocukların bizzat fikren katıldığını gösteren bir töreni izlemek çok hoştu.
Kırmızı beyaz kıyafetiyle, kürsüden duygu seline engel olamayan,
‘’Bizler kolay kazanılmayan bir Cumhuriyetin çocuklarıyız,
Korumak istiyorsan, oturduğun sıradan başla işe, yürüdüğün yoldan,
Baktığın, gördüğün, duyduğun herşeyden’’ diye yol gösteren müdiresinden,
Verilen görevi olgun bir insana özgü bilinçle yerine getiren,
Sahnedeki en küçük talebeye kadar herkesin farkındalığında kaldım ben.

∞Ω∞

Sevgili dostlar, eminim ki hemen hepimiz benzer duygularla,
Bir anaokulunda, işyerimizde, sokakta ya da sadece kalbinizde,
29 Ekim, cumhuriyetimizin ilan edilme bayramını kutladınız.
Çağdaş bir millet, birlik ve bütünlüğünü dil, ortak bir kültür ve tarih,
Kuvvetlerin ayrılığı ilkesini benimsemiş adilane bir yapı,
Sosyal haklar ve vatandaşlık kavramı üzerine kurulabilen, ve,
Onları güvence altına alabilen bir hukuk devleti çerçevesinde oluşabilir.
Bu koşullara sahip bir millet ve demokrasi, çağdaş bir devletin,
Yani cumhuriyetin olabilmesinin ön koşuludur.
Batılılaşmaya, uygarlaşmaya çalışılırken kuşatılan, tüm kalelerine girilen,
Baskı altında olan, yok edilmek istenilen, tarihi başarıları göz ardı edilen,
Çeşitli zorluklar, yokluklar içinde verdiği mücadeleden başarıyla çıkan ulusa,
Yoksulluk, sefalet ve sosyoekonomik hiçlik içinde çıkılan uzun savaşlar sonrasında,
Herşeyiyle yeni kurumlar gerektiren Cumhuriyet rejiminin benimsetilebilmesinin,
Örneği olmayan bir cesaret ve güven gerektirdiği hepimizin takdiridir.
Bugün hoşgörü, insan hakları, özgürlük, sosyal adalet gibi kavramların,
Çağdaşlığın ölçütü olarak kabul gördüğünü ve bu değerlerin,
Cumhuriyet ve demokrasi sayesinde kurumsallaştığını düşünürsek,
Bu bayram coşkusunu, evrensel değerleri kabul edip içselleştirirken,
Bağımsızlığımıza, birlik ve bütünlüğümüze sahip çıkma olarak görmeliyiz.

∞Ω∞

Ülkemiz ve tarihini düşündüğümüzde Tarsus’tan çok farksızdır üstyapı.
Eğer Tarsus’u fiziken ve fikren kazabilsek, alttan insanlık tarihinin,
En ihtişamlı sosyokültürel hazinelerini simgeleyen yapılar çıkacaktır.
İnsanın, akli tekamülünün her enstrümanına ait izlerdir bunlar.
Altında insanlığın tarihiyle eş bir kök barındıran konumuyla,
Yüz yıla yakındır varlığını sürdüren yeni Türkiye Cumhuriyeti de,
Tıpkı önderinin tarif ettiği gibi payidar kalmaya layık bir ihtişamda.
Bulunduğumuz coğrafyanın aşağısı yukarısı sağı solu ve ötesine bakınca,
Nasıl yıkılmaz sağlam temeller üzerinde durduğumuzu,
Ve aslında emanetçilerin hiç te yabana atılmayacak bilinçte olduğu aşikar.
Evlerden okullara, yüreklerden sokaklara taşan ortak şuurla,
Her geçen yıl daha sıkı sarılmamız gerekiyor ilelebet Cumhuriyetimize.
Tıpkı oğlumun haftalarca çalışıp, büyük heyecanla söylediği cümledeki;
‘’Samsun’dan geliyordu sesi, Amasya’dan, Sivas’tan Erzurum’dan,
Evet duyuyorum’’ ifadesiyle eşleşen bir heyecanla sarılmak gerek.
Cumhuriyetimiz ile kazanılan değerlerin ve elde edilen ilerlemenin,
Gerçek anlamda ve içselleştirilmiş bir kavram olarak yerleşmesi için,
Bu tür kutlama ve törenlerin, angarya ve gereksiz sıfatlarından kurtarılıp,
Tüm samimiyet ve içtenliğimizle katıldığımız etkinlikler olması gerekiyor.