Dopo La Quarantena (Karantinadan sonra) – Emre Toğrul

Emre Toğrul

Öğretmenle öğrencinin sosyal ve fiziksel yakınlığı olmadan,

Bir soğuk bilgisayar ekranından, salt iki duyuyla yapılan sanal eğitimin,

Okulun, öğretimin ve eğitimin asla yerini tutmayacağına inananlardanım.

Öğrenmeyi öğretmenin, öğrenileni kavratmanın, kavrananı kullanmanın,

Kısacası öğretmenliğin, insanın yücelmesinde ne denli elzem olduğunu,

Bizzat ve sıkıntı içinde yaşayarak anladığımız günlerdeyiz.

Küçük oğlumun uzaktan ekran eğitimini bu endişeler ile izlerken,

Ve eğitimcilerinin, çaresiz sosyal ve fiziksel mesafe engeline karşın,

Nasıl büyük bir çabayla, bu yüce amaç için çırpındıklarını görünce,

Eğitimin, çok özel parçalardan oluşan kutsal bir bütünlük olduğu,

Okul ve sosyal birliktelik olmadan bunun asla sağlanamayacağı aşikar.

İngilizce eğitmeni olan ve ayrıca harika bir İtalyanca öğrenme kitabı yazan,

Oğlumun hafta sonu çalışmalarını paylaştığı eğitimcilerinden biri,

Sevgili Ülgen Ünaldı, sosyal medya sayfasında, bütünlüğün harcını,

Öğretmen öğrenci sosyalleşmesinin insani yönünü öyle bir anlatmış ki,

O yazıyı burada sizlerle paylaşmadan edemedim, sevgili dostlar.

●●●●○○○○●●●●

Dopo La QUARANTENA

Quarantena İtalyanca’da karantina anlamının dışında,
Kırk günlük süre anlamına geliyor, quaranta (kırk).
Karantinadan çıkacağız, biraz bocalayacağız başlarda,
Ama dört elle sarılacağız hayata ve sevdiklerimize yeniden.
E dopo un certo tempo (belli bir zaman sonra da)
Anılarımıza dahil olacak tarihe geçecek olan bu günler.
Kaybettiğimizi sandığımız bu qualche (birkaç) aydan kazançlı çıkmak,
Bizim elimizde ve sanırım herkes bu yönde bir düzene girdi.
Però (ancak) sosyalleşme özlemi dayanılmaz, birbirimizi çok özledik.
Geçen gün telefonda; “Evden çıkınca ilk sana geleceğim” diye,
Özlemini dile getiren minik öğrencim Emre’ye söz verdim ben de,
‘’ İlk sana sarılacağım diye.’’ Biz çok sarmaş dolaş ders yaparız.
İlk derslerimizde hafif yüz göz olmaya başladığımızda,
“Yok artık, tepeme çıksaydın bari” dedim ve Emre bunu,
Bir davet olarak alıp anında üzerime tırmanıp tepeme çıktı.
Da allora (o zamandan beri) rutinimiz oldu bu,
Her buluşmamızın sonunda, ‘tepe’ resimleri ve videoları çekeriz.
Ve hafta sonuna kahkahalarla başlarız.
Ay dünyanın, o da benim uydum. Uydusuz kalmış gibiyim şu ara.
L’anno scorso (geçen yıl) bu günlerde yaptığım bir kolajı gönderdim ona,
“Ah ah, eski zamanlar” yazmış cevap olarak!
Emre’nin babası da Emre ve arkadaşım.
Due anni fa (iki yıl önce) oğlunu tanıştırmaya getirdiğinde
Baktım sürekli ‘’Ülgen şöyledir, böyledir, bak abinin de öğretmenidir’’,
Gibi sözlerle beni övüyor, beğendirmeye çalışıyor.
Zaten ben, o cin bakışlardan subito (hemen) anladım zorlu bir mülakata girdiğimi,
Ağzımdan çıkan her lafın, müthiş bir beyinde anında analiz edildiğini,
Kafasına yatmazsa derse gelmeyeceğini.
Ağabeyi Emir’le de az hukukum yok.
Aynı zengin iç dünyayı, aynı pırıltılı zekayı,
Aynı sevecenliği gördüm o gözlerde, hissettim o duruşta.
Mülakat bittiğinde iyi geçmiş gibi gelir, sonucu kestiremezsiniz ya,
Benimki de öyle geçti. Dopo una settimana (bir hafta sonra) ise,
Ders günü ve saati planlamak için aradıklarında çok sevindim.
Hayatıma yeni bir colore (renk) gelecekti. Ve sanırım mülakatı geçişim;
“Sen uzaydan gelenlere ders veriyor musun?” sorusuna verdiğim
“Ben hep uzaylılarla çalışıyorum zaten, dünyalılarla işim olmaz” cevabımlaydı.
Derslere başlar başlamaz Emre beni eğlendirmek gibi bir misyon edindi.
Sık sık “Seni en çok ben mi güldürüyorum?” sorusuyla onay alır.
Diğer öğrencilerimle müthiş bir sevgi rekabetinde,
Ders öncesi ve sonrası rastlaştığı koca abi ve ablalara meydan okur, laf atar.
“Seninle geçirdiği her dakika bu çocuğa çok iyi geliyor” diyor baba Emre.
Ben de kendi adıma daima aynı cümleyi kuruyorum her ortamda,
“Bu çocukla geçirdiğim ogni minuto (her dakika) bana çok iyi geliyor.”
Şimdilerde enerjisini, evde kurduğu Survivor parkurunda harcayarak ,
Bu yeni hayata adapte olmaya çalışıyor Emre Jr.
Bize iyi gelen ve bizim iyi geldiğimiz sevdiklerimize bir an evvel kavuşup,
Doya doya sarılabilmek dileğiyle!
Not: Öğrencilerimi tepeme çıkardığım doğrudur.
Onlar benim başımda tacım, yaşamak için onların sevgisine muhtacım.

●●●●○○○○●●●●

İnsanı, insanın eğitmesi ne kadar önemli sevgili dostlar!

Uzaktan, mesafeli, sanal sanal olacak bir iş değil bu eğitim.

Öğretim bilgi naklinin, eğitim talim ve terbiyenin çok ötesinde,

İnsani tekamülün yapıtaşlarını biraraya getirme sürecidir.

İnsan olmanın en ayırdedici olmazsa olmazı, sevgi ve samimiyet olmadan,

Bir verinin bilgisayara işlenmesi tarzında sunulan enformasyonun ve ölçmenin,

Bir ömrünü, insan olarak yaşamak zorunda olan çocuklarımıza faydası nedir?

Ha, insanlığın lüzumu yok ise, sözün bittiği yerdeyiz…