Emre Toğrul, Bir Bayram Günü O Eve Geri Dönersen

‘’Şarkılar yorar, beklemek yorar, özlemek yorar , affetmek yorar,
Hoş görmek, boş vermek bile yorar ve insan susar,
Her şeye, herkese rağmen elinden gelen tek şeyi yapar; bağıra bağıra susar..’’
Nazım Hikmetin dizeleriyle uyandım bu bayramın son sabahında,
İlk defa hep beni bekleyen büyüklerimin tamamını kaybetmişliğin içinde,
Neredeyse 100 senedir orada duran yayla evinde.
Bu sefer ben bekledim, belki gelinir diye, beklemek ne külfetliymiş arkadaş.
Ve geldi canımın içlerinin bir çoğu, kavuşabilmek ne zahmetliymiş arkadaş.
Benle olamadığı için arayıp hasret dolu sevgi sözcüleri veren can da cabası,
Sitem etti bir çoğu neden biz yokuz diye, gönül nasıl uçsuz bucaksızmış arkadaş.
Neyse uzamasın, bugün yerine oturdu, çok eski bir yazımla selamlarım hepiciğinizi.
●●●●○○○○●●●●
Birgün o eve geri dönersen, ana-baba, dezze, nene evine,
Ve kaybetmişsen eğer tüm evdekileri,
Öncesinde mutlaka taş eve de uğra, şimdilerde kaldıkları,
Önce derin bir nefes al, sonra içten bir dua ile birleş onlarla,
De ki, ‘’ne güzelmiş her şey, bana mı öyle geliyor yoksa’’…
∞Ω∞
Bir yaz, mesela bir kurbanda, uğrarsan o cumbalı eve,
Kapıdan girer girmez seni karşılarsa o yıllar,
Sakince dur, kıpırdama, bırak kucaklasınlar.
Sırtında ter, kalbin küt küt, gözde iki damla yaş,
Söyle ki, ‘’çok mutluydum, sarılın bana anılar’’…
∞Ω∞
Eğer gün gelirde, yoksa kimse, yitip hepsi gitmişse bile,
Yinede git sen o eve, ağır ağır yürürken pencere kenarı kanepeye,
‘Pal Sokağının Çocukları’nı’ göreceksin bakınca kütüphaneye,
Sana her şeyi öğreten kadını, belleten adamı an.
Anla ki neden derlerdi; ‘’oğlum değmez bu kadar üzülmeye’’…
∞Ω∞
Bir soğuk günde, ısınmak için girersen kapıdan geri,
Bedenleri temelde, ruhları anılarda sevdiklerin karşılar seni,
Arka penceredeki rüzgarda, çeşmeden damlayan suda sesi,
Dolaşırken karanlık, yorganlı odalarda, duyacaksın sıcak nefesi,
Dinle mutlaka, derler ki; ‘’evladım bu kasvette neyin nesi’’…
∞Ω∞
Bir bayram günü mesela, girersen o eski kapıdan,
Bomboşsa ziyafetler çekilen o gülağacı masa,
Işık sızıyorsa tahta panjurdan ve bütün ihtişamıyla toz parlıyorsa,
Kıyamadığın örümcek ağlarına, elinle dokun o tozdan anılara,
Düşün ki, tertemizdi ve parlıyordu bir zamanlar onlarda.
∞Ω∞
Eğer okkalı bir sorunsa dimağındaki, tökezse ayağındaki,
Hatırla hemen o evi ve o evdekileri,
Nasıl halledilirdi her sorun, olmasa da geçer akçesi.
Uzan eski ceviz yatağın bir köşesine huzurla, güvenle,
Bu puslu anılar evinde, tekrar kucaklaş kendinle.
∞Ω∞
Eğer hiç neden yokken sıkıldıysa için, nedensiz uğra o eve.
Farzet sofada ve gülerek bekliyorlar, el sallıyorlar sana,
Çabucak merdivenlerden çık ve kavuş tekrar onlara,
Otur şimdilerde tozlu örtülerle kapanmış berjer koltuğa,
De ki; ‘’canım anacağızım, bana bir sade kahve yapsana’’…
∞Ω∞
Yahutta bir şey ararken o gün arka ocaklı odada nafile ,
Otur kapı ağzında yere, elinde bir torba eski resimle,
Film şeridi gibi, acep kim ki bu babamın kucağındaki bebe ?
İzle tekrar, inan en güzel filmden daha muhteşem o an,
Söyle ki, ‘’vallaha kıymetini bilememişiz o günlerin bre’’…
∞Ω∞
Ama eğer hala varsa yada bilfiil o evdeysen bugün,
Hatta tüm evdekilerde evdeyse, hiç ayrılmamışlarsa zaten,
Ve aklın, bu hazineden bihaber bir budala ise,
Hemen çık ve hemen tekrar anlattığım gibi dön o eve,
Yaşarken, kaybetmeden, çok geç olmadan, sevgiyle sarıl evdekilere,
∞Ω∞
Ne olur, yolun düşmese bile, sen düşür ve uğra bugün.
Yenilerde bilmeli, neler oldu o evde dün.
Ben buyum de onlara, gerisini onlar düşünsün.
Yoksa aldanıp sanıyorlar ki, yaşanan tek zaman,
Karanlık rahimden ev ile o taş ev arasındaki şu sayılı gün.