Bakmak,
Ümitle bakmak,
Geleceğe ümitle bakmak.
İnsanlığın tarihsel süreçte en büyük itici gücü bu olagelir.
Özgürlüğümüzle, beden bütünlüğümüzle, bağışıklığımızla,
Aklımızla, ruhumuzla kendi usulünce dalga geçen virüsle,
Topyekün teyakkuzda savaşırken, geleceğe ümitle bakmak.
Eski günler diye özlediklerimizi şimdi yaşıyoruz dostlar.
Gün olacak yaşadığımız tüm çileli, meşakkatli günleri unutacak,
Yahu ‘’nohut oda bakla sofa evde o kadar kişi nasıl oturmuştuk,
Onca süre dışarı çıkamadan, ne güzel günlermiş meğer’’ diyeceğiz.
Geçmişe sünger çekip, gelecekten korkmanın moda olduğu bu günlerde,
Herşeyin ne kadar kötüye gittiği fikri her türlü yayınla beynimize kazınırken,
‘’Geleceğe ümitle bakmak’’ temalı boş bir iyimserlik makalesi değil yazdığım.
Tekerrürlerden ibaret makus talihli dünyanın,
Beklenmedik, ümitvar ve bir o kadar da etkileyici içeriğiyle,
Nasıl her söküğünü dikip, her yarasını onardığını hatırlatmak istiyorum.
Bırakın büyük keşifleri, icatları, teknolojik gelişmeleri,
Beslenme, temizlik, yaşam süresi, çevre, okuryazarlık, bilgi gibi konularda,
Dünyanın nereden nereye geldiğini kendi kısacık yaşamlarımızda bile gördük.
Eskinin onulmaz dertlerinin, ulaşılmaz yollarının, aşılmaz duvarlarının,
Nasıl incir çekirdeğini doldurmaz işler olduğunu tecrübe etmekten yorulduk.
Eskinin olmazsa olmalarının, varsan varlarının, mutlaklarının, şart şurtlarının,
Nasıl bir bir feleğin çemberinde yokolup gittiğini okuduk, dinledik, izledik.
Peki zamanın o anki enerjisinde, maddesinde, halinde akıp giderken,
Nasıl ayakta kaldık ve herşeyi bir sonraya taşıdık dostlar?
‘’Geleceğe ümitle bakmak’’ denen itici güçle, enerjinin değişimine inanmakla…
●●●●○○○○●●●●
‘’The Rational Optimism’’, akılcı iyimserliğin ön planda tuttuğu en önemli şey,
Herşeyin yokolabileceği ama bilginin ve düşüncenin asla yokolmayacağı doktrinidir.
Tam uyum sağladığımızı sandığımız, safça kandığımız güzel hayatın içinde,
Kendimiz, çevremiz ve zaman içindeki herşey biranda değişip,
Eskisine benzemeyen, garip ve ürkütücü yeni durumla karşılaştığımızda,
Hayatın o zor evrelerinde, çözümsüzlük çukurlarında, kaos tabir edilen safhalarda,
Bizi ‘’geleceğe ümitle bakmaya’’, pozitif düşünce ve kanıtlı bilgi taşır.
Hepimizin önündeki en büyük duvar, her nasılsa öyle zihinleştirdiğimiz,
Bir tür idealleştirilmiş geçmiş ile ilişki kurup, onun güven ve kolaylığına sığınmaktır.
En büyük sorunlarımızdan biri de kendimizdeki değişiklikleri,
Zaman dilimimiz içindeki değişikliklerle karıştırarak,
Bizden bağımsız bir regresyonun, ümitsizliğin, kötü gidişin gölgesine sığınmaktır.
Evlerimize kapanmış, tehlikenin geçmesini beklerken ve kolaylaştırırken,
İnsanlığın badire atlatma kültüründeki dinamiklerin gözden geçirilmesi,
Örneğin geçmişte yaşanan salgınların mistik ve reel olarak nasıl atlatıldığının,
Bugün yok olan yada komik olan hastalıkların çözüm süreçlerinin bilgisinin,
Düşünce kristallerimize akılcı bir iyimserlik ile yerleştirilmesi,
Şüphesiz hepimiz için iyi bir ‘’ geleceğe ümitle bakmak’’ pratiği olacaktır.
●●●●○○○○●●●●
Dostlar, geleceğe ümitle bakmanın fişini çeken en gizli engel,
Bulunduğumuz zaman diliminin, içinde yaşanan kötümser hisler nedeniyle,
Bizi gelecekte beslemeyeceğini, desteklemeyeceğini düşünmemizdendir.
Kayıp, değersiz ya da katkısı olmayan bir yaşam dilimi olarak görmemizdendir.
Bugün bizi besleyen, idealleştirdiğimiz geçmişimiz benzeri,
Örneğin hepimize ideal mutluluk hikayesi gibi gelen çocukluğumuz misali,
Bir güzellik, bir anı olarak hatırlamayacağımız hissidir.
Sürekli yeniden, yeniden yaratıp şekillendirdiğimiz hatıralarımız içine,
Pandemi günlerini nasıl koymamız gerektiği ile ilgili bir analiz yaparsak,
Akılcı bir iyimserlikle ve kaybolmayan bilginin ışığında düşünürsek,
Bu dönemi;
Bilgi ve bilimin ışığında insanlığı tehdit eden düşmanla savaştığımız,
Moral ve ruhani faktörleri kullanarak yalnızlığa sabır gösterdiğimiz,
İnsanın hertürlü gelişmeye karşın doğa karşısındaki aczini kavradığımız,
Sadece hayatın değil bizim de değiştiğimizi idrak ettiğimiz,
Geleceğe ümitle bakmayı öğrendiğimiz bir dönem olarak hatırlamalıyız.
Tıpkı insanlık tarihindeki benzer birçok döngü ve tekerrür gibi,
Figüranı olduğumuz bugünkü yaşam senaryosu da,
Bilgi ve düşünce enerjisine evrildiğinde hiç de kayıp bir potansiyel olmayacak.
Marcus Aurelius’un bundan 2000 yıl önce zikrettiği gibi;
‘’Yalnızca zamanında gelen herşeyin iyi olduğuna inanan,
Akla uygun, doğru yaptığı işlerinin çok ya da az olmasına kayıtsız kalan,
Dünyayı daha az ya da daha çok bir süre seyretmeyi umursamayan birini,
Ölüm bile ümitsizliğe düşüremez’’…