Dün, Lozan’ın 97’nci yılıydı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin tam bağımsızlığını tüm dünyaya ilan ettiği o gün, İsmet İnönü 39, Ulu Önder Atatürk 42 yaşındaymış.
Genç yaşta diyebileceğimiz bu insanlar ve silah arkadaşları, üç kıtada neredeyse savaşmadık yer bırakmamış, emperyalistlere ve işbirlikçilerine karşı kurtuluş savaşı vermiş, ardından zaferlerini tüm düşmanlarına kabul ettirmiş ve çağdaş bir cumhuriyet kurmuşlar.
Hemen hepsi o zamanlarda 30’lu yaşların sonlarında, 40’lı yaşların hemen başlarındalar…
Üstelik ta 1900’lü yılların başlarında!
O yılların üzerinden 100 yıl geçmiş, eğitim olanakları artmış, teknoloji ve bilim o zamanlarla kıyaslanamayacak kadar ilerlemiş, ekonomiler büyümüş…
Peki bunca gelişmeye karşın, ülke yönetimi neden hep yaşlı siyasetçilerin elinde?
Gençler nerede?..
65 yaş ve üzerindeki insanlara, “Sen kendine bakmayı beceremez, hastalık kaparsın şimdi!” deyip, evinin önüne çıkmasına bile izin vermiyoruz ama aynı yaştaki siyasetçilere ülke yönetimini teslim ediyoruz.
Garip değil mi?..
Ya da trajik?..
Ya da komik?..