İlk çıkış noktası nasıldır ve hangi dürtüyle başlamıştır meçhul,
Ama dünyanın en eski mesleklerindendir hekimlik.
Sıhhat verme, tedavi etme, sağıltma gayreti, çabası, işi…
O denli eski ve ihtiyaç duyulan bir meslektir ki hekimlik,
İnsanın çok yada az kişiyken, savaşta yada barışta, şuurlu şuursuz,
Uzayda yada yerde, bebek yada yaşlı, gündüz yada gece,
Dün yada yarın, er yada geç mutlak ve kesintisiz ihtiyaç duyduğu.
Hastalık insana verilen bir ceza, insana vurulan bir damga yada işaret,
İnsanı terbiye eden yada çekilerek yücelten bir zulüm değildir elbet.
Sağlıklılık kadar doğal ve en az onun kadar onurlu, hayata ait bir süreçtir.
Nasıl ve neden geldiğimizi, doğduğumuzu anlamadığımız o karanlıktan,
Neden gittiğimizi anlamadığımız öteki karanlık arasındaki sürecin doğasında,
Ne kahırlanılacak, layık olunmadığını düşünme ahmaklığına duçar olunacak,
Nede uzak ve sağlıklı kalındığında övünülüp sevinilecek bir süreçtir.
Doğal ve hayattandır, doğmak gibi, yaşamak gibi ölmek gibi.
İlk yanılgı hastalığın geliş, gidiş ve kabülünü varoluş dışı saymakla başlar.
Verdiği acıyı, elemi, yangıyı, sürdüğü zamanı, düşürdüğü kaygıyı, endişeyi,
Norm dışı, katlanılmaz, hakedilmeyen bir çile, layık olunmayan bir ceza saymakla,
Hastalığı, varoluştan değil de yokoluştan saymakla başlar büyük yanılgı.
Ve bu yanılgının ortasında, bu yaşamsal doğal sürecin en önemli dostu,
En bilge yol göstericisi, en meşakkatli bilgi edinicisi, sağlayıcısı hekimden,
Bir em, bir şifa, bir çare bekler; hastalığa düşen, derdi yaşam dışı bırakmaya çalışan.
İkinci büyük yanılgı burada başlar, hekiminde insan olduğu gerçeğini,
Tebabetin doğadan sınırlı hikmetini, şifacılığın varoluşta kaybolan kudretini gözardıyla,
Mutlak ve sürekli bir sağlıklılık istencine yenik düşmekle,
Olabileceğinde ötesinde bir iyilik, tamlık, kusursuzluk beklemekle başlar.
Hekim ki, ömür boyu eğitilse de, öğretilse de tam anlaşılamayacak bir mucizenin,
Ne kadar bilse de öngörülemeyen bir mütemadi değişim ve devinimin,
Bir türlü tamına hakim olunamayacak bir gel git misali erişimin gelişimin karşısında,
Hastalık veya sağlıksız olma hali denen bu süreye çare olabilmeyi meslek edinmekle,
Ömrünü hiç sonu gelmeyecek bir çabaya teslim etmiştir, hattızatında.
Dünyanın en eski mesleği de, tıpkı öteki meslekler gibi,
Yaradanın, doğanın ve ölümlü varoluşun biteviye nafileliliğinden değilmişçesine,
Hekim denen yardımcıyı, doğanın kusursuz klavuzu sanmakla başlar en son yanılgı.
Hastalık layık olunmayan bir süreç, doktor sürecin hakimi, iyileşme tümevarım sanılır,
Hergeçen gün ölüme bir adım daha yaklaşılan tiyatroda…
∞Ω∞
Aslına bakacak olursanız , öldürmekte yaşatmak kadar gerçek.
Aralarında insan topluluklarının da olduğu, memeli sınıfının binden fazla türünde,
Paleolitik çağdan beri 4 milyon ölüme dair derlemeyle, şiddet evrim ağacını oluşturulduğunda,
Araştırmacılar insanın ortalama bir memeliden altı kat daha yüksek,
Kendi türününü öldürme eğilimi olan, etik bir hayvan olduğunu saptamışlar.
Nature dergisine göre, kaplanlarda bile kendi türü içinde öldürme % 0.88 de kalırken,
Homo sapiensin kendi türü içinde öldürme eylemi oranı günümüzde % 2 lerde.
Şiddet eğilimi kimine göre büyük ölçüde sosyokültürel bir özellik,
Kimine göre insani evrimin şiddet duygusuna yön veren kalıtsal bir bileşeni.
Bir insanın, sağıltma ve yaşatmaya yönelik bir eylem içindeki hekimi öldürmesi ise,
Bu kültürel ve genetik olarak miras alınmış şiddet eğiliminin, en sapkın türü.
Evrim biyologlarının, mezolitik çağda ve kısmen orta çağdaki ani artışlarda bile,
İnsanların biribirlerini öldürmelerinde, sakınılan insan gruplarından olan hekimlerin,
Günümüz modern Türkiye Cumhuriyetinde, o denli kolay öldürülebilmeleri,
Hekim şiddetçisi, katili sıfatlı bu insanların büyüme, eğitilme ve yönlendirilmelerinde,
Hepimizin, bu ülkenin vatandaşları olarak, direkt ya da indirekt,
Ne büyük yanlış içinde olduğumuzun kanıtı değil mi?
Masum bir bebek olarak doğup, tüm hayatını kalbin damarının sağlığına adayan ile,
Masum bir bebek olarak doğup; tıbbi, adli, insani hükmü kesip onu öldürebilen katili,
Karşı karşıya bırakan süreç içinde, benim hiç payım yok diyebilenimiz var mı?
Ben 35 yıllık vatandaş bir hekim olarak, görevi başında hekim öldürmeyi,
Ülkemin tüm kurumları adına utançla lanetliyorum.
Emanet edildiğimiz Türk hekimlerine reva görülen bu hıyanetin anlamı nedir?
Herşey düşünebilme, muhakeme ve idrak ile kuvvetlenmiş hikmetli bir vicdanla,
Hastalık ve benzeri sağlıksızlıkların, layık olunmayan varoluş dışı bir ceza olmadığını,
İyileşmeninse doğanın ve yaradılışın ötesinde bir geri kazanım olmadığını anlamakla başlar.
Bir de meşakkat ve sabırla eğitilmiş hekimin, sürecin görevlendirilmiş yardımcısı olduğunu,
Var yada yok edicisi olmadığını anlamakla…