Orhan Kemal’in şehri de Adana’dır. M. Nevzat Hız’ın hazırladığı ‘Bir Şehir Sözlüğü-Orhan Kemal’in Adana’sı’ kitabı bir şehrin edebiyata geçişinin grafiğini gösteriyor.
Orhan Kemal’i tanısaydınız, o şehirli zarif bıçkınlığına bayılırdınız. Her zaman, her koşulda yüzü gülen, insanları seven, en kızdığını bile sevecen bir üslupla eleştiren bir büyük yazardı. Adana, onun ve edebiyatının vatanıdır.
Fikret Otyam’ın mektuplarında, Ara Güler’in fotoğraflarında, onun yaşamının bazı ipuçlarını bulursunuz.
Toplumcu Gerçekçilik bazı yazarların genel şemsiyesidir ama Orhan Kemal için ‘aydınlık gerçekçi’ tanımı eleştiri tarihinde yer etmiştir.
Çünkü o, eleştirdiği, kapitalizmin acımasız temsilcilerinin bile insan yanına bir edebi çentik atar.
Bu anlayış sayesinde roman kahramanları inandırıcıdır. İyi ve kötünün aynı insanda birleştiğini gösterir. ‘Sadık gerçekçilik’ de budur.
Her yazarın bir kahvehanesi, lokantası vardır. Orhan Kemal de Nuruosmaniye’nin girişindeki Meserret’te otururdu. Nurer Uğurlu orayı da anlatmıştır kitabında.
Bir Şehir Sözlüğü
Orhan Kemal’in Adana’sı
M. Nevzat Hız
Everest Yayınları
‘Devrik cümleden hoşlanırım’
M. Nevzat Hız’ın hazırladığı ‘Bir Şehir Sözlüğü – Orhan Kemal’in Adana’sı’ kitabı bir şehrin edebiyata geçişinin grafiğini gösteriyor.
Hız, bir eser taraması yaparak o kelimelerden yazarın üslubunun oluşumunu gösteriyor.
‘Önsöz’de kitabın hazırlanış mantığını okuyoruz:
“Bir röportajında Orhan Kemal şunları söyler: ‘Ben yazarım, beğendiğim sözcükleri, deyimleri, terimleri kullanırım; uyarına göre devrik cümle yapmaktan da hoşlanırım. Fakat hiçbir zaman okuyucularımın dil beğenisinden de ayrılmak istemem. Bu yüzden de benim dilimde Türkçeleşmiş yabancı sözcüklere rastlamak zor değildir.’
Romanları ve öykülerinde kullandığı dil, futbol oynarken takım arkadaşlarının, fabrikalarda çalışan işçilerin veya tarlalarda çapa yapan, pamuk toplayan ırgatların, köylülerin ve şehirlilerin konuştuğu dildir.”
Çay bardağında kahve
Hız, kitapları tarayarak 2 bine yakın sözcük bulmuş.
Rahmetli olan iki arkadaşımın, İsmail Cem ile Ercan Arıklı’nın çıkardığı ABC dergisi için yaptığım söyleşide ‘edebiyat’ ile ‘edebiyyat’ arasındaki ayrımı özellikle vurgulamıştır.
Oğlu Işık Öğütçü ‘Karacaoğlan’dan Orhan Kemal’e Bir Dili Yaşatmak…’ yazısında babasını bir şiirle anıyor: “Değerli Araştırmacı–Yazar Nevzat Hız dostumun kitabının dosyası elime ulaştığında yaşadığım mutluluğu sanırım Adnan Yücel’in bir şiiri anlatabilir:
‘Ne zaman sulara sorsam su diliyle seni
Elinde yüreğini kamçılayan bir kitap
Seyhan kıyılarındasın
Yüzünü baçların kucaklamış yine
Orhan Kemal’in sıcaklığındasın
Ne zaman ağaçlara sorsam ağaç diliyle seni
Dilinde pınar akışı bir türkü
Toros yaylalarındasın
Saçların belinde çiçek büyütüyor yine
Karacaoğlan’ın sevda sıcaklığından.”
Bir örnek veriliyor: “Benim kahveyi Tarsusi yapsın ustan.” Nasıl bir kahve? Kulpsuz iri fincanla ikilik kahve. Kahve fincan yerine ince belli klasik Türk çay bardağına konarak servis edilir.
Kitabın son bölümü: “Adana Dili Tekerleme, Şiir, Türkü, Marş…”
Bir usta yazarın sözcük dünyasını okuyun, belki siz de yazılarınızda, konuşmalarınızda kullanırsınız.
https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/dogan-hizlan/her-yazarin-bir-sehri-vardir-41772935?sessionid=2