Sen, hür adam seveceksin denizi her zaman;
Deniz aynandır senin, kendini seyredersin.
———————————————
Dün gece Paris’in bohem semtlerinden Quartier Latin’de bir meyhanede, Charles’la şaraplarımızı yudumlarken uzun ve hayli derin bir söyleşi yaptık.
Tabii ki şiir konuştuk daha çok.
Charles Baudelaire, Fransız şiirinin ustalarındandır.
Bakmayın ona Charles dediğime.
Çocukluğumuz birlikte geçti.
Paris’in arka sokaklarında az serserilik yapmadık.
Ama mutsuz bir çocuktu.
Disiplinsizlik nedeniyle okuldan atıldı.
Zorla hukuk okutulmak istendi ama o bohem hayatı seçti.
İyi ki de öyle yapmış.
Okumaktan mutlu olduğum şiirler yazdı.
Gece yarısıydı Charles şarabından bir yudum alıp kadehini yavaşça masaya bıraktı.
Bir süre sessiz kaldı.
Dalıp gitmişti.
Birden canlandı.
Gözleri ışıldıyordu.
“Sana son şiirimi okuyacağım” dedi.
Kalbim küt küt atmaya başladı.
Biraz sonra Baudelaire’in son şiiriyle tanışacaktım.
O gür sesi ve mükemmel Fransızcasıyla ‘İnsan ve Deniz” adlı şiirini okumaya başladı.
Gürül gürül bir nehir akıyordu sanki.
Binlerce kuş çığlıklar atarak havalanmıştı sanki.
Şiir bitince kadehimi alıp ayağa kalktım.
Meyhane halkına dönüp “kadehlerimizi Charles Baudelaire’e kaldırıyoruz” dedim.
Meyhanede bir alkış koptu.
Kadehler havaya kalktı.
Sabaha doğru kollarımız birbirimizin omuzunda meyhaneden çıktık.
Seine’nin kıyısında bir süre yürüdükten sonra Le Point de Bir-Hakeim’den karşıya geçtik.
Bir banka oturduk.
Cebimden çıkardığım şarap şişesini ona uzattım.
Bir yudum alıp geri verdi.
Paris aydınlanıyordu.
Biz gece boyunca şiir içmiştik.
Ve çok mutluyduk.
———————————————
Yumurtalık./ Kasım 2018
Not: Fotoğraf olarak bakmayın.
Charles’ın bir şiiridir o.
/O çok mükemmel şiir okur.
Ona armağanımdır./